Kasımpaşalının batıyorsa Çıkrıkçılarınki n'olacak?
- GİRİŞ10.07.2014 09:01
- GÜNCELLEME11.07.2014 09:21
Adına ister “Malum” isterseniz “Bir kısım” ya da “candaş” veyahut “yandaş medya” hangisini derseniz deyin son birkaç yıldır ısrarla üzerinde durdukları ve topluma da benimsetmeye çalıştıkları bir algı var:
“Erdoğan tek adam, diktatör, otoriter” Muhalefet partileri ile birlikte toplumun kayda değer bir kısmında da bu yaklaşım karşılık buluyor.
Gerekçe olarak da Yargı, Yasama gibi erklerin kuvvetler ayrılığı ilkesinden uzaklaşarak resmen olmasa da fiilen tek elde toplandığını iddia ediyorlar. Başkanlık sistemine yönelişi kanıt olarak gösteriyorlar.
İktidar partisinin başında kişinin toplumu kutuplaştırdığını kendisini destekleyen milyonların gaflet içinde bulunduğunu, desteklemeyenlerin de ötekileştirildiğini öne sürüyorlar.
Bununla da kalmıyor her biri birer psikiyatrist, psikolog kesiliyor ruh halinin normal olmadığına hükmediyorlar. Ellerinde olsa reçeteyi yazıp içeri de tıkacaklar, fırsat kolluyorlar.
O kadar ileri gidiyorlar ki nefret etmenin, hakaret etmenin hengâmesine kendilerini kaptırıp ağızlarına ne gelirse söylüyorlar. Çünkü tek dertleri ‘Erdoğan’ tek düşünceleri “defolsun gitsin”! Gitsin de sonunda ne olursa olsun.
Elbette bu nefreti körükleyen, ya da baskılar karşısında meydan okuyan tavır da sinirlerini bozuyor. Destek verdikleri hiçbir siyasal figürün yeterince güçlü olmadığını, karşı koyamadığını iyi biliyorlar.
Alternatifsizlik “nereden ne bulursam oradan saldırırım” düşüncesine vesile oluyor.
“Otoriter, despot, diktatör” olarak niteledikleri “Tek adam”ı ne yaparsa yapsın, ağzıyla kuş tutsa bile sevmiyor ve istemiyorlar.
Peki, bütün bunların arka planında ne var?
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol