İslami rüya tabirlerine göre "şirret kadın"
- GİRİŞ09.09.2012 09:10
- GÜNCELLEME09.09.2012 09:35
Bugünkü yazım pazara uygun olsun…
İhya rüya tabirlerine yeni bir madde ekledim “şirret kadın”:
İhya’ya göre “şirret kadın” o yıl memlekete bereket ve bolluğun geleceğine işaretmiş.
İhya’ya göre “şirret kadın” bir toplumun iradesinin de güçleneceğinin habercisiymiş.
İhya’ya göre “şirret kadın” toplumdaki erkeklerin zekâsının da artacağına delaletmiş.
İhya’ya göre “şirret kadın” toplumdaki erkeklerin güçleneceği anlamına da geliyormuş.
İhya’ya göre “şirret kadın” kadın ve erkeğin birbirine veli ve gerçek bir dost olacağı yılların geleceği anlamına da geliyormuş.
İhya’ya göre “şirret kadın” İslam medeniyetinin hâkim ve topraklarının genişleyeceğine büyüyeceğine delaletmiş.
İhya’ya göre “şirret kadın” o memlekette bilimin, felsefenin ve sanatın atılım yapacağının en büyük işaretiymiş.
İhya’ya göre “şirret kadın” o senenin sıradan geçmeyeceğinin; bir günün diğer bir güne eşit olmayacağının; dolayısıyla asla zararda olmayan bir yılın geleceğine işaretmiş.
Şu aralar yazılarım ve fikirlerimi savunmam karşısında rasyonel argümanlarla kendilerini savunamayanların başvurduğu; benim için oldukça keyifli, onur duyduğum, hoş bir kavramdır “şirretlik”…
Mohja Kahf’ın “Batı Edebiyatında Müslüman Kadın İmajı” adlı kitabını, iki bin altı yılında Küre yayınlarından ilk çıktığında okumuştum. Oldukça bilimsel bir çalışma ve önemli verileri var. Ve o verileri sizlerle paylaşacağım.
Mesela Ortaçağ Batı edebiyatı olan “Romans”larda Müslüman kadın imajı:
“Tipik olarak Hıristiyan kahramana zarar verebilecek ya da ona büyü yapabilecek güce sahip olan bir kraliçe ya da soylu bir kadın olarak yer alır ki; bu da İslam medeniyetinin yeryüzündeki kudretine işaret etmektedir. Müslüman kadınla ilgili Ortaçağ metinlerinde yer alan retorik hareket, onu özgürleştirmek değil, tam aksine onu itaatkâr kılma yönündedir. Müslüman olan bir kadının hikâye eşit - hatta bazen eşitten de öte - bir kahraman olarak girmesi ve onun bu girişinin arzu edilir bir şey olması, Ortaçağ edebiyatının belirgin bir özelliğidir. Ortaçağlardan miras alınan unsurlara, Rönesans edebiyatında da hâlâ rastlamak mümkündür; fakat ortaçağ hikâyelerinde yer alan saldırgan ve coşkun Müslüman kraliçeler ve güçlü şirret kadınlar artık görülmez olmuştur; bazılarında ise, tam anlamıyla daha sonraları ortaya çıkacak çaresiz genç kız temsilinin izlerine rastlanır. Metinlerin çoğunda kahramanımız, Batılı hem cinsleriyle aynı cinsiyet sınırlamasına maruz kalır ve bu da “ötekilikten” ziyade, benzerlik ve “aldırmazlık” alanında bir işlev görür. On yedinci yüzyılda, Müslüman kadınların Batılı temsillerine, örtü ve seraglio (saraydaki harem odası) yahut harem odası girer. Boyun eğdirilmiş Müslüman kadının ‘yükseliş’i, on dokuzuncu yüzyılda ortaya çıkar. Eski taşkın ve küstah Müslüman kadın modeli -şirret- (tergament)- ile zavallı, aşağı Müslüman -cariye- arasındaki derin uçurum…”
Mohja Kahf, İslam medeniyetinin güçlü ve hâkim olduğu dönemler (ortaçağlar) ile İslam medeniyetinin sömürgeleştirildiği (19.yy…) dönemler üzeine bir çalışma yapmış.
Her şey aşikâr… Müslüman kadınlar hayata hakim, hayatın içinde etkin ve şirret olduğu dönemler İslam medeniyeti hakim olmuş; aksi elini ayağını hayattan çekip evlere, haremlere, peçelere kapatılmaya razı olduğunda ise hem medeniyeti, hem vatanı hem de kendisi zelil olmuş. Ülkemizdeki bu gelişmeye sevinmek lazım…
Şirret Müslüman kadın: bireydir ve kimsenin dümen suyuna gitmez; kendi renkliğini ortaya koyar… Fikrini rasyonel savunur.
Onun fikri karşısında rasyonel olmayan, kanıtlanmaz rivayetlerle hikâye anlatan erkekler işte bu kadına şirret der ve çıldırır… Çıldırmaya hiç gerek yok, akıllı ve çalışkan ol; aklını, ruhunu, kalbini ve erdemlerini geliştir yeter…
aceraydin@hotmail.com
https://twitter.com/hacer_aydn
Yorumlar2