Erken mesaiden önce yapılması gerekenler!

  • GİRİŞ19.10.2011 17:45
  • GÜNCELLEME19.10.2011 17:45

Enerji Bakanı Taner Yıldız gün ışığından daha fazla yararlanmak ve verimliliği artırmak için mesaiyi saat 6-7 civarında başlatmak ve cumartesiyi de çalışma günlerine dahil etmek için hazırlık yaptıkların söylemesi kamuoyunun gündemini bir hayli meşgul etti.

Bu konuda Yıldız'dan daha çok söz sahibi olduğuna inanılan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik böyle bir hazırlıklarının olmadığını açıkladı. Toplumun tüm kesimlerinden Yıldız'ın teklifine tepkiler yağarken, Yıldız bu uygulama ile 3 milyar kilovat saat elektrik tasarruf edebileceğini gerekçe gösterdi.

Yıldız, Türkiye'de 1973'te çıkarılan kanuna kadar cumartesileri yarım gün mesai yapıldığını hatırlatarak cumartesileri ve yarım ya da tam gün mesai hazırlıkları olduğunu da ekledi. Yıldız örnek olarak da Avrupa ve ABD'yi verdi.

ROBOTLATMIŞ BİR HAYAT 

Yıldız'ın bu teklifi ile ilgili çok şey yazıldı çizildi. Tartışılanlara bir katkı da benden olsun diyerek kısa bir anımı paylaşmak istiyorum. 1996-97 yıllarında yaz aylarında gurbetçi olarak Almanya'da çalışan akrabalarımın yanına hem tatilimi geçirmek hem de harçlığımı kazanmak için gitmiştim.

Mekanı cennet olsun, amcamın yanında 3 ay boyunca çalıştım. Sabah 07:00 ya da 7:30'da işbaşı yapar akşam'da 18:00 gibi çalışmamızı bitirirdik. Arada 1 saatlik öğlen yemeği molamız olurdu. Akşamları eve döndüğümüzde yemek faslını tamamladıktan sonra sokağa çıkar, bulunduğumuz şehri gezerdim.

Sokaklar o kadar sessiz ve tenha olurdu ki her seferinde şaşkınlığımızı gizleyemezdim! Almanlar güne sabah 6'da başlar 10:30'da tüm ışıkları sönerdi. Tamamen çalışmaya odaklanmış, robotlaşmış bir hayatları vardı.

Ayakta olanları bulabileceğiniz sadece iki yer olurdu bunlardan biri Bahnhof dedikleri tren garları (ki buralar genellikle bar gibi mekanlar) ya da gece eğlence mekanları olurdu.

BİZE NEDEN UYMAZ?

Zaman zaman ülkemizle Almanya'yı kıyaslardım. Bizde bir yaz günü hava güzelse evin reisi aile bireyleri toplayıp 'haydi biraz dolaşalım, ya da bir dondurma yiyelim' der.

Ya da bir akrabaya bir yakına akşam ziyaretleri olur. Aileler bir araya gelir, ikramlar yapılır, komşular, akrabalar ziyaret edilir, bu ziyaretler insanların kaynaşma bir araya gelme ve birbirinden haberdar olma vesilesidir...

Sabahları ailecek kahvaltı yapmak, çocukların okul hazırlıklarını tamamlamak, sabah ev hanımlarının eşlerini işe göndermeden giydirip kuşandırması, ütüsünü yapması vb. hazırlıklar bizi diğer toplumlardan ayıran özelliklerdir.

Bizler Amerikan toplumları ya da Avrupa toplumları gibi bireysel bir yaşam tarzına sahip değiliz. Aile kavramı diye bir kavram Avrupa'da ya da Amerika'da kalmadı. Bizi biz yapan bu hayata dair şeyleri de kaybettiğimizde geriye elimizde bir şey kalacağını düşünmek de saflık olur. 

Bizim toplumumuzun ekseriyetinin düşüncesi bu dünya ile sınırlı değildir. Zaten mevcut çalışma koşulları özel sektörde insanların kendilerine ayıracağı zamanı yeterince gasp ediyor. Çalışma koşulları ve ücretler sadece asgari ihtiyaçları karşılıyor.

TEKNOLOJİ UYKU ALIŞKANLIKLARINI DEĞİŞTİRDİ

Modern teknolojiler uyku alışkanlıklarını çoktan değiştirdi. Gaz lambaları ile geceleri geçirdiğimiz dönemler çok gerilerde kaldı. Televizyonlar ve internet gibi teknolojiler hayatımızı çoktan değişime uğrattı.

Eskiden çevremizden ibaret bir dünyada yaşar iken şimdi günün her saati ayakta olan bir dünyada yaşıyoruz! İnsanların bir anda bütün hayatına etki edecek bir karar alarak kökten bir değişim yapmak sadece ütopyadan ibarettir.

Bakan Yıldız'ın teklifi ekonomi penceresinden bakıldığında son derece mantıklı bir öneri olsa da toplumsal açıdan uygun olmadığını düşünüyorum. 

Eğer teklifin amacı sadece enerji tasarrufundan ibaret ise insanlara az kullanın ya da kullanmayıp diyerek değil, alternatif ve yenilenebilir enerji kaynakları bularak gerçekleştirmeliyiz.

İnsanların hayatını değiştirerek değil kolaylaştıracak yaklaşımda bulunmak gerekir.

TOPLUMUN ALIŞKANLIĞINI DEĞİŞTİRMEK KOLAY DEĞİL

Gittikçe artan nüfusumuz, gelişen sanayimiz var. Sokaklar araba doldu. Her geçen gün yeni evler, işyerleri alışveriş merkezleri inşa ediliyor, yeni mahalleler, çarşılar kuruluyor.

Enerjiye duyulan gereksinim artıyor. Evet en iyi enerji kaynağı tasarruf edilen enerjidir fakat siyasal iktidarların ya da yöneticilerin görevi de ihtiyaçlara yönelik kaynakları bulmaktır.

Bakan Yıldız'ın çabalarını uzun süredir takdir ediyorum. Bu konuda elinden geleni yapıyor. Bu konuda güneş enerjisinden tutun, rüzgar enerjisine, HES'lerden nükleer santrallere termik santrallerinden petrol aramalarına, kömür santrallerinden doğalgaz santrallerine kadar bir çok önemli adımın başında bulunuyor. 

Türkiye enerji rezervleri açısından çok zengin bir ülke değil. Ayrıca bugün cari açık gibi bir problemin temel nedenlerinden biri enerji ithalatı. Mutlaka bunun sıkıntısını duyan Yıldız elinden gelen çabayı ortaya koyuyor buna şüphe yok! Fakat toplumda büyük bir değişim gerçekleştirmek kolay değil. Ya da bu değişimin sonuçlarını göğüsleyebilmek!

GREENPEACE KAMUOYUNU OLUŞTURMADA BAKANLIĞI GEÇİYOR

Bugün insanlara bir nükleer santralin ya da HES projelerinin neden gerekli olduğunu anlatmakta sıkıntılar yaşanıyor. Greenpeace isimli bir sivil toplum kuruluşu Türkiye gibi bir ülkede Enerji Bakanlığı'nın icraatlerinin önüne geçecek kadar kamuoyu oluşturabiliyor.

Bugün en çok tartışılan konular arasında HES ve nükleer santraller var. Burada sorulması gereken soru şudur:

HES'ler gerçekten doğaya zarar veriyor mu? Eğer vermiyorsa bunun halkı anlatılmasında büyük bir sorun var demektir. Şayet zarar veriyorsa bunun inşaası sırasında yapılması gereken her ne ise gereken tedbirler alınmalı denetimler yapılmalıdır. Bakın, HES'ler ve 'Nükleer Santral' yapılmamalıdır demiyorum.

Şahsen yenilenebilir enerjilere de , HES'lere de nükleer santrale de karşı biri değilim... Bugün burnumuzun dibinde Ortadoğu'da enerji savaşları yaşanıyor. Doğal kaynaklar tükeniyor.

Gelecekte önlem almınmazsa bunun tüm dünyaya sıçramayacağını kimse garanti edemez.

Kimse evindeki ya da sanayideki elektrikten, ısındığı doğalgazdan vazgeçecek değil. Kimse 'HES'ler olmasın ben karanlıkta otururum' diyemez. Kimse 'nükleer santral yapılmasın elektrik de olmasın diyemez'.

TASARRUFLA 3 MİLYAR, NÜKLEER İLE 42 MİLYAR KİLOVATSAAT

Tasarruf konusunda tamamen hemfikiriz. Erken mesai ile Bakan Yıldız'ın ifadesi ile yılda 3 milyar kilovatsaat enerji tasarrufu sağlanabiliyor. Bugün Akkuyu'ya kurulması planlanan Akkuyu Nükleer Santrali'nden üretilecek enerji miktarı 40-42 milyar kilovatsaat! Santralin maliyeti 20 milyar dolar. Kıyası siz yapın! 

Siyasetin anlatıldığı kadar, enerji ihtiyacı da gerekirse bu toplumda kapı kapı çalınarak anlatılmalıdır. Eğer büyük ülke olmanın yolu enerji, iletişim ve ulaşım sektörlerinin güçlülüğünden geçiyorsa,bunlar içerisinde en önemlisi de enerji ise, bugün Gürcistan, Ermenistan gibi ülkelerde bile nükleer santraller varsa ve gereklilik halka anlatılamıyorsa bakanlığın önceliği bu konuya vermesi daha doğru olmaz mı?

******

AKLIMA TAKILAN

Bitlis'te 4'ü polis 3'ü vatandaş 7 şehit verdik. Televizyonlara ve ajanslara son dakika bilgisi düştüğünde ististnasız bütün haber kaynakları 4 polis için 'şehit' 3 vatandaş için 'hayatını kaybetti' ifadesini kullandı. Öncelikle şehit yakınlarına Allah'tan sabır ve başsağlığı diliyorum. 

Burada haber kaynaklarının (her ne kadar mayın patlamasından sonra aracın attığı takla ile ölseler de) polislere 'şehit' vatandaşlara 'hayatını kaybetti' ifadesini kullanmalarını şahış olarak ayıpladım. Şehitlik üniformaya mı başlıdır ya da böyle şartı mı vardır? Bu tavrı tasvip etmediğimi belirtmek isterim... 

Hakan Göksel - Haber 7

Twitter: hakan_goksel

hakan.goksel@haber7.com

Yorumlar1

  • hscimen 14 yıl önce Şikayet Et
    malesef. malesef sizin de halkımızın büyük bölümünü oluşturan çalışmaya niyeti olmayan insanlar grubundan olduğunuzu öğrendik
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat