Herkesin Anayasa taslağını görelim
- GİRİŞ01.01.2011 14:59
- GÜNCELLEME01.01.2011 14:59
Böyle bir kapanış bile, 2010'a damgasını vuran sorunlardan en önemlisinin Kürt meselesi olduğunu göstermeye yeter.
Doğrusu Cumhurbaşkanı'nın ziyareti oldukça şanssız bir döneme denk geldi. Birkaç gün önce Başbakan Erdoğan'ın BDP'nin özerklik taslağı konusunda yaptığı çıkış ve hemen arkasından gelen MGK bildirisi, Gül'ün Diyarbakır'daki hareket alanını son derece daraltmıştı.
Söz konusu iki tavır bu kadar yeniyken ve güçlüyken, Cumhurbaşkanı'nın orada -istese de- özgün bir tavır koyma, farklı bir mesaj verme imkanı kalmamıştı.
Öyle bir durumda Başbakan ve Cumhurbaşkanı gibi iki figür "iyi polis-kötü polis"i oynar duruma düşerlerdi ki, bu elbette olacak şey değildi...
Ben bu ziyareti, bu bakımdan şansızlık olarak değerlendiriyorum. Tabii, karşılıklı girişilen jestlerin, birtakım sembolik davranışların tansiyonu düşürücü bir etkisi olmuştur ama galiba hepsi bu kadar...
X x x
2010'un kapanışı, 2011'in en önemli gündem maddesinin de Kürt meselesi olduğunu ortaya koyuyor.
Evet... 2011 seçim yılı olacak. Aynı zamanda "Sivil Anayasa" yılı olacak. Ama görünen o ki, Kürt meselesi hem seçimin hem de yeni Anayasa tartışmalarının merkezine oturan konu olmaya devam edecek. O yüzden AK Parti'nin bu konuda izlediği politikayı gözden geçirmesinde yarar var.
BDP'nin özerklik taslağını gündeme getirişini yaklaşan seçimlerden bağımsız düşünmek mümkün değil. BDP, aşırı talepler öne süren bu taslağı gündeme taşırken amacı AK Parti hükümetini kışkırtarak geleneksel devlet politikasına doğru iteklemekti.
Böylece Güneydoğu'daki tek rakibini statükocu bir pozisyona itmiş ve kitlelerdeki AK Parti eliyle dönüşüm umudunu zayıflatarak kendi konumunu güçlendirmiş olacaktı.
Doğrusu, bu amacına da ulaştı. AK Parti özerklik meselesinde BDP'nin taslağını merkeze alarak ve o taslağa karşı olma temelinde bir pozisyon belirleyerek tartışmanın inisiyatifini BDP'ye kaptırmış oldu.
Oysa hükümetin yapması gereken şey, kendi tartışma platformunu kendisinin belirlemesiydi. Kürtler'in önemli bir kesiminin de karşı çıktığı, aydın kamuoyu tarafından şiddetle eleştirilen, hiçbir gerçekçiliği bulunmayan böyle bir taslağı esas alarak "kırmızı çizgiler çizme" misyonunu üstleneceğine, bazı şeylerin absürtlüğünü belirtip geçebilir ve ağırlığı bir "hayırlar listesi" değil, "evetler listesi" hazırlamaya verebilirdi. Bir başka deyişle, nelerin olmayacağını dikte etmek yerine, nelerin olması gerektiği, nelerin yapılabileceği üzerinde yoğunlaşabilirdi.
Ve aslında bunu hâlâ yapabilir... Şimdi önümüzde bir seçim var. AK Parti seçimden hemen sonra Anayasa'yı değiştirme sözü verdi. Ama henüz hiçbirimiz onun nasıl bir Anayasa yapmak istediğini bilmiyoruz ve doğrusu ademimerkeziyetçilik konusunda uğradığımız hayal kırıklığını başka alanlarda da yaşayıp yaşamayacağımızdan emin olmak istiyoruz.
Bunun yolu, AK Parti'nin seçimlerde halkın karşısına bir Anayasa taslağı ile çıkması ve bu taslağa oy istemesidir.
Elbette ki, anayasalar konsensüsle çıkar; tek bir partinin taslağı nihai tasarı değildir. Ama bizim bilmek istediğimiz, AK Parti iktidar olursa neyi çıkarabileceği değil; neyi istediği, neyi savunacağıdır.
Aslında sadece AK Parti değil, bütün partiler aynı şeyi yapmalıdır.
Yorumlar5