Yıkılması gereken bir yuva varsa yıkılsın

  • GİRİŞ19.02.2012 09:55
  • GÜNCELLEME19.02.2012 09:55

Aile, bir kurum mudur yoksa duygusal bir birliktelik midir? Ben, aileye tamamen duygusal olarak bakarım. Anneme, babama, kardeşlerime bağlılığım kurumsal değil, duygusaldır. 

Eğer bir ailede karı koca arasında inanılmaz bir çatışma, şiddet ve aldatma söz konusu ise o birliktelik zaten bitmiş, kül olmuştur. Tüm bunlara rağmen birliktelik devam ettiriliyorsa sadece topluma karşı olan kurumsal bir vazifeden ötürüdür ya da işin içinde çıkar ilişkileri vardır. 

Erkeğin aldatması sonucu kadının yuvayı yıkması bazı köşe yazarlarınca fazlasıyla haksızca eleştirilir olmuş. Üstelik ‘aile’ adına inanılmaz soğuk sebepler öne sürülerek tamamen duygusallığını kaybetmiş yazılar bunlar. Bu doktor yazılarda, aile bir kurum olarak incelenmekte tek taraflı veriler kabul edilmektedir.  “Erkek aldatıyorsa, bunu mekanik cinsel bir işlev olarak yapıyordur, kadının bu durumu dert edip yuvasını yıkması kurum ve toplum adına büyük bir suçtur.” Kurum açısından önemli olan kadının aldatmasıdır. Çünkü kadın bu durumu tüm duygusuyla, tutkusuyla, aşkıyla, varlığıyla, geçmiş ve geleceğiyle yapıyordur der doktor.   

Diğer taraftan doktor, erkeğin, eşini aldattığı kadına ‘mekanik bir işlev yaptıran’ gözüyle bakmaktadır ki, o kadını hesabına bile almamaktadır. Tabii kadın bu işi meslek olarak yapıyorsa başka…  Ama aldatan erkek tarafından aldatılıp âşık ettirilen diğer kadın bu doktorlar açısından sinek kanadı kadar değerli ve önemli değildir. Bu kadınlar aile kurumu adına erkeğin elinin kiridir. Zira erkek, bu enerji ile evine geri döndüğünde sevgi pıtırcıkları dağıtıp yuvasının bekasını sürdürecektir. 

Her şey bu kadar basit ve mekanik mi doktor bey? Ne adına böyle bir yuvanın bekasını istiyorsunuz? Önemli olan insan mı yoksa aile mi? Bu mantıkla hem erkeğe hem de kadına eziyet etmiyor musunuz? Bununla birlikte var olan çocukların, anne ve babalarıyla birlikte sahte bir aile masasında, idama giden son suçlular gibi acu yedirtiyorsunuz. 

Bir ilişki, tüm duygusal yönleriyle bitmişse aldatma başlar. Hata olan, duygusal ilişki bittiğinde evliliğin bitirilmemesidir. Buna rağmen sürdürülen evlilikler ve yuvalar toplum baskısıyla ya da çocuklar adına devam ettirilmektedir. Üstelik hiçbir çocuk kendi adına böyle bir sorumluluğu almak istemez. Bir arkadaşım yeni boşanmış annesi ve babası hakkında “yıllardır bizde huzur bırakmayan anne ve babamın boşanmalarını bekliyorduk meğer yıllardır bizim için boşanmamışlar!” demişti. Yani; hiçbir çocuk, birbirinden haz almayan, birbirinin gücüne hayranlık duymayan ebeveynlerin birlikteliklerini tasvip etmemektedir. Biten bir şey bitmiştir. Hiç kimse kendisini kandırmasın. Bir taraf sevmeye devam etse bile o yuva eninde sonunda yıkılır. Hiçbir birliktelik tek taraflı sevgiyle sürmez. Sürer diyen, sadece kendisini aldatır. Ömrünü heba eder.    Bir birlikteliğin devam edebilmesi için karşılıklı hayranlık beslenmesi gereklidir. Birbirinin gücüne, sevgisine saygısına, hayran olmayan eşler yuvalarını asla sürdüremezler. Toplum adına sürdürürlerse de zayıf olan taraf sonunda aldatır. 

Diğer taraftan erkekler mekanik işlevci damızlar mı? Onların duyguları yok mu? Neden erkeklerin değerini bu kadar küçültüyorsunuz? Erkekler de duygusal bağını kaybedince aldatır doktor bey. Erkekler de kadınlar kadar duygularıyla yaşarlar doktor. Onlar da duygularıyla yaşar, tutkularıyla sever, aşkla ölürler… Öyle olmasaydı Prens Charles, genç Diana’yı bırakıp, ömrü boyunca âşık olduğu, gönlünü dolup dolup taşırtan Camilla ile evlenir miydi? Diana, onun gönlünü dolduramadı işte… İkisi de karşılıklı yıllarca mutsuz oldular.  

Hiçbir erkek, mekanik bir iştahla eşini aldatmaz. Erkeğin aldatması da tamamen duygusal bir boşluktandır. Ya da gerçekten hastadır.  

Ben hâlâ babamın anneme, annemin de babama hayranlıkla baktığını görüyorum. Yakın çevremde sürdürülen mutlu, en az yirmi yılı devirmiş evlilikleri gözlemliyorum. Güzel ve uzun giden evliliklerde çiftlerin birbirlerine hayran olduklarını görüyorum. Hayranlar ama asla birbirlerine yalaka değiller. Aralarında tatlı bir rekabetle, kötü huylarıyla, iyi huylarıyla, sevgiyle ve saygıyla birlikteler.  

Şimdi, hiç kendini zorlama doktor! Yıkılması gereken bir yuva varsa, bırak yıkılsın. O zaten bir yuva değil, herkes için bir otel olmuştur.

Hacer Aydın - Haber7

aceraydin@hotmail.com 

Yorumlar17

  • ayhan bilge 13 yıl önce Şikayet Et
    Ailede Akıl ve duygusallığın ölçme birimi ne?. Aile kurumu akıl ve duygunun yarıştırıldığı bir makale muhabbetinden çok daha karmaşık ilişkiler yumağıdır
    Cevapla
  • faran 13 yıl önce Şikayet Et
    ihanet ve çok eşlilik... ihanete hayır ve fakat çok eşlilik meşru/yasal hale getirilmelidir! Allah cc insanın doğasına ve sosyolojinin gerçekliğine uygun olarak hukuki zemini hazırlanması kaydıyla çok eşliliğe izin vermiş.bizim devlet te bir şekilde buna hukuki zemin oluşturup işi yasallaştırmalı! güya ahlakçılık adına çok eşliliğe karşı çıkmak Allah a meydan okumaktır..gerzekliğe lüzüm yok!
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Kerem 1 yıl önce Şikayet Et
    Kadin da cok eski olmak isterse
  • ahmet çebi 13 yıl önce Şikayet Et
    hasan seyre. mükemmel bir yorum, kumacılık=sapkınlık, bir de dini alet etmeye çalışmaları zavallıca iğrençlik.
    Cevapla Toplam 3 beğeni
  • ahmet çebi 13 yıl önce Şikayet Et
    mükemmel bir yazı. elinize sağlık, kadın düşmanları üzülecek ama...
    Cevapla Toplam 2 beğeni
  • faran 13 yıl önce Şikayet Et
    yuva yıkılmaz... yuvaya dönüştütülemeyen yapı yıkılır..
    Cevapla
Daha fazla yorum görüntüle
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat