Bodrum'un turizmdeki köle sıkıntısı
- GİRİŞ07.09.2011 00:21
- GÜNCELLEME07.09.2011 00:21
Bayram tatilini fırsat bilip bir Ege kaçamağı yaptığım tatilde Bodrum'un turizmde el atılması gereken en önemli sorununa şahit oldum.
Bayram tatilini fırsat bilir hızlandırılmış bir tatil için Ege kıyılarına kadar uzandım... Bayramın ilk günlerinde neredeyse tamamen boşalmış İstanbul'un keyfini çıkardıktan sonra ilk adresim Ege'nin incisi Bodrum oldu.
Bodrum'u ilk 1997 yıllarında görmüştüm. O günden bugüne şehircilik anlamında doğal dokunun o gün olduğu gibi bugün de korunduğunu görmek sevindiriciydi. (Bodrum'da korunan tek tip mimari, istisnaları hesaba katmazsak yapılan en doğru kararlardan biri... )
...
Bodrum'un hizmet sektöründe sorunları yabana atılır gibi değil. Turizm sektörünün köleleştirdiği çalışanları günübirlik ziyaretlerde de fark etmek mümkün.
Durum o kadar sıkıntılı bir hal almış ki neredeyse hizmet sektörünün kalitesini baltalayacak duruma gelmiş. 5 yıldızlı otellerde bu durumu gözlemlemek pek mümkün değil ama ilçeyi gezdiğinizde hemen her işletmede bunu görmek mümkün...
Bayramın 3.günü aldığım uçak biletinde, 'havayolunu halkın yolu yaptık' söyleminde bunu yalnız okuyarak ya da dinleyerek değil yaşayarak da gördüm... Aldığım uçak bileti ile karşılaştırdığım otobüs bileti arasındaki fark yalnızca 4 TL ile sınırlıydı.
Üstelik bunu yalnız THY'de değil özel havayolu şirketlerinde de bulmak mümkündü. Tercihimi bu kez havayolu taşımacılığının bir numarası THY değil de özel havayolu şirketlerinin hizmetlerini görmekten yana kullandım.
Otobüsle yaklaşık 8-10 saatlik yolu 1 saatte gitmenin konforunu yaşamak için perşembe gecesi aldığım biletle sezon içerisinde de ekonomik bilet alınabileceğine şahit oldum.
Genişletilmiş hava ağları ve hava taşımacılığı şirketlerimiz ile Türkiye'de uzak kavramı insanımıza artık çok uzak kalıyor...
İstanbul'da sabahın 5'inde başlayan yolculuğum yolculuğumu kolaylaştıran Metrobüs'ün 24 saat çalışmasının İstanbul halkı için ne demek olduğunu sabahın 5'inde boş koltuk olmamasına bakarak anlayabiliyorsunuz...
Yolculuğun bu kısmına kadar her şey yolunda iken Şirinevler'de havaalanı metrosunun kapısında sabah 5:30'da benim gibi yarım saat bekleyenlerin ortak bir sitemi vardı. Kimi havaalanına, kimi erken mesaisine, kimi acil işine yetişmek isteyen insanlar, kapıların ne zaman açılacağı bilgisinin en azından not olarak girişe asılması gerektiğini dillendiriyorlardı.
İstanbul gibi metropol bir şehirde insanların metro saatlerini bildiği varsaymak hatalı bir yaklaşım... Uçağa yetişmek isteyen ya da işbaşı yapmak üzere sabah saatlerinde yollara düşmüş kimselerin bu bilgilendirmeyi hak ettiğini düşünüyorum...
Sonunda uçağı kaçırır mıyım endişeli bekleyişi son buldu. Saat 6'da açılan kapılarla havaalanının yolunu tuttuk. Havalanı durağına indiğinizde iç hatlara ya da dış hatlara gitmek isteyenlerin uzun bir yolu kat etmek zorunda kalmaları ulaşımın ikinci çileli kısmı oldu. Metrodan inildiğinde havaalanına girmek için 1 km yakın yolu yürümek zorunda kalıyorsunuz... Her ne kadar bina içerisinde yürüyen bantlar koca bavullarla seyahat edenlerin işini kısmen kolaylaştırsa da en azından bavulların taşınması için havaalanları ve otogarlarda bulunan tekerlekli araçlardan bulundurulması hizmet eksikliğini giderecektir.
Uçakla seyehat edenlerin korkulu rüyası rötar ve hizmet kalitesi anlamında hiçbir sıkıntı yaşamadan Bodrum havalanına indiğimde ücretsiz servislerle şehir merkezine ulaştım.
Kısa bir şehir turundan sonra nefeslenmek için oturduğum bir işletmede çay içmenin bu kadar zor olacağını tahmin etmemiştim. İki çay bir su için deyim yerinde ise 1 saatten fazla bekledim. Üstelik Bodrum'un Marinası'nın olduğu bölgede...
Hizmet kalitesine söylenip mekan değiştirdiğimde kahvaltı yapmak için daha merkezi bir yer buldum. Burada da kahvaltıyı beklemek işkenceden farksızdı. Çay ayrı, kahvaltılıklar ayrı, ekmek ayrı zamanlarda geldi. Kahvaltı da eziyete dönüştü.
Tatile 2 sıfır moralsiz başladık. Derken şehir turunda yol üstü bir cafede dondurma yeme arzumuzda dondurmaları almadan gitmemizle son buldu. Bu kadar aksiliğin tesadüf olmayacağını düşünerek son oturduğum yerde garsonun birine sordum. 'Sabahtan beri hangi işletmeye otursam hizmet kalitesi anlamında sınıfta kaldı. Ege'nin incisi Bodrum'da turizm sektörünün hizmet kalitesi bu kadar mı düştü?' diye sordum.
Garsona bir dokununca bin ah işittim. İşe hayat hikayesi ile başladık. Önce şehrini ailesini bırakmanın, yeni bir kültüre adapte olmanın büyük sıkıntısını çekmiş. Kendi gibi onların tabiriyle gurbet elde çalışan arkadaşları ile aynı odayı paylaşmak zorunda kalmış.
Zaman zaman dönmeyi kafasından geçirse de işsizlik sorunu belini bükmüş... Gitsem ceza dönsem cefa diye başladığı hikayesinde trajik bölümleri geçtikten sonra sıra sorumun cevabına gelmişti.
Eğlence sektörünün canlı olduğu sahil kesiminde turizm köleleri olarak istihdam edilmelerinin en çok da genç bedenlerine eziyet ettiğini anlattı. Sabah saat 07:00'de başlayan mesaileri gece 3-4 kadar sürüyormuş. Kısacası çalışanlara yaz döneminde uyku haram olmuş. 'Sizin bahsettiğiniz hizmet kalitesinin sınıfta kalmasını uygunsuz çalışma saatleri, karşılığında tatmin etmeyen ücretler ve sosyal güvencesiz olmanın verdiği isteksizliğin sonucudur.' diyerek sözlerini tamamladı.
'Ekmek parası' peşine düşenleri, işletme sahiplerinin gönüllü turizm kölesi haline getirmelerinin ilerde sektörü baltalayacağını görmek için kahin olmaya gerek yok.
Turizmde domino taşı etkisi olduğu unutulmamalı Sigortasızlık, yetersiz maaşlar, esnek çalışma saatleri, mutsuz turizm köleleri ve sonunda nurtopu gibi bir sorun...
Bilmem anlatabildim mi...
hakan.goksel@haber7.com
Twitter: hakan_goksel
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol