Tüketim teşvik edilip kredi muslukları açılmalı!

  • GİRİŞ21.09.2011 14:11
  • GÜNCELLEME21.09.2011 14:11

S&P, Türkiye'nin TL cinsinden kredi notunu artırdı yeni not artışları da gelecek. Yabancı sermaye girişi hızlanacak. Avrupa'nın resesyon riski, alternatif pazarlardaki bitmek bilmeyen Arap Baharı ihracatımızı etkilerken Türkiye cari açığı artırmadan iç tüketimi teşvik etmeli ve kredi musluklarını yeniden açmalı... Neden mi?

S&P ARTIRDI SIRA MOODY'S'DE!

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standart and Poor's Türkiye'nin yerel para cinsinden kredi notunu 'BB+'dan 'BBB-' görünümünü ise pozitife çevirdi. S&P,Türkiye'yi TL cinsinden yatırım yapılabilir ülkeler seviyesine çıkardı.

S&P'nin not artırımı Türkiye ekonomisinin uzun süredir hak ettiği ve neredeyse not artırımından umut kesildiği bir dönemde geldi. 13 Ağustos tarihli köşe yazımda, kredi derecelendirme kuruluşlarının not artırımından umut kesildiği dönemde Türkiye'nin not artırımının gerçekleşeceğini belirtmiştim. Tahminlerim beni yanıltmadı.

Ekonomi yönetimi, Sivil Toplum Kuruluşları ve iş dünyası not artırımı kararını olumlu karşılamakla beraber 'gecikmiş ve eksik' karar olarak 'yetmez ama evet' şeklinde yorumladı.

Türkiye'nin yalnız yerel para cinsinden notunun yükselmesi ekonomi ilk bakışta ekonominin aktörlerini tatmin etmese de S&P'nin açıklamalarındaki 'ekonominin beklendiği gibi soğumasına, cari işlemler açığının azaltılmasına ve yurtiçi kredi büyümesinin mali hesaplar ya da finansal sektör istikrarını etkileyebilecek kötü bir etki yaratmadan yavaşlayabilmesi' gerçekleştirildiğinde not artışının süreceği mesajını verdi.

S&P açıklamasında diğer dikkat çeken bir husus ise 'Türkiye'nin dış finansman ihtiyacını azaltacak ya da hükümetin mali hesaplarını kuruluşun mevcut beklentilerinin ötesinde azalatacak bir düşüş yaşanması durumunda ülkenin kredi notunun mevcut seviyelerde kalabileceği...' ifadelerinden çıkan beklentiler bozulsa da yükseltilen notun değişmeyeceğiydi.

S&P'nin not kararını Moody's'in de katılacağını öngörmek için kahin olmaya gerek yok...

EKONOMİ YÖNETİMİ ELİNİ ÇABUK TUTMALI

Burada özellikle dikkat çekmek istediğim konu son yazımda da belirttiğim gibi Türkiye'ye yoğun giriş yapacak yabancı sermayenin öncelikli adresi İMKB olacak. Türkiye'deki şirketlerin ve KOBİ'lerin halka arzı çalışmaları çok hızlı bir şekilde gerçekleştirilmeli.

Bununla yetinilmemeli Türkiye yabancı sermayeyi reel sektöre yöneltmenin yollarını da açmalı... Yatırım ortamının iyileştirilmesi, teşviklerin artırılması ve mevcut olanların daha iyi hale getirilmesi, şirket evliliklerinin teşviki, şirket satın almalarının yolunun açılması sağlanmalı. Şirket evlilikleri ve satın almalarında Türkiye gerekirse özel sektörün pazarlamasını ekonomi yönetimi eliyle gerçekleştirmeli...

MERKEZ'İN FAİZ KARARI REEL FAİZİ SIFIRLAMAYA YÖNELİK İLK ADIM

Yine son yazımda Avrupa'dan kaçan mevduat ve fonlar için de 'faizsiz' formül bulunması gerektiğini belirtmiş, reel faizinden sıfırlanması hedefine göndermede bulunmuştum. Kanaatime göre Merkez Bankası'nın Salı günü verdiği faizleri sabit tutma kararı da bu doğrultuda doğru bir hamle idi.

Merkez Bankası'nın faiz kararı bazı çevrelerce 'bekle, gör' politikası olarak değerlendirilse de bu görüşe katılmadığımı belirtmek isterim. Kişisel kanaatime göre Merkez Bankası attığı adımlar reel faizin sıfırlanması yönelik adımların ilkini oluşturmaktadır. Devamı da gelecektir.

AVRUPA FONLARINI ÇEKMEK İÇİN FAİZ ARTIŞINA GEREK YOK

Avrupa'nın yaşadığı finansal kriz ve bankacılık krizinden kaçan parayı çekmek için faiz artırımı gereksiz bir hamle olmaktan öteye gitmeyecekti. Türkiye'nin 2001 krizinden yaşadığı krizin benzerini yaşayan AB ülkeleri Türkiye'deki finans ve bankacılık sektörüne girmek için tereddüt etmeyecektir ve dolayısıyla gelen yatırımları çekmek için faiz artırımına gerek yoktur.

Türkiye'nin dışında BRIC ülkeleri diye tabir edilen ülkelere yönelmesi de ihtimaller arasında yer alıyor. Fakat burada da yatırımcılar küresel dengeleri gözeteceğinden doğru adres yine Türkiye'dir. İkinci bir ihtimal Brezilya olabilir. Fakat Brezilya'nın Türkiye karşısında şansının daha az olduğuna inanıyorum.

IMF'Yİ YANILTABİLİRİZ

Türkiye'nin büyüme rakamlarına ilişkin verileri yayınlayan IMF, Türkiye'nin 2011'de büyümesini 8.7'den yüzde 6.6'ya, 2012 için yüzde 2.5'ten yüzde 2.2'ye indirdi.

Ekonomi yönetimi de ikinci çeyrekte yüzde 8 olan büyüme rakamları sonrasında küresel resesyon riskine dikkat çekerek 2011'in ikinci yarısında ve 2012'de büyüme rakamlarının tahminlerin altında kalabileceğine dair temkinli açıklamalar yaptı.

Temkinli diyorum çünkü 3. çeyrek ve son çeyrekteki büyüme rakamları Türkiye için yeni ekonomik büyüme sürprizi getirebilir.

Ekonomi yönetiminin dış kaygılar nedeniyle kontrollü davranması 'biz en kötüye hazırlanalım beklenenden iyi olursa da sürpriz olsun' anlayışı temkinli açıklamalar yapmalarına neden oluyor. Ben 3. ve son çeyrekte de beklentilerin üzerinde büyüme bekliyorum.

ÇARE İÇ TÜKETİM VE KREDİ MUSLUKLARINI AÇMAK

Özellikle Avrupa'daki resesyon riski ihracatının yaklaşık yüzde 65'ini Avrupa'ya gerçekleştiren Türkiye için öncelikli sorunların başında geliyor. Alternatif pazarlar arasındaki Ortadoğu'da yaşanan Arap Baharı da Türkiye'nin ihracatının sorunları arasında yer alıyor. Cari açığın en büyük nedenlerinden enerjide dışa bağımlılık ise uzun vadeli çözüm gerekiyor.

2011'in yıl sonu ihracat hedefi 135 milyar dolar, ihracatın ithalatı karşılama oranı Temmuz ayında yüzde 56 seviyelerinde bulunuyor. Enerjide dışa bağımlılık ve ithalattaki artış kısa vadede çözülecek sorunlar değil. Türkiye'nin elinde son bir seçenek kalıyor. Avrupa'ya yaptığı ihracattaki kaybını iç tüketimi artırarak tolere etmeye çalışmak.

İç tüketim her ne kadar cari açık üzerinde artırıcı etkileri olsa da seçenekler karşısında en iyisi olarak karşımıza çıkıyor. Yine iç tüketimin cari açık üzerindeki etkisi de yabancı yatırımların reel sektöre yönlendirilmesi ile altından kalkılabilir. Türkiye'de yaşayan vatandaşların borç oranının GSYH'ya oranının yüzde 4'lerde olduğunu düşündüğümüzde bu rakamı biraz daha artırmanın ve kredilerde fren uygulamasından bir süre vazgeçilmesi Türkiye'nin yararına olacaktır... Yabancı sermayenin reel sektöre çekilmesinin tüketimin cari açık üzerindeki olumsuz etkilerini finanse edeceğine inanıyorum.

Bu süreçte de para, maliye ve kur politikalarının iyi yönetimi de hayati önem taşıyor...

NOT: Köşe yazmaya başladığım ilk günden bugüne yatırımcı için doğru adresin İMKB olduğunu işaret etmiştim... İstikrarlı bir yükseliş trendinde olan borsa not artırımı kararı ile adeta ralli yaptı. Hisse senetleri ortalama yüzde 5 prim yaparken bir günde hisse değerleri 18 milyar dolar artış gösterdi. Tahminlerim beni yanıltmadı. Borsa yeni sürprizlere hazır olun...

***Ankara'da, Siirtte ve Bitlis'te yaşanan terör olaylarında hayatlarını kaybeden şehitlere Allah'tan yakınlarına da sabırlar diliyorum...***

Hakan Göksel
hakan.goksel@haber7.com
Twitter: hakan_goksel

Yorumlar4

  • Sarcan 14 yıl önce Şikayet Et
    Benzin ve mazot üzerindeki vergi yükünü kaldırsınlar....... Milleti borçlandırmak yerine akaryakıt fiyatları üzerindeki vergiler şok olarak kaldırılsın. Benzn mazot yarı fiyatlarına indirilsin. Böylece içeride üretim maliyetleri oldukça düşecektir. Hem iç tüketim artacak hem de ihracatımız artacaktır. Bu arada petrol ithalatımız artışından cari açık endişesi olabilir ama ihracat artışı bunu dengeleyecektir. Devlet ilk etapta vergi kaybına uğrayacaktır bunu bütçe fazlalığı karşılayacaktır. Sonraki günlerde üretim ve nakliye maliyetlerin düşmesi nedeni ile iç ve dış ticaret artacağından şirket gelirleri katlanacak ve devlete verecekleri vergiler de artacaktır. Akaryakıt indiriminden doğacak vergi kaybı böylece geri dönecektir. Ayrıca ucuz akaryakıt bulacak olan vatandaş da kaçak akaryakıt veya yağ kullanmaktan vazgeçecektir. Devletin kaçaklardan da oldukça vergi kaybının olduğu söyleniyor....
    Cevapla
  • faran 14 yıl önce Şikayet Et
    tabii canım... insanları takside boğun,zihinlerini işgal edin,hareket kabiliyetlerini bloke edin...taksit taksit ölsünler..esselatu vesselamu aleyk..nasıl bilirdiniz; müzmin borçlu.gömün gitsin..
    Cevapla
  • Ahmet Yılmaz 14 yıl önce Şikayet Et
    Tipik ekonomist yaklaşımı. Ekonominin veya iktisadın içindeki tasarruf kavramı nereye gitti?
    Cevapla
  • ALİ K.ÖNDER 14 yıl önce Şikayet Et
    TÜKETİM VATANDAŞI BORÇLANDIRARAK DEĞİL ALIM GÜCÜ ARTIRILARAJ TEŞBİK EDİLMELİ. Ama asıl teşvik ithal ettiğimiz malların yurt içinde üretimini teşvikte olmalı yoksa cari açık ve borç batağına saplanırız sonumuz yunanistandan beter olur onun için önce üretim
    Cevapla Toplam 1 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat