Türkiye neden güçlü olmak zorunda?
- GİRİŞ07.06.2025 09:11
- GÜNCELLEME08.06.2025 10:16
Bayramın ikinci gününde, İslam âleminin Kurban Bayramı'nı tebrik ederek sözlerimize başlayalım bu hafta.
Her zamanki gibi yoğun bir dış politika gündemini geride bıraktık. Müslümanlar olarak, son 20 yıldır devam eden buruk bayramlarımıza bir yenisi eklendi. Afganistan'dan, Irak'tan, Suriye'den, Yemen'den, Arakan'dan, Doğu Türkistan'dan, Sudan'dan ve hiç dinmeyen yaramız Gazze başta olmak üzere tüm Filistin topraklarından bin bir türlü acıyla girdi Müslümanlar bu bayrama da. Tebessüm etmenin günden güne zorlaştığı dönemleri yaşıyoruz Müslümanlar olarak.
SAVAŞ DEVAM ETSİN İSTİYORLAR!
Hafta içinde dış politikada dünyanın meraklı bakışlarla yüzünü döndüğü yer İstanbul'du. Pazartesi günü gerçekleşen Ukrayna-Rusya zirvesinden nasıl bir sonuç çıkacağı merak konusuydu. Çünkü daha önce 2022 yılında İstanbul sürecini baltalayan el, 1 Haziran Pazar gecesi yine devreye girmiş, Rusya topraklarında FPV İHA'larla son dönemde şahit olduğumuz en kritik saldırıya imza atılmıştı.
Moskova'nın saldırıya nasıl yanıt vereceği merak konusuydu. Kremlin'in yanıtı, toplantıyı (en azından) iptal etmemek oldu.
Saldırı, 2 hafta önce gerçekleşen 2025 İstanbul görüşmelerinin ilk toplantısına nazaran Ukrayna'nın psikolojiyi dengeleme hamlesi olarak da değerlendirilebilir. Rusya'nın güvenlik zafiyetinden de bahsedebiliriz. Ancak kaleme aldığım haftalık toparlamada daha çok meselenin arka planında gerçekleşen hadiseye, Avrupa ile Rusya arasında adım adım sertleşen savaşa dikkat çekmek istiyorum müsaadenizle. NATO'dan gelen son açıklamaya bakarsak, Avrupa-Rusya'dan ziyade NATO-Rusya'ya gizlenmeden saklanmadan döndürülmek isteniyor savaş.
Londra'nın "savaşa hazırlanıyoruz" açıklamasını, nükleer denizaltı hazırlığını, savaş ekonomisiyle pandemiden bu yana darbe alan ekonomilerini düzeltme arzusunu ve ilk Moskova-Kiev görüşmelerinde dönemin Birleşik Krallık Başbakanı Boris Johnson'ın fısıldamasıyla masayı terk eden Zelenski tablosunu göz önüne aldığımızda İngiltere'nin başını çektiği bir Rusya-Batı gerilimi ayan beyan ortada uzun süredir.
TRUMP NE YAPSIN!
Belli ki Avrupa'dan haz etmediğini her fırsatta dillendiren ve Amerika'daki demokrat zihniyetin benzerini taşıyan Avrupalı siyasilere sırtını dönen Trump da yavaş yavaş ikna oluyor bu meseleye. Belki "Savaşta yanınızda değilim" diyor ancak Rusya'nın tökezlemesini istediği de aşikâr. Böyle bir operasyonun Amerika'dan bağımsız gerçekleştiğini düşünmek hayalcilik olmakla beraber, Trump, Putin'e söz geçirememenin intikamını da almak istemiş olabilir. OPEC'ten çıkan petrolün daha fazla üretilmesine yönelik karar da Rusları kızdırmak için alınmışa benziyor sonuçta.
Trump yönetiminin Musk ile de kavgaya tutuştuğunu hesaba katarsak Ukrayna-Rusya meselesinden sıkıldığını da rahatlıkla söyleyebiliriz. Hangi biriyle uğraşacaklar? İran ile masaya oturuyorlar, İsrail'i dizginlemeleri gerek. Suriye'de denge arıyorlar İsrail'i dizginlemeleri gerek. Soykırımla suçlanıyorlar, İsrail'i dizginlemeleri gerek. Bir türlü dönemediler Çin ile mücadelelerine. Bir de Musk krizi çıktı şimdi başlarına. "Durun siz kardeşsiniz" diyesi geliyor insanın.
AVRUPALI SİYASETÇİLER AVRUPA'YI NEREYE SÜRÜKLÜYOR?
Rusya bu saldırıya elbette karşılık verecek. Amerikan yönetimi, Kiev'i de Brüksel'i de uyarmakta. Ancak gidişat tehlikeli. Yarın nükleer bir karşılık verildiğinde dünyanın hali nice olacak kimse düşünmüyor anladığımız kadarıyla.
Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın devamından yana olanlar, Avrupa siyasetinde ciddi destek kaybına uğrayan aşırı sağ yönelimin peş peşe galibiyetleri karşısında ne yapacaklarını bilemeyen, bugün sözü geçen yarının ötekileri. Devranın dönmesine de şiddetle karşılar. Ancak halklarını ikna etmekten de yoksunlar.
Fransızlar yolsuzluğunu ortaya çıkardığı Marine Le Pen'i halkın önüne atmayı başardı. Almanlar AFD'yi kapatmanın peşinde. Polonya'da Rusya karşıtlığı yerini başka bir zihniyete bıraktı son seçimlerde. Hollanda'da göçmenler üzerinden başlayan tartışma koalisyon çatlağına dönüştü. Avrupa siyaseti her geçen gün daha da "Bize ne bu savaştan" diyenlerin hâkimiyeti altına giriyor. Süreci geciktirmeye çalışıyorlar.
TÜRKİYE NEDEN GÜÇLÜ OLMAK ZORUNDA?
Avrupa'nın hali de böyle. Gelelim bizim topraklarımıza..
Libya'dan gelen haberler, Yunanistan'ın son dönemde özellikle Kıbrıs üzerinden çıkarmaya çalıştığı yaygaranın sebebini ortaya koydu. Türkiye ile Libya arasında yıllar önce varılan mutabakat, bugün Yunanistan ve ortaklarının medet umduğu Hafter cephesinde de Türkiye lehine ele alındı. Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi, 2019 yılında imzalanan anlaşmayı onaylama sürecine girdi. Yunanistan'ın Mısır ile yaptığı korsan MEB anlaşması boşa düştü.
Son dönemde Türkiye ile Mısır arasındaki ilişkileri, Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkileri ve Türkiye ile Lübnan arasındaki ilişkileri göz önüne alırsak, Akdeniz'e hızlı bir manevra ile dönüş yapan Ankara'yı görebiliriz. Mavi Vatan hassasiyetinde milim oynamanın olmadığını da..
Suriye bağlamında da en çarpıcı açıklamaları, Amerika'nın yeni Ankara Büyükelçisi Tom Barrack'tan işittik. Sykes-Picot sınırlarını eleştiren büyükelçi, "Batı müdahalelerinin sonu geldi, bölgedeki geleceği bölgesel çözümler oluşturacak" dedi mesela. KAAN'ı övdü, Türkiye'nin savunma sanayiine övgüler dizdi. Erdoğan-Trump ilişkisine de.
Toparlayacak olursak, diplomaside merkezleşen bir Türkiye'yi gördük bu hafta. Türkiye'ye kibirle bakan Avrupalıların yaşadığı akıl tutulmalarını izledik. Libya'da, Suriye'de Türkiye'nin karşısında durmaya çalışanların Ankara'nın tezlerini kabullendiğine tanıklık ettik.
Başta zikrettiğimiz gibi, bu bayram gününde tebessüm etmekte zorlanıyoruz Müslümanlar olarak, İnsanlık olarak. Yarının Türkiye'sinin tüm dünyada yaşanan acılara merhem olması umuduyla.
Hüseyin Akif Küçükal / Haber7
Yorumlar11