Trump Latin Amerika'yı Siyonistleştirmenin peşinde!
- GİRİŞ20.12.2025 09:18
- GÜNCELLEME20.12.2025 10:18
16 Aralık günü, Beyaz Saray'ın Doğu Salonu'nda Hanuka resepsiyonu düzenlenmişti. Trump İsrail'e koşulsuz desteğini dile getirdi tekrar. Burası anlaşılabilirdi de ABD yönetiminin İsrail'e biadını resmeden bir başka görüntü ortaya çıktı o resepsiyonda. Yahudi radyo ve televizyon programcısı Mark Levin, Trump'ın omzuna elini atıp "Bu bizim ilk Yahudi başkanımız" dedi. Trump da onayladı.

Bu manzara bizlere "Trump Yahudi’ymiş" dedirtmemeli. Mesele bu değil çünkü. Söylediklerinden çok yaptıklarından Trump'ın siyonizme nasıl hizmet ettiğini biliyoruz. Derdi Netanyahu ile, o da ayrı bir konu ancak dağıtmayalım.
Trump'ın siyonizme ettiği hizmetin izlerini, Latin Amerika'da yaşanan gerilim üzerinden yakalamaya çalışalım sizlerle.
TRUMP'IN VENEZUELA İLE DERDİ NE?
Tarihler 27 Haziran 2007. ABD'li ExxonMobil ve ConocoPhillips şirketleri, dönemin devlet başkanı Hugo Chavez'in kamulaştırma hareketiyle yıllar içerisinde ülkeden çekildi. 2013 yılında hayatını kaybeden Chavez'in yerine Nicholas Maduro geçti. Amerika'nın beklentisi, ABD şirketlerinin Venezuela petrolüne geri döndürülmesiydi. Maduro, kamulaştırmayı geri almadı. ABD'li şirketlerin sahaya dönüşü engellendi. Petrol satışları ABD'nin dışına kaydırıldı. Bugün gördüklerimizin fitili, o günlerde ateşlendi aslında.
Amerika ile Venezuela arasındaki petrol mücadelesinde adım adım günümüze gelelim.
2017'de göreve gelen ABD Başkanı Trump, Venezuela'yı petrol gelirleri üzerinden yeniden kontrol altına alma hedefindeydi. Kamulaştırılmış petrol sektörünün ABD'li şirketlere açılmasını istiyordu. Maduro hükümeti bu talebe yeşil ışık yakmadı. ABD kontrolü reddedildi.

Bu tıkanma, Beyaz Saray'ı farklı bir arayışa soktu. Juan Guaido isimli bir figür çıktı ortaya. Venezuelalı muhalif lider şeklinde dünyada parlatılmak istendi. Geçici başkan ilanıyla rejim değişikliği denendi. Bu Trump yönetiminin Venezuela'da fiilen sivil darbe girişimiydi. Başarısız oldu. 2021'de Trump'ın seçimleri kaybetmesi ile Guaido da tarihe gömüldü.
2021-2024 yılları arasında şahit olduğumuz Biden döneminde Venezuela dosyası askıda kaldı. Beyaz Saray'ın öncelikleri arasına girmedi Venezuela petrolü. Ta ki Trump yeniden seçilene kadar. ABD Başkanının ikinci kez koltuğa oturması, Venezuela dosyasını yeniden canlandırmasına sebep oldu. "Savaşları bitirdim, bitiriyorum, bana Nobel Barış Ödülü verin" dedi. Nobel ne hikmetse Venezuela'daki muhalif bir lidere gitti. Nobel komitesi Trump'a vermedi belki ödülü ancak Venezuela'da bir muhalif lideri hatta Gazze kasabı Netanyahu'ya hayran olan bir ismi, dünyaya "Barış" unvanı üzerinden pazarlayarak gönlünü aldı. Küstahlar Maduro'ya "Görevi bırakın" bile demeye kalktı.
Trump'ın ikinci döneminde Guaido'da yapılan hatalardan ders çıkarılmış olmalı ki, Machado gibi daha köklü muhalefet geçmişi olan, Nobel ödülüyle de küresel görünürlüğü daha güçlü bir figür tercih edildi.
Amerikan yönetimi ipleri sıkı tutmakta kararlıydı. Sadece muhalif liderle olacak iş değil demiş olmalılar ki Beyaz Saray'da, Trump neredeyse her konuşmasında Venezuela'yı tehdit etmeye başladı.
Gerekçe önce uyuşturucu kaçakçılığıydı. Bu hafta petrole döndü. Çıktı Trump dürüstçe, "Venezuela bizim petrolümü çaldı, petrolümüzü geri alacağız" dedi. Askeri yığınak yaparak kara operasyonu sinyali de veriyor Amerikan ordusu. Dün Irak'ı işgal ettiği gibi Venezuela'yı da işgal etmenin peşinde. Maduro sonrası yerine geçirecekleri piyonları da hazır görüldüğü üzere.

TEK SORUN VENEZUELA MI?
Trump'ın tehdit ettiği tek ülke Venezuela değil. Kolombiya'ya da "Akıllı ol" diyor. Brezilya'ya da gözdağı veriyor Trump. Peki neden?
ABD, Venezuela'ya yapacağı olası askeri operasyonda, Venezuela'nın en büyük kara sınırına sahip komşusu Kolombiya'dan da destek bekliyor.
Trump'ın ilk döneminde, Maduro'ya darbe girişimi düzenlenirken ABD'nin bir dediğini iki etmeyen Kolombiya yönetimi yok artık. 2018-2022 yıllarında Kolombiya'nın lideri olan Ivan Duque, ABD ile tam uyumlu hareket ediyordu. 2022'den bu yana koltukta Gustavo Petro oturuyor ve Petro bir önceki hükümetin aksine Venezuela ile ilişkileri yeniden kurmuş, Madoru ile teması savunmuş, ABD'nin rejim değişikliği arzusuna mesafeli durmuş bir lider.
Yani Kolombiya, Venezuela'nın petrolünün çalınmasına engel teşkil ediyor. Bir de Brezilya'ya bakalım. Trump'ın ilk döneminde Brezilya lideri Jair Bolsonaro'ydu. Trump'a ideolojik olarak çok yakındı. Maduro karşıtı çizgideydi, Darbeci Guaido'yu tanımıştı. Bugün Bolsonaro yerine Inacio Lula da Silva var Brezilya'nın başkanlık koltuğunda. Bolsonaro'nun tersine ABD'den bağımsız dış politika benimseyen Maduro ile temas halinde olan Venezuela'yı dışlamayan ve bölgesel istikrarı savunan bir lider. Sözün özü mevcut Kolombiya yönetimi gibi Brezilya da karşısında olası askeri müdahalenin.

LATİN AMERİKA'DA İSRAİLLEŞME FURYASI...
Tüm bunlardan sonra gelelim şu İsraillileşme meselesine.
Venezuela da Kolombiya da Brezilya da Gazze'deki soykırım sürecinde İsrail'in karşısında yer aldı. ABD'ye tepki gösterdi. Gazze'yi savundu. Latin Amerika'nın geri kalanına bakıyoruz. Arjantin'de Javier Milei, İsrail yanlısı siyonizmin emrine amade bir isim. Bolivya'ya bakıyoruz, geçtiğimiz 8 Kasım'da göreve gelen Rodrigo Paz, ABD ve İsrail aşığı. İlk icraatlerinden biri İsrail vatandaşlarına vizesiz giriş hakkı tanımak oldu. Şili'ye bakıyoruz 14 Aralık'ta göreve gelen Jose Antonio Kast'a ilk tebrik Netanyahu'dan geliyor. Çünkü o da Milei gibi Trump gibi tartışılmaz bir İsrail aşığı.
Örnekleri çoğaltabiliriz. Bugün ABD ile sorun yaşayan ülkelerin ortak noktası tek bir sebebe bağlanamaz. Fakat İsrail'in karşısında durmaları da bu ülkelerde yönetim değişikliğinin arzulanması anlamına geliyor olamaz mı?
Amerika'nın Bugün Venezuela'ya, yarın Kolombiya'ya bir sonraki gün Brezilya'ya aynı şekilde yüklenmesi, ülkelerde iç karışıklık çıkarması, muhalif liderleri parlatması, darbe girişimlerinde bulunması vesaire, bizleri şaşırtmalı mı?
Trump'ın ABD Antisemitizmle Mücadele Elçisi adayı Yehuda Kaploun'un ifadeleriyle son noktayı koyalım. "Misyonum ABD'nin dünya genelindeki Yahudileri savunan bir güç haline gelmesini sağlamak" diyor Kaploun. Trump Hanuka Resepsiyonu'nda söylediklerini hayata geçirmeye çabalıyor görüldüğü gibi...
Hüseyin Akif Küçükal / Haber7
Yorumlar2