Anayasa nasıl değişir?

  • GİRİŞ18.02.2009 06:09
  • GÜNCELLEME18.02.2009 06:09

Başbakan seçimlerden sonra Anayasa değişikliği için start vereceklerini açıklayınca "eyvah" dedim içimden; "ayni hikayeyi bir kere daha yaşayacağız." Nitekim, CHP'nin "Biz yokuz, uzlaşma komisyonuna üye vermeyiz" açıklaması yapması uzun sürmedi. Ardından MHP de "bakarız" türünden tepeden bir açıklama yaptı.
Aslında bu meselenin partilerarası uzlaşma komisyonlarıyla çözülecek mesele olmadığını geçen denemede anlamış olmamız gerekir.

Özbudun Taslağı etrafında oluşan mücadele, sivil siyasetle bürokratik devlet iktidarı arasında bir bilek güreşiydi ve ne yazık ki sivil-asker bürokrasi ittifakının "zaferiyle" sonuçlandı. Şimdi, yeni bir yenilgi yaşamamak için bu güçler dengesini değiştirmek, anayasa tartışmalarını partiler arası uzlaşma komisyonlarının dışına taşırmak gerekiyor.

Yeni anayasa toplum bu tartışmaya aktif olarak katılmadan ve ağırlığını koymadan yapılamaz.

Peki toplum neyi tartışacak? Tek tek maddeleri ya da bu maddelerin formülasyonunu değil elbette. Toplum, yeni anayasaya yön verecek temel ilkeleri tartışacak. Eğer bu ilkelerde geniş bir tartışma açılabilirse ve bu tartışma bütün iletişim kanalları kullanılarak toplumun bütün kesimlerine yayılabilirse, işte o zaman bir başarı şansı doğar. Ancak o zaman son değişiklik denemesinden bürokratik güçlerin zaferle çıkmasına yol açan güçler dengesinin değişme ihtimalinden söz edebiliriz.

Ben kendi payıma, yeni bir anayasa yapma sürecinde, somut bir taslak üzerinde çalışmaya başlamadan önce tartışmaya açılması gereken noktaları şöyle özetleyebilirim:

1.  Anayasa'nın temel felsefesi ne olacak? Devleti korumak mı yoksa toplumu devletin zorbalıklarından korumak mı?

2.  Devletin Anayasa'da belirtilen bir resmi ideolojisi, buna bağlı olarak değiştirilmesi teklif edilemeyen maddeleri olacak mı? Yoksa yeni anayasamız herhangi bir resmi ideoloji dayatmayan bir toplumsal sözleşme mi olacak?

3.  Yeni anayasa ne kadar merkeziyetçi, ne kadar ademi merkeziyetçi olacak? 1960 yılında, yani bundan yarım yüzyıl önce çizilen idari yapı bugünkü Türkiye'nin ihtiyaçlarına ne kadar uygun? Türkiye böylesine merkeziyetçi idari yapıyla daha ne kadar yönetilebilir?

4.  Güçler ayrılığından ne anlamak gerekir? Devlet-hükümet ilişkisi nasıl olmalıdır? 27 Mayıs Anayasası'ndan bu yana, bizim anayasamız güçler ayrılığı ilkesini devletin siyaseti kuşatması ve seçilmişlerin iktidar alanını daraltması şeklinde uygulamıştır. Bu yapı sürdürülecek mi; yoksa değiştirilecek mi?

İşte bu temel noktalar -ki bunlara başka bazı noktalar da katılabilir- üzerinde geniş bir tartışma açılmadan, bu noktalarda bir paradigma değişikliği gündeme gelmeden, siyasi parti temsilcilerinin bir taslak üzerinde tartışmaya oturması havanda su dövmekten başka bir şey değildir.

Bu temel ilkeleri tartışmak ise uzlaşma komisyonlarının değil, siyasetçisiyle, aydınıyla, sivil toplum kuruluşlarıyla bütün bir halkın katılması gereken bir süreçtir.

