Tembelliğin cazibesi bazen insanı fazlası ile kendisine çekiyor. Benim köşe yazılarındaki durum da bundan farksız... Yazacak birçok konuya rağmen akşam olunca bir rehavettir çöküyor insanın üzerine ve mazeret bulma konusunda da insanı ehilleştiriyor bu tembellik! Erteleme sanırım ben ve benim gibi olanların en büyük sorunu dersem yanlış söylememiş olurum. Sanki zaman kıt ve kıymetli değilmişçesine her bir işi bir sonraki işe havale ediyor insan... Neyse tembellikle iç muhasebemi özür olarak kabul buyurun...

Gazetecilik mesleğinin nankör yanlarından bir tanesi de "haberleştirilmiş konular"a karşı kör olmak.  Defalarca yayınladığınız haberin bilgilendirici işlevinin tamam olduğuna inanmak. Oysaki yaşadığınızda ne kadar anlatsanız da az geldiğini görme şansınız oluyor.  Burada da Nasrettin Hoca'nın o malum nüktesi akıllara geliyor. Hoca eşekten düştüğünde etrafta kalabalık yanına koşup "Tabip çağırın" diye feveran ederken Hoca Nasrettin "Tabibi boş verin bana eşekten düşen birini  getirin" demiş. Bu kadar sözü uzatmamın ardında da tam da böyle bir tablo var. Sözün özü diğer vatandaşlar gibi ben de eşekten düştüm ve halden anlayan arıyorum...

Hemen gerçek konumuza dönelim. Malumunuz Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, İstanbul'da trafiği rahatlatmak için bir dizi çözüm senaryoları ortaya koydu. Boğaz köprülerinde nakit gişeleri, Otomatik Geçiş Sistemi, Kartlı Geçiş Sistemi derken şimdi de Hızlı Geçiş Sistemi var. Nakit gişeleri zaten kalkmıştı KGS de HGS gelince kalktı. Şu an OGS ve HGS sistemleri birlikte işliyor.

HGS sistemine ilk geçiş aşamasında yaşanan trafik keşmekeşini de unutmuş değiliz. Diğer taraftan tek bir geçiş sistemini elbette destekliyorum. Hatta köprülerin giriş ve çıkışındaki ucube gişelerin kaldırılıp geçişlerin tepeden okunması konusundaki fikri de son derece isabetli buluyorum. Ama maalesef icraat süreci ağır aksak ilerliyor.

HGS'de geçiş okuma başarısının yüzde 75-80'lerde olduğu, bazen 'çip' sorunsuz ve dolu olmasına rağmen okuma yapmadığını öğrenmeniz için şikayetlere göz atmanız, kulak vermeniz yeterli oluyor.

Bana sorarsanız bir büyük sorun daha var ve bence de en önemlisi... KGS'nin kaldırıldığı dönemde de gündeme gelmişti. Hızlı Geçiş Sistemi'ne ulaşmak da bir hayli zor. Çünkü ne PTT'lerde ne de bankalarda bulunmuyor. Yani İstanbul gibi bir metropolde Eyüp gibi bir ilçede PTT'lerden de bankalardan da HGS alamıyorsunuz.

Neden mi? Çünkü hangi PTT'ye gitseniz bitmiş olduğu bilgisini alıyorsunuz. Kendi bankanızda da durum pek farklı değil. Örneğin Eyüp şubesine 30 adet gibi bir rakam gönderilmiş ve bitmiş. 

Diğer bankalar hesabınız olmadığı için HGS vermiyor. Diğer taraftan PTT'den aldığınız HGS için bankanıza talimat vermeniz mümkün değil çünkü bankalar kabul etmiyor kendilerinden almanız gerektiğini öne sürüyor. Hesabınız olmayan bir bankadan almak isterseniz ya kredi kartı ya da hesap açmayı şart koşuyorlar. Yani sizin anlayacağınız tam bir kısır döngü tam bir kaos...

"Milyon nüfuslu ilçelerin banka şubelerine sadece 30 adet HGS gönderilmesi sorumsuzluğuna kızarsınız? PTT'den aldığınız HGS'nin başka bankalarca doldurulmamasına da feveran edersiniz? Aldığınız HGS'nin sistem tarafından okunmamasına mı köpürürsünüz ya da başka bir bankanın zorunlu müşterisi olmak zorunda kaldığınıza mı?" siz karar verin...

Sözün özü vatandaşın HGS'ye kolay ulaşımının sağlanabilmesi için gerekli üretimi ve dağıtımı bakanlığın koordinasyonunda ilgili kurumun bir an önce yapması gerekiyor.

HGS satışında ve dolumda banka farkının kaldırılması ise elzem.

Bankaların kendi müşterileri dışındaki müşterilere sadece HGS bedeli karşılığında satış yapılmalı.  

PTT'ler de bankalar arasında da ortak bir yazılımla internet bankacılığı sistemlerine de eklenmeli...

Yoksa bunların hepsi var da vatandaş yine bankaların elinde oyuncak mı oluyor?

Hakan GÖKSEL   / Haber 7
hakan.goksel@haber7.com
twitter.com/hakan_goksel