ABD'de altınını, Türkiye'de dövizini satan koşuyor!
- GİRİŞ20.08.2011 09:50
- GÜNCELLEME20.08.2011 09:50
AVRUPA'NIN EKONOMİK KRİZİ SİYASİ KRİZE DÖNECEK
Amerikanın borçlanma krizinin bitmesi ile tüm dünya piyasalarının gözü Avrupa Birliği ülkelerine çevrildi.
AB'nin başaktörleri Sarkozy ve Merkel deyim yerinde ise AB'nin kaderini ellerinde tutuyor. Ama ne Alman halkı Merkel'e ne de Fransızlar Sarkozy'e inanıyor. Almanların büyük bir kısmı Sarkozy'e de inanmıyor.
16 Ağustos'ta iki lider bir araya geldi. Avro Bölgesi'nin borç sorunu için bir ekonomi konseyi kurulması gerektiğini belirttiler. Eylül ayında da Avrupa Birliğinin finansal işlemlerine vergi getirilmesi önerisinde bulundular ve bu yönde bir hazırlık içerisinde olacaklarını açıkladılar.
İki liderin gündemlerine aldıkları bu tedbirin krizi sonlandıracağına dair beklentiler ise hem AB'de hem de diğer ülkelerde zayıf bir ihtimal olarak değerlendiriliyor. Ekonomik krizin altında ise başka bir kriz yatıyor...
Özetle AB'nin krizinin arkasında aynı zamanda siyasi kriz de var. AB'nin son dönemde yaşadığı kriz çözülmezse Avrupa'da yeni krizin adı siyasi kriz olacak.
Ekonomilerin ihtiyaç duyduğu güven ve istikrar ortamı liderler AB ülkeleri içinde sağlayamadıkça AB için alınan tedbirler ne olursa olsun yeterli olmayacak.
Özellikle AB'de hayal kırıklığı yaratan büyüme rakamları siyasi krizi daha da derinleştireceğe benziyor.
Tüm gelişmiş ülkelerdeki büyüme rakamları aşağı doğru revize edilmeye başlandı. Gelişmiş ülkeleri bekleyen durgunluk riski özellikle bu ülkelerle ticari ilişkileri olan gelişmekte olan ülkeleri de ister istemez etkiliyor.
Standart and Poor's'un ABD'nin kredi notunu düşürmesi şok etkisi yaratmıştı. Not şokundan sonra kredi derecelendirme kuruluşları ciddi ciddi sorgulanmaya başladı, haklarında soruşturma açıldı.
Standart and Poor's'un Fransa için verdiği kredi notu kararı kredi derecelendirme kuruluşlarının siyasi baskılara boyun eğeceğinin de işaretçisi olabilir.
S&P, Fransa'nın notunu değiştirmeyerek krizin daha da derinleşmesini engelledi. Sebep her ne olursa olsun kredi derecelendirme kuruluşlarının objektifliğine tamamen gölge düştü. Türkiye kredi derecelendirme kuruluşlarından not konusunda haksızlık yaptığını düşünen ülkelerden.
Türkiye'nin feryadını o günlerde işitmeyen AB ve ABD gibi ülkeler bugün aynı sorunla karşı karşıya kaldı. Madem kredi derecelendirme kuruluşları siyasi baskı altında karar farklı kararlar verebiliyor Türkiye'de geçmişte itiraz ettiği bu kuruluşlara sahip çıkarak not konusunda yeni bir sayfa açabilir.
AB ŞİRKETLERİ TÜRK ŞİRKETLER TARAFINDAN SATIN ALINMALI
AB'nin bu krizi Türkiye'de bazı sektörler için fırsat özelliği taşıyor. Sektörlerin eksiklik duydukları alanlarda (elektronik, bilişim gibi) yapılacak şirket satın almaları Türkiye'de şirketlerin yıldızını parlatabilir, rekabet gücünü artırabilir...
Fırsatlar bununla da sınırlı değil. AB ülkelerindeki sermaye kendine yeni liman arayışına girerse bu liman uzun zamandır kriz dönemindeki performansına övgüler yağdırdıkları Türkiye olması güçlü olasılık olarak yer alıyor...
Türkiye'deki bankacılık sektörü de AB'de yaşanan krizin kaymağını yiyecekler arasında yer alıyor. Türkiye'de bol likidite ve düşük faiz ortamının 2013 ortalarına kadar sürmesi bekleniyor. Bankalar sendikasyon kredilerini uygun koşullarla ya güncelliyor ya da yenisini alıyor. Uzmanlar AB ve ABD'de işlerin iyi gitmemesinin bankacılık sektörüne olumlu yansıyacağını söylüyor.
Özetle kriz aynı zamanda Türkiye için içerisinde fırsatı da barındırıyor... Her ne kadar felaket tellallığı yapılırsa yapılsın Türkiye darboğazdaki gelişmiş ülkelerin güvenli limanı olmaya en büyük aday...
ALTINDA BALON KORKUSU
Altın fiyatlarında muhtemel bir balon ihtimalini düşündüren Soros'un altın fonlarını terk etmeye başladığına daha önceki yazımda da yer vermiştim. Dünyada yeni yatırım aracı olarak emlağın ön plana çıkıyor olmasını da yine paylaştım...
Altında balon açıklamalarına bir destek de Wells Fargo&Co bankasından geldi. Altının bu yıl birbiri ardına rekor kırmasını değerlendiren banka, piyasadaki altın talebini spekülatif olarak değerlendirdi.
Altın piyasasının patlayacak bir balonun içine ittiğini iddia etti. Bankanın analistleri altındaki bu spekülatif artış için 'İkaz alarmlarını çalmaya hazır olun' uyarısı yaparken balonların ekonomileri nasıl etkilediğine de dikkat çektiler.
Altındaki yükselişlerin gerekçesi ile ilgili açıklama yapan Dünya Altın Konseyi Hindistan ve Çin'deki güçlü talebi işaret ederken, AB'deki krizin belirsizliği, ABD borçlarının gerilemesi, enflasyon baskılarının etkisiyle artışın süreceğini düşünüyor.
Altın piyasalarında ilişkin ikinci görüş de İstanbul Altın Borsası'ndan geldi. İAB altın talebini 2 yıl daha canlı kalacağını açıkladı. Fakat piyasalarda hareketsizlik sürüyor. İstanbul Kapalıçarşı'da da artık altın alım satımının durduğu, kuyumcuların iş yapamamaktan şikayetçi olduğu biliniyor. Altındaki çözülme de yakın zamanda gerçekleşeceğini düşünüyorum...
Kısacası altında içerden ve dışardan kaynaklı iki farklı senaryo var... Ama ağırlıklı olarak görüş balon ihtimalinde ağırlaşıyor. Üstelik altının düşme trendine girdiğinde hangi seviyelere kadar inebileceği konusunda net bir fikrin olmadığını daha önce de belirtmiştim...
BORSA VE DÖVİZDEN ÇIKAN EMLAĞA YATIRIYOR
İMKB'deki geçtiğimiz haftalarda yaşaşan aşırı düşüşler, Doların 1,80 seviyelerine dayanması ve Türk Lirasının Dolar karşısında değer kaybı, vatandaşın elindeki dövizi bozdurup emlağa yatırmasına neden oldu.
Kısa bir süredir dillendirilen emlakta balon söylemlerinin asılsız olduğunu geçen yazımda da belirtmiştim. Döviz birikimi olanların konut gibi yatırımlara yönelmesi de bu gçrüşü destekler bir sonuç olarak karşımıza çıkıyor. ABD'de büyük fonlar, altını terk edip emlağa yönelmesinden bahsetmiştim. Türkiye'deki konut talebinin artması da benzeşiyor.
Son olarak borsada geçtiğimiz hafta 48 bin seviyesi destek olarak belirlenmiş bu hafta ise İMKB 50 bin 500 seviyesi destek olarak karşımıza çıktı. Borsa ralli öncesi son hazırlıklarını yapıyor denilebilir. Yani borsaya birkaç ay vadeli girmek için fırsat treni henüz kaçmadı...
KÖŞEMİZİ ZENGİNLEŞTİREN BAŞLIKLAR
Köşemizi zenginleştiren başlıklar arasında bu hafta reklam konusunda internet reklamlarına çeki düzen getirilmesi gerektiği yer alıyor..
Kitap tavsiyemiz samimi bir söyleşi olacak. Son dönemde Türkiye'nin yüz akı şirketlerinden THY'nin Genel Müdürü Temel Kotil'i anlatan kitap, başarı hikayesinin ardında nasıl bir çocukluk, gençliğii aile temeli olduğunu gösteren ve inancın zaferini anlatan bir kitap var.
Sivil toplum kuruluşları arasında 1998 YILINDA kurulan ve sessiz sedasız işini yapan LÖSEV alkışı hak ediyor.
Ve son olarak da İstanbul ve Ankara'daki ulaşım zamları ve İİBF mezunu 300 bin gencin kadro feryadı var.....
YIRTIK DONDAN ÇIKAN İNTERNET REKLAMLARINA ÇEKİ DÜZEN VERİLMELİ
Türkiye'de internet kullanımının yaygınlaşması ise internet reklamları da reklam pastasından hatırı sayılır pay almaya başladı.
Aynı zamanda kıyasıya rekabetin yaşandığını sektörde yeni cinlikler internet kullanıcısının sorunu haline gelmeye başladı.
Özellikle bu konuya öncülük eden portallar, gazete siteleri, haber siteleri henüz mevcut reklam yöntemlerine uyum sağlayamayan internet kullanıcılarını çileden çıkarır oldu...
Sayfa kaplayan reklamlardan tutun da kelimerin üzerinde geldiğinizde ortaya çıkan reklamlara henüz alışamamışken bir de galeri reklamları ve video öncesi zorunlu reklamlar eklendi.
Özellikle gazete, haber sitelerinde uygulanan fotoğraf galerisi içerisindeki reklamlar kullanıcıyı aldatıyor. Foto galerilerde genellikle 3. sıraya konulan reklamlar, ziyaretçinin bir sonraki resme geçmek için önceki alışkanlığı olan resmin üzerine tıklaması, internet kullanıcısını reklamverenin sayfasına yönlendiriyor. Alt kısımdaki fotoğraf numaralarından bir sonraki numarayı seçerseniz galeriye devam edebiliyorsunuz aksi taktirde bu mümkün olmuyor.
Benzer durum videolarda geçerli. Bir videoyu izlemek için okuyucu anketlere cevap vermek, garip sorularla muhatap olmak zorunda kalıyor.
Tık çılgınlığı reklam ajanslarının yeni hastalığı, her ne kadar sitelerin geçim kaynağı reklamlar olsa da internet kullanıcısının alternatifleri olduğunu ve bu işin artık yasal ve ahlaki kurallara ihtiyaç duyduğunu gösteriyor.
SOSYAL SORUMLULUK PROJESİ
Türkiye'de 1998 yılında kurulan Lösemili Çocuklar Vakfı LÖSEV yıllardır amaçları uğrunda her türlü fedakarlığı yapan bir vakıf. Lösemili çocukları tedavi amacıyla kurulan vakfın hikayesi bir hayli ilginç.
SSK Ankara Çocuk Hastanesine yatırılan lösemili çocuklar için hastane yönetiminden küçük bir televizyon talebine alınan olumsuz yanıt sonrasında o hastanede çalışan doktorlar, hemşireler ve personel, aralarında para toplayarak küçük bir televizyon almış.
İlk zamanlarda mali sorunlar yaşayan vakıf zamanla büyümüş, güçlenmiş; projeler geliştirmiş. 24 Eylül 2000 tarihinde Türkiye'nin ilk ve tek Lösemili Çocuklar Hastanesi LÖSANTE'yi hizmete açan Vakıf; binlerce lösemili çocuk ve ailesini yaşama bağladı ve bağlamaya da devam ediyor.
Türkiye'nin ilk LÖSEV - Lösemili Çocuklar Okulu'nu da açan vakıf, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da Pediatrik Hematoloji Servislerine de destek veriyor.
Binlerce lösemili çocuk ve aileleri, binlerce gönüllü üyesiyle ve çalışanları ile uzun ve istikrarlı biçimde yaşamını sürdüyor.
Çocuk yaşta kanserin pençesine düşen çocukları yeniden hayata bağlamayı amaç edinmiş vakıf, her türlü övgüyü hak ediyor...
KİTAP TAVSİYESİ
Türkiye'nin yüz akı şirketlerinden THY'nin Genel Müdürü Temel Kotil'in başarı öyküsünü anlatan Yer Çekimine Karşı Temel Bilgiler kitabı Şaban Kızıldağ tarafından kaleme alındı ve Hayat Yayın Grubu'ndan çıkarıldı.
Baştan belirtelim kitap edebi kaygıları olan bir kitap değil fakat 'Temel Kotil kimdir, nasıl bir aileden ve çevreden gelmiştir, nasıl bir çocukluk geçirmiştir sorularına cevap sunarken, Kotil'in üniversite yılları, yüksek lisans ve doktara süreci, Amerika'ya gidişi, THY yolculuğunun nasıl başladığı, hocalığı, liderliği ve başarısının arkasındaki unsurlar Kotil'in ağzından sohbet ortamında yer alıyor. THY'yi deyim yerindeyse zirveye uçuran adamın hayat öyküsünü merak edenler için önerilir..
SEVGİLİ BASIN BUNU DA YAZIN DEDİKLERİNİZ
İstanbul'da toplu ulaşım ücretlerine 30 Ekim 2010 tarihinde yapılan zammın üzerinden bir yıl geçmeden, ikinci bir zam yapıldı. Gerekçe olarak yapılan açıklamalar önceki zamların nedenlerinden farklı değildi.
İstanbul 8.İdare Mahkemesi'nde daha önceki zam için iptal davası açılmıştı. Dava halen sürerken, toplu ulaşım ücretlerine 15 Ağustos'ta UKOME tarafından yeniden zam yapıldı. Tüketici dernekleri, bu yeni zam yargıyı devre dışı bırakarak verilecek kararın uygulanmasını önceden engellemeye ve kararı konusuz kılmaya yönelik bir tutum olduğu ileri sürdü.
Vatandaş da, özel toplu taşıma araçları da yapılan zamdan memnun değil. UKOME'nin zam kararı büyük tepki çekti ama 1 yıl dolmadan ikinci zammı yapan UKOME vazgeçmeyeceğe benziyor.
ONLAR DA ÖĞRETMENLER KADAR KADRO İSTİYOR
İşletme, İktisat, Kamu Yönetimi, Maliye, Çalışma Ekonomisi gibi bölümlerden mezun olan İİBF öğrenci ve mezunları bugünlerde seslerini duyurma gayretindeler.
KPSS B puan türünden sınava giren 300,000 aday geçen dönem yapılan iki atama boyunca sadece 7 bin küsür kadro verilmesine tepkililer.
2010 yılında yapılan KPSS 'ye (Kamu Personeli Seçme Sınavı) yaklaşık olarak 300,000 (üçyüzbin) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinden mezun ya da mezun durumda olan aday girdiğini belirten İİBF mezunları, öğretmenlere gösterilen önemin kendilerine gösterilmemesinden de şikayetçiler.
Öğretmenlere tanınan 50-100 bin civarındaki kadrolara rağmen kendilerine tanınan 7 bin kişilik kadroya da kızgınlar. Ayrıca KPSS sınavlarında yüksek puan alan İİBF'liler 2023 hedefleri doğrultusunda devlet kurumlarında görev almak istiyorlar.
KPSS geçerlilik süresinin 2 yıl ile sınırlı olması diğer sınava giren adaylardan çok kendilerini vurduğuna inanıyor ve yetkilikerin bu konuya el atmalarını talep ediyorlar... Bizden söylemesi elçiye zeval olmaz...
*****
(Geçtiğimiz hafta yaşanan terör saldırıları ile ilgili olarak büyük üzüntü içerisindeyiz Hakkari Çukurca'da meydana gelen terör saldırılarında hayatını kaybeden şehitlerimize Allah'tan rahmet yakınlara da başsağlığı diliyorum. Allah umarım bu millete benzer acıları artık yaşatmaz... )
*****
Hakan GÖKSEL
hakan.goksel@haber7.com
twitter.com/hakan_goksel
Yorumlar3