'Kabile'den kovulmayı göze almak

  • GİRİŞ23.08.2009 06:39
  • GÜNCELLEME23.08.2009 06:39
Livaneli'nin Bekir Coşkun'un hışmını çeken yazısını biliyor olmalısınız; öyle çok söz edildi ki, tekrar özetlemeyeceğim.
Geçen gün Bekir Coşkun yazıyor: Zülfü Livaneli onu aramış. Sen ki benim en sevdiğim yazarsın, tüm duygularımı paylaştığım insansın, benim hakkımda böyle bir yazıyı nasıl yazarsın; ben böyle bir yazıyı hak etmedim, demiş...

O da biraz yumuşamış bunun üzerine; ama hepten de indirmemiş yelkenleri; esas olarak onu okurlarına havale etmiş.

Şimdi, Livaneli gayet iyi biliyor ki, bunlar uyarı yazılarıdır. Üstü iyice çizilmeden önce kendisine bir şans daha verilir. Geçen gün yazdığı gibi bir yazıyı bir daha yazmazsa affedilir, insanlık hali, herkesin kafası karışabilir, denip unutulur.

Ama bir daha yazarsa...

İşte o zaman "kabileden kovulur."

Ben böyle bir yazıyı hak etmemiştim, diyor Livaneli.

Hangimiz hak etmiştik ki...

Hangimiz can dostlarımızdan ahlaksızca iftiralar duymayı, üç kuruşa satılmakla, vatan hainliğiyle, şeriatçılıkla suçlanmayı hak etmiştik...

İlk başta ağır gelir, kabullenemezsin. "Bu işte bir hata var, yakında beni anlayacaklar" dersin ama aylar, yıllar geçer bir türlü "anlamazlar." Bu arada birçok insan, yeni yolunda yürürken eski dostlarına göz kırpmak için hiçbir fırsatı kaçırmamaya çalışır.

Yeni müttefiklerinin yaptığı en ufak bir hatanın üstüne atlar; eleştireceğim bir şey çıksa da farklılığımı ortaya koyabilsem diye fırsat kollar; çıkınca da abartılı bir biçimde verip veriştirir. Hatta bu uğurda sık sık çiğlik etmeyi de göze alır. Böyle yaparsa, her fırsatta muhalefet şerhi düşmeyi ihmal etmezse ve her lafına "Elbette eleştirilecek yanları var" diye başlarsa kendisini gözden çıkarmayacaklarını umar. Ama bu umut boşa çıkar. Zamanla umudun yerini kızgınlık alır.

Oysa onların anlamaya niyetleri yoktur. Zaten sorun anlayışsız oluşlarında değil, cesaretsiz oluşlarındadır.

Tıpkı Livaneli'nin böyle bir yazıyı sekiz on yıl önce değil de şimdi yazabilmesinin sebebinin anlayışsızlık değil, cesaretsizlik oluşu gibi...

Aslında, Zülfü Livaneli'nin yazısında dile getirdiği fikirleri yeni keşfettiğini düşünmüyorsunuz herhalde... O ve onun gibi nice solcu-sosyal demokrat, AK Parti iktidarının daha ilk iki yılından itibaren farkındalar durumun garipliğinin. Sağla solun, ilericilikle gericiliğin, statükoculukla reformculuğun -her ne derseniz deyin- eski adreslerinin değiştiğini, siyasi yelpazenin eski koordinatlarının tamamen kaybolduğunu uzun yıllardır görüyorlar. Ama akıllarının kabul ettiğini duyguları kabul etmiyor bir türlü.

Şu akıl dediğimiz şey, "iç tutarlılığı sağlamak uğruna" öyle oyunlar oynar ki insanoğluna... Öyle ince taktiklerle, öyle güzel kandırır ki kendi kendini, şaşar kalırsınız.

İşte burada da olan budur. Akıl, bu uyumsuzluğu çözmek üzere devreye girip, duygusal durumla aklı yeniden "uyumlu" hale getirebilmek için bütün maharetiyle gerekçeler üretir. Ve bu gerekçelerle insan yıllar yılı kendini kandırabilir.

Ama bir gün, kimileri için kandırılmaya dayalı bu hayat artık çekilmez hale gelir ve entelektüel namus bütün cesaretini toplayıp isyan eder.

Evet, gerçeği görmek akıl meselesi değildir; cesaret ister. Bu cesaret de en başta insanın kendi kendine karşı cesaretidir. Kendisine karşı dürüst olma; sonra kabileden kovulmayı ve sudan çıkmış bir balık kadar yalnız kalmayı göze alma cesaretidir.

Şimdi hep beraber Zülfü Livaneli'nin bu cesareti gösterip gösteremeyeceğini izleyeceğiz.

Bakalım, "en sevdiği" yazarlarla ters düşmeyi; "tüm duygularını paylaştığı" eski çevresi tarafından aforoz edilmeyi göğüsleyebilecek mi?

Daha da zoru, eski 45'liklerini dinleyerek büyüyen solcu hayran kitlesini hayal kırıklığına uğratmayı göze alabilecek mi?

Allah kolaylık versin.

Gülay GÖKTÜRK / Bugün
gokturkgulay@yahoo.com

Yorumlar5

  • Cafer UÇA 16 yıl önce Şikayet Et
    Ben insanım diyorsanız üstelik müslümansanız.. Yapılması gereken:Kendin için neyi hak görüyorsanız karşınızdaki insanlar içinde aynı hakkı tanımadıgınız zaman.Tarafgirlik,ayrımcılık ve sonundada parçalanma kaçınılmazdır.Bizi bu noktaya götürüyorlar,kimlermi.Kendini devletin eliti,cumhuriyet aşıkları(nasıl cumhuriyetse),Devletin başıdakiler.Kendi ideolojik ve yaşam tarzlarına Atatürk'cülük adına zorla halka kabul ettirmeye çalışmalarıdır.Bunu bazı siyasetçilerde destekliyor.Bunca zaman terörün bitirilmemesinin nedenide,korku ve çıkar politikası.
    Cevapla
  • ahmet okutan 16 yıl önce Şikayet Et
    İKİ KABİLEYİ DE REDDEDİYORUZ..SİZİN KABİLENİZİ DE... Mecburmuyuz sizin kabilenizden olmaya..gazetecilik değil,yalakalık ve AB borazancılığı yapıyorsunuz..şimdi de AKP li oldunuz..çok dönekler gördük ama bu seferkiler çok farklı..
    Cevapla
  • sherlock holmes 16 yıl önce Şikayet Et
    vallahi bravo. ne guzel psikolojik cozumlemeler yapmissiniz... bir ruh halini ve icsel celiskiyi Dostoyevski kadar guzel betimlemissiniz... helal olsun....
    Cevapla
  • mehmet tokat 16 yıl önce Şikayet Et
    Hz Nuhu 950 yıl anlamıyorlar. bi an bile yılmıyor. anlaşılma anlaşılmama önemli değildir. müslümanca doğruyu yazmak, yanlışın üzerine gitmek önemli. önemli olan adaletten taviz vermemektir.
    Cevapla
  • ahmet y 16 yıl önce Şikayet Et
    (değişim)adana. Aydın Diye Tanınan Solcu Entel Yazarlar:Bir Türlü Anlamadılar;Anlayamadılar... Bu Yüzden Sürekli Abondene Oluyorlar...Ak Parti Dinci Bir Parti Değil;Statükocu Parti Hiç Değil;Çağı Yakalamaya Çalışan;Sürekli Kendisini Geliştiren;Değişim Partisi...Değişemeyen Aydın Çok Bilmiş Yazarlar da Sürekli Acınacak Duruma Düşüyorlar:Birbirlerine Bakıp Bakıp Teselli Oluyorlar...
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat