BDP'nin "Baş düşman AK Parti" çizgisine karşı isyan

  • GİRİŞ16.06.2012 08:28
  • GÜNCELLEME16.06.2012 08:28

Kılıçdaroğlu'nun çıkışı, ABD'nin etkin bir biçimde devreye girmesi, Talabani'nin çabalarını yoğunlaştırması; hükümetin seçmeli Kürtçe atağı ve nihayet Leyla Zana'nın son açıklaması bir arada ele alındığında, önümüzdeki dönemin silahların susması ve demokratik reformların hızlanması noktasında iyi şeylere gebe olduğunu söylemek hayalcilik gibi görünmüyor.

Çoktandır susan Zana'nın Hürriyet'e verdiği röportaj tesadüf değil. Zana bu söyleşide hem Kandil'e hem BDP'ye hem de hükümete önemli mesajlar veriyor. Kandil'e örgütün 1999'da gerçekleştirdiği temel politika değişikliğini hatırlatıp "Bağımsız Birleşik Kürdistan mücadelesi yerine Türkiye ile birleşik yaşam politikası hakim olduğuna göre ve bu değişiklikle birlikte amaç yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve demokratikleşme haline dönüştüğüne göre, şiddetin sürmesini ve gençlerin ölmesini artık hiçbir vicdanın kabul edemeyeceğini" söylemesi bu konuşmanın en önemli noktası.

Yaptığı önemli açıklamalardan bir başkası da, tüm tartışmaların zemininin Meclis olması gerektiğine işaret etmesi. Bu da onun, mücadelenin demokratik karakterine ve sorunun şiddetle değil meşru zeminde siyaset yaparak çözülebileceğine vurgu yapması anlamını taşıyor.

Bunların yanı sıra, Zana'nın en önemli mesajlarından biri de PKK-BDP çizgisinin AK Parti'ye karşı izlediği düşmanca politikalara karşı çıkışı... Zana zor bir iş yapıyor. PKK-BDP'nin uzun süredir Kürt kitleler arasında propagandasını yaptığı "en büyük düşman AK Parti" çizgisine başkaldırıyor. BDP'nin sistemli bir şekilde oluşturduğu bu psikolojik ortamda, "iktidar işbirlikçisi, etnik hain" gibi yaftalamaları göze alarak yapıyor bunu. Nitekim Demirtaş'tan anında gelen tepki de Zana'nın BDP'nin en hassas noktasına vurduğunu ortaya koyuyor. BDP Başkanı asabi bir dille "Her kim ki 'Başbakanın çözeceğine umutluyum' diyorsa kendini kandırır, sadece kendini aldatır. Başka kimseyi peşine takamaz olsa olsa bu saflık olur. Bu, bir AK Partili gibi düşünmektir. Başbakanın söylemleri eylemleri ortadadır. Hangi politikası bizde umut yaratabilir? Çözüm umudu başbakanda değil, halktadır halkta" derken, bir kez daha BDP için tek önemli meselenin AK Parti ile aralarındaki siyasi rekabet olduğunu; bu rekabet yüzünden AK Parti'nin yaptığı olumlu işleri görmenin ve göstermenin BDP tarafından ölümcül bir tehlike olarak algılandığını ortaya koyuyor.

 Yazının devamını bu linkten okuyabilirsiniz >>>>

Yorumlar1

  • Sabit Kal 13 yıl önce Şikayet Et
    yazar, çok güzel bir noktaya değinmiş: gerçektende aşırı pkk'lılar arasında, . sanki akp 100 senedir bu devletin başında, bütün zulümler, yanlış politikalar akp'nin eseriymiş, ohal'i o koymuş, jitem'i o kurmuş, köyleri o yakmış gibi bir propaganda, bir kötüleme, bir propaganda var. ama akp bunu yaptı, şunu yaptı dediğinize ''tabi yapacak, mecbur, avrupa topluğu'na girmek istiyor, mecbur bıraktık, kürtleri kandırmak için yapıyor vs'' gibi akla ve vicdana tamamen muhalif savunmanın içine giriyorlar. varsa yoksa, tek düşmanları erdoğan. ellerinden oyuncakları alınmış çocuklar gibi tepiniyorlar. tabiki haklılarda yani: bütün argumanları, sebebi isyanları ellerinden bir bir gidiyor, halkın acısı azaldıkça, kaşıyacak yaralar iyileştikçe, kontrol ellerinden gidiyor, ne iş yapacaklar bundan sonra diye korkuyorlar. erdoğan'da halkın psikolojisini, ihtiyacını, isyanlarının sebebini çok iyi teşhis edip doğru müdahale ettiği için pkk çıldırıyor.
    Cevapla Toplam 7 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat