MAGA'cılar Evanjelistlere karşı
- GİRİŞ28.06.2025 09:04
- GÜNCELLEME28.06.2025 09:04
Bu hafta, Cumartesi günleri Ülke TV'de yayınlanan "Dünyanın Gündemi" programına ilişkin içerik toplantımızda "İsrail-İran savaşını kısaca özetleyelim, ne oldu bu 12 günde" diye konuşup hazırlığımızı yapmıştık. Bir benzerini de yazımıza aktarmak istedik.
Sahiden ne oldu? Totaline "tiyatro" mu demeliyiz? Ateşkes sürecek mi?
Sorulacak çok soru var. Çeşitli yanıtlar bulmaya çalışalım sizlerle birlikte.
İRAN VE İSRAİL'İN ETKİ ALANI MÜCADELESİ
Amerika'nın Irak işgalini fırsat bilen İran, 2003 yılından bu yana Irak, Suriye, Lübnan, Yemen gibi 4 önemli ülkede mezhepsel güdülerle etki alanını genişletmiş, 2015'ten sonra özellikle Bağdat, Şam, Beyrut ve Sana'yı neredeyse yönetir hale gelmişti.
Bu tablo 7 Ekim 2023'e kadar üç aşağı beş yukarı aynı şekilde varlığını sürdürdü. Hamas'ın "Aksa Tufanı" operasyonu ve İsrail'in soykırıma başlamasıyla tabloda da değişimler yaşandı haliyle.
Lübnan'da Hizbullah, İsrail'e karşı önemli kayıplar verdi. Hasan Nasrallah öldürüldü. Komuta kademesi etkisiz hale getirildi. Telsiz operasyonu ile Hizbullah'ın nasıl içine sızıldığı dünyaya gösterildi.
Yemen'de şehirler, limanlar acımasızca bombalandı. Husilerin direnişi yeterli olmadı. Derken Suriye'de İdlib'ten başlayan devrim yolculuğu Şam'da sona erdi, Esed kaçtı, ülkedeki İran etkisi kırıldı.
İran, yıllarca kendisinden uzakta tutmaya çalıştığı savaşı artık kapısında hissediyordu. ABD ile müzakere süreci devam ederken -İsrail'e göre müzakereler İran'ı oyalamak içindi- Tel Aviv saldırıya karar verdi, İsrail jetleri İran'a ait üst düzey komutanları, askeri noktaları ve başkent Tahran başta olmak üzere İran şehirlerini bombalamaya başladı..
Saldırıdan sonraki 18 saat boyunca dünya, İsrail'in İran hava sahasını nasıl kontrol ettiğini, Mossad'ın İran güvenliğini nasıl delmeyi başardığını, İran'ın zafiyet alanları ve rejimin nasıl karşılık vereceğini merak edip durdu. Çünkü misilleme, saldırıyı savaşa döndürecekti. Orta Doğu'da 3. Dünya Savaşı mı başlayacaktı?
İran 18 saat sonra İsrail kentlerine saldırarak karşılık verdi. O günden itibaren, iki ülke arasında yaşananlara "Savaş" demeye başladık.
13 gün boyunca gündüzleri İsrail, geceleri İran bombardımanı izledik. Bu iki taraf arasında yaşananlar, Trump'ın deyimiyle "Kavga etmelerine müsaade edilmesi" gerçekti. Yumrukların şiddetleri ve eşit hasar alıp almadıkları tartışılsa da savaş, tiyatrodan uzaktı.
İsrail, İran'ın yıllarca inşa ettiği hâkimiyet alanını en son İran'a saldırarak elinden almış ve bölgeye meydan okumuştu. Yara aldı mı, elbette aldı. ABD desteği olmasa ne bu savaşa girebilir ne de bu savaşı sürdürebilirdi. Tel Aviv'in övündüğü HSS'lerin de Batı desteğine rağmen delinebileceği ortaya çıktı. Ancak sonuçta, hâkimiyet mücadelesini ABD'nin desteğiyle İsrail kazandı.
İRAN İLE ABD ARASINDAKİ TİYATRONUN SEBEBİ NE?
Amerika, Irak ve Suriye'den çekilme sürecini başlatmış, asker sayısını azaltmış üslerini kapatmaya geçmişti. ABD sonrası bölgesel mücadelede İran'ı saf dışı bırakmaya niyetlenen İsrail, sadece nükleer kapasiteyi değil, becerebilirse rejim değişikliğini de istiyordu. ABD'yi İran'a saldırmaya ikna etti ancak fazlasına gücü yetmedi. Hamaney'e yönelik suikast planı reddedildi. Beyaz Saray'dan gelen açıklamalarda odak, nükleer tehdit üzerinde sabit tutuldu.
Washington yönetimi Tel Aviv'in zor durumda kalmasını da bekledi sanki. İran füzelerinin yıkıma yol açmasına müsaade edildi. Çünkü İsrail'in aksine ABD'nin birinci önceliği Orta Doğu değil, Asya'ydı. Bu bölgedeki meseleleri bir an önce halletmek isteyen bir Trump yönetimi vardı. Belki de bu nedenle, kendisine söz geçirmekte zorlanılan Netanyahu'nun biraz sopa yemesi gerekiyordu.
Nitekim, İran ve İsrail kavgasına 3 nükleer tesisi bombalayarak son verdi Trump. Kendisine göre İran'ın nükleer silaha ulaşma ihtimalini ortadan kaldırdı. Pentagon'a göreyse, İran'ın nükleer silaha ulaşmasını birkaç ay ertelediler sadece. Sonuç ne olursa olsun, ABD Başkanı Netanyahu'nun elinden -şimdilik- İran'a saldırı kozunu almış oldu.
İran cephesi de kavgayı sürdürebilecek durumda değildi. ABD'nin savaşa müdahil olmasıyla bir süredir aradıkları onurlu çıkış yolunu, Washington ile kararlaştırdılar. Önceden haber verildi alışık olduğumuz gibi, Pürüz çıkabilecek ülkeler yerine Katar tercih edildi, zararsız bir misilleme ile konu kapatıldı. Ateşkes süreci başladı. Katar burada da bir nevi arabulucu oldu.
ATEŞKES İSRAİL'İ NE KADAR DURDURACAK?
Bir İbrahim Anlaşmalarıdır gidiyor. İsrail'in bölge ülkeleriyle normalleşme süreci yine konuşulmaya başlandı. Ancak Netanyahu, İran'ı tehdit görmeye devam ediyor. Ateşkesi ilk günden ihlal edip İran'a doğru uçak kaldırdığında, Trump'ın baya bildiğimiz küfürlü öfkesiyle karşılaştı. Hadi İran meselesini geçtik diyelim, Gazze'deki soykırım acımasızca sürdürülüyor. Keyfi isteyince Lübnan'a da bomba yağdırıyor, Yemen'e de. Amerikan yönetimi, ipleri ne kadar elinde tutacak? Bu Netanyahu ile hangi anlaşma hayata geçirilecek?
ABD ve İsrail anlaşmış olsa da birçok konuda mutabık olmadığının sinyalini veriyor. Trump MAGA ahalisine "Önceliğimiz Amerika, kendi işimize bakacağız" dansını sergilerken, evanjelist-siyonist ahaliye "İsrail'i hep korudum, hep korurum" diyor. Bu iki taraf birbirinden hoşlanmıyor. Hatta birbirlerine karşı hisleri gittikçe daha da zıtlaşıyor. En azından hissedilen bu. Başkan Yardımcısı Vance bile ABD operasyonundan bir gün önce "Dâhil olmamalıyız" diyordu. Trump bombalama kararı alınca, başkanını savunmak durumunda kaldı.
Ne ilginçtir ki İsrail'i İran ile savaşmaya yeltendiğinde "Durun, müzakere masasındayız" diye uyaran Trump'ın ülkesinde, göçmen krizi kaynaklı sokak olayları yaşanıyordu. İran'a B2'ler bomba atınca nasıl da duruluverdi olaylar fark ettiniz mi?
Peki, Trump'ın NATO'da sergilediği hal tavır, bu dansın bir başka versiyonu olabilir mi?
Yani, Amerika Başkanı, "Ukrayna'da savaş sürsün, İran'da, Gazze'de savaş sürsün, Pakistan'da savaş sürsün" diye yırtınan neoconlara, "NATO üyeleri savunma bütçelerini artıracak, onlara silah satarsınız" dansı sergilemiş olabilir mi?
Hüseyin Akif Küçükal / Haber7
Yorumlar4