Açıkçası bizim bu ilke tartışmalarını ete kemiğe büründürüp, somutlaştırıp en popüler TV programlarından üniversite kampüslerine, köy kahvelerine ve kabul günlerine kadar yayabilmemiz gerekir. Eğer bu başarılabilirse, yani temel meselelerde toplumsal bir konsensüs sağlanabilirse, ondan sonra bir araya gelecek olan parti temsilcileri, sırtlarında bu toplumsal konsensüsün ağırlığıyla oturup bu temel yaklaşımların nasıl formüle edileceğini ve Anayasa maddelerine dönüşeceğini tartışacak, konuşacaktır.

Ama geniş bir toplumsal tartışma içinde ortaya çıkmış bir konsensüs yoksa, komisyon toplanır, dağılır, kavga eder, kimi siyasi partiler üye verir, kimileri üye çeker; partiler arasında bin bir türlü siyasi tehdit, şantaj ve pazarlık döner ve sonunda biz yine darbelerin ürünü olan anayasamızla baş başa kalırız.

Eğer AK Parti'nin niyeti, "Bakın ben değiştirmek istedim ama izin vermediler" demekse, rakiplerinin statükoculuğunu teşhir etmekse evet, bu bir yoldur...

Ama gerçekten de demokratik bir Anayasa yapmak istiyorlarsa, o zaman düşündükleri değişikliği topluma mal etmek için bir an önce kollarını sıvasalar ve yukarıda sözünü ettiğim geniş çaplı tartışmanın önderliğini yapsalar iyi olur.

Gülay Göktürk - Bugün
gokturkgulay@yahoo.com  

Yorumlar11

  • tankoy oytun 16 yıl önce Şikayet Et
    anayasayı değiştirmelerine gerek yok.... sadece anayasa mahkeme üyelerinin görev süresini azaltsınlar...üye sayısını da iki katına çıkartsınlar...bu kadar önemli kararlara sadece 12 kişi bakabilirmi hiç...başka birşeye gerek yok...
    Cevapla
  • hakan er 16 yıl önce Şikayet Et
    çok zor. chp zihniyeti oldukça bir adım atamaz hükümet çünkü chp ahtabot gibi her yerde
    Cevapla
  • ahmet ilker 16 yıl önce Şikayet Et
    Anayasa Değişikliğine Karşı CHP Ve MHP Halka Rağmen Dimdik Ayaktalar. Yalnız bir farkla, CHP bunu her ne kadar 22 temmuzda olduğu gibi çok sert biçimde ifade etmese de beyan ediyor ama MHP her zaman yaptığı gibi ikili oynamaya devam ediyor. Komünist bir yapılanma içindeki yargı ve hukuk sistemimizde bu şartlar altında böyle bir değişikliği gerçekleştirmek mümkün değil. Ne zamanki bu köhnemiş zihniyet üçer beşer görevden ya da hayattan emekli olursa sistem ancak o zaman rayına oturur.
    Cevapla
  • isa ertuğrul 16 yıl önce Şikayet Et
    CeHaPe.ninniyeti üzüm yemek deği bağcı dövmek.. Bunu siyaseti takib eden çocuklar bile anladı,mazaret ne,önce dokunulmazlıkları kaldıralım emrin olur ondan sonra götür her olayı sizin mahkemeye sizin AYM,ye düşür hükümeti ne uyanıksın be abi o dediğinde olur az kaldı birkaçyıl sonra onuda yaparız bizim çocuklar gelince.Nasılolsa şurda ne kaldıki birkaçyıl sonra chp diye birşey kalmayınca tüm ülke tam demokrasiye o zaman geçer tabii akıllı bir muhalefetle baykal gibilerle değil.
    Cevapla
  • ahmet müfit kutlu 16 yıl önce Şikayet Et
    Önce mahkemeyi halledin gardaşlar .... Uzun lafın kısası , ne dedi paşanın karısı : Önce anayasa mahkemesine baksınlar ... Bizden mi onlardan mı ? Şimdilik onlardan görünüyor ... Ha , yanlış mı yazdım yoksa ...
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat