Her şey o 'Kısır'ı istememle başladı

  • GİRİŞ31.12.2011 09:00
  • GÜNCELLEME31.12.2011 09:00

Geçmiş günlerde bir sohbet sırasında arkadaşımın sorduğu soru bu yazının yazılmasına vesile oldu...

Maharetli ama bir o kadar üşengeç arkadaşımdan o lezzetli kısırını yapmasını istedim. Ekonomik terimle ifade edilirse ben 'talep' eden taraftım...

Arkadaşım kısır konusunda maharetini ıspatlamış güçlü yerel bir üretici idi ve arz tarafının önemli aktörlerinden birini temsil ediyordu.

Sohbette arkadaşım kadar olmasa da kısır yapacak potansiyele sahip birkaç girişimci daha vardı ama onların üretimleri pasta ve börek gibi konularda başarılıydı. 

Onlar da becerikli arkadaşımdan kısır talebime destek oldular ve talep tarafında belirgin bir artış oldu. Çünkü maharetli arkadaşımın kısırı kendi içimizde bir markaydı.

Arkadaşımı çeşitli vaatlerle ikna etmeye çalışıyorduk. Piyasa diliyle kısır paralarımızı, yani satın alma gücümüzü ortaya koymuş talep tarafında bir artışa vesile olmuştuk... Talepteki artışa neden kısır için enflasyonun oluşmasına neden olabilirdik... 

Maharetli arkadaşım kısır konusunda becerikli ama isteksizdi. Çünkü talepteki artış kısır üretimi için ihtiyaç duyduğu ham madde maliyetinin yani bulgurun, salçanın, sebzelerin artması ve tepsinin büyütülmesi demekti ve bunun için yeni yatırımlar yapması gerekiyordu.

Ama buna pek taraftar değildi ne zaman gönlü olursa o zaman ve istediği kadar üretmek istiyordu. Arkadaşım masada monopol piyasayı da temsil ediyordu. Tekelleşme yolunda idi.

Maharetli arkadaşımı ikna edemeyince iki çare vardı ya talebi pasta tarafına kaydırıp muadil yiyeceklere yönelecektik ya da diğer pasta, börek yapan arkadaşları teşvik ederek kısır işine girmelerine vesile olacaktık.

Talep edenler olarak elimizdeki tek vaadimiz satın alma gücümüzdü.

Talebimi masadaki diğerlerine yönlendirdim... Girişimci arkadaşlarımdan biri yerli üretici idi ve üreteceği kısırın kalitesine yeterince güvenemediği için üstelik maharetli arkadaşım piyasada güçlü bir oyuncu olduğu için bu işe girişmek istemiyordu.

Üstelik marka da değildiler. Pasta ve börekteki maharetleri olsa da kısırı hiç denememişlerdi. Üstelik kısır işine girmeleri için maharetli arkadaşımdan kat kat fazla yatırıma ve deneyime ihtiyacı vardı...

Tek avantajları hazır bir talebin varlığı idi ve bundan başka güvencesi yoktu. Üstelik ilk denemelerinde başarısız olurlarsa zarara da uğrayacaklar, yaptıkları yatırımlar ölü yatırım olarak yanlarına kâr kalacaktı. Doğru bir karar olmadığını düşünerek kısır piyasasına girmekten vazgeçtiler.

Masadaki diğer girişimci arkadaşım ise kısır konusunda maharetli arkadaşıma göre daha az deneyimli ve büyük bir kısır tepsisi için sermaye konusunda yetersizdi.

KOBİ denilebilirdi sadece mevcut pazarına yani kendisine ve eşine yaptığıyla yetinmesi gerektiğini düşünüyor ve kısır işine sıcak bakmıyordu.

Talep tarafı olarak hala güçlüydük ama üreticileri taleplerimiz doğrultusunda harekete geçirememiş ve ikna edememiştik.

Tam kısır işinden umudu kesmiştik ki uzaktan (yani yurt dışından) arkadaşlar masamıza geldi. Talep tarafını güçlü gördüler, bizim kısır arzumuz onların üretim iştahını kabarttı.

Önce masada yani piyasada olan biteni analiz ettiler... Yatırım kararı aldılar fakat bunu bizzat reel sektörde üretici olarak mı yoksa mevcut üreticiler üzerinden ortak olarak mı yapacaklarına karar verme arefesindeydiler... 

Masada kısır olayını organize eden yani ekonomi politikalarını yöneten ekibi temsil eden bir arkadaşımız vardı.

Hem masadaki mevcut üreticileri hem de sonradan gelen arkadaşları (dışarıdan gelen sermayeyi) gözlemleyerek talebin karşılanması için çaba içerisindeydi.

Önce KOBİ kapasitesindeki arkadaşıma ve pastacıya şayet kısır üretirlerse maddi olarak destek olacağı sözünü vererek teşviklerini sundu.

Çünkü kısırın iç piyasada üretilerek katma değerinin içeride kalmasını istiyordu. Hatta kısır işine girecek 2 arkadaşıma başarılı olurlarsa kısırları için dışarıda da pazar bulmalarına yardımcı olacak yeni kısır davetleri için yeni pazarlar açacak yani ihracat yapmalarına yardımcı olacaktı. 

Organizasyonun başarıya ulaşabilmesi, yeni kısır üreticilerinin marka olabilmesi için elinden gelen gayreti de gösterecekti.

Elinde güçlü silahlar vardı, mesela hammadde için yardımcı olabilirdi, kısır için ihtiyaç duyduğu malzemelerde vergi ayarı yapabilirdi.

Masadakilerden para toplayarak yani vergi alarak kaynak yaratabilirdi. Kısırı yapmak için için iki girişimci arkadaşım istihdam sağlayabilirlerse onlara birtakım kolaylıklar da sunabilirdi. Yani sinerjinin oluşmasını istiyordu.

Talebin canlı olmasının enflasyonun yanı sıra faizlere de etki edebileceğini bildiğinden reel faizi düşük tutmak için elinden geleni yapabilirdi.

Elinde bugünkü Merkez Bankası'nı temsilen bir Kısır Bankası da bulunuyordu. Aynı zamanda maharetli arkadaşım için de cazip teklifleri vardı.

Bu esnada dışarıdan gelen arkadaşlar da boş durmuyorlar, kısır talep edenlerin damak zevkini araştırıyorlardı. Piyasadaki küçük veya büyük oyunculardan hangisi ile ortaklık yapabileceklerini planlıyorlardı. Aynı zamanda yatırımı bizzat kendi elleri yapmanın maliyet hesaplarını da yapıyorlardı.

Onların derdi kısır üretmekten çok yapılacak kısırdan ne kadar menfaat elde edebilecekleriydi. Kısır yapacak malzemeyi dışarıdan getirirlerse daha karlı çıkacaklardı ama bunun için organizasyonu yapan arkadaştan teşvik veya vergi indirimi beklentileri vardı.

Talebi karşılamakla görevli olan organizatör arkadaşım yabancı sermayeye kalıcı olmaları ve kısır işini sürekli yapmaları kaydı ile destek olabilirdi.

Sadece para getirip, paradan para kazanmalarını pek istemese de bu seçeneği de değerlendiriyor ama imkanları doğrudan kısır yatırımına kıyasla daha az cazip tutuyordu...

Dışarıdan gelen arkadaşlar monopol olmuş, piyasayı elinde tutan arkadaşı gözüne kestirdiler... Ne de olsa kendini kısır konusunda ispatlamıştı. Pazarda ürettiği kısırın beğenilmeme derdi yoktu.

Kurulu bir kısır üretim düzeni ve potansiyel alıcıları vardı. Maharetli arkadaşım markaydı. Doğrudan yatırım yapmaları gerekmiyordu.

Sadece kara ortak olabilir, kısır talebini karşılamak için yüksek kurdan yerel para birimine çevirdikleri güçlü bir sermayeyi ortaya koymaları yeterliydi ve karşılığını en az riskle faiz olarak alabilirlerdi.

Küçük üreticiler ise onlar için büyük riskti yanaşmadılar. 

Maharetli arkadaşımızı vaatlerle sonunda ikna ettiler... Kısır için kendi semtlerindeki marketten alışveriş yapma kararı aldılar ki organizatör arkadaşım için bu ithalat anlamına geliyordu.

Dışarıdan gelen arkadaşlar, maharetli arkadaşımın iç pazardaki yani masadaki kısır talebine ödenen paraları kazanarak kendi marketlerini zengin edeceklerdi.

Kattıkları sermaye ile istihdama katkıları olduğu için teşviklerden ve vergi indirimlerinden de yararlanacaklardı.

En önemlisi de sadece para koyarak en az riskle maharetli arkadaşımla ürettikleri kısırı bize satarak, riske ettikleri paralarını artıracaklardı.

Ama ortada bir sorun vardı.

Dışarıdan gelenler mevcut faizle yetinmiyorlar tıpkı bugün Merkez Bankası'na yaptıkları gibi Kısır Bankası'na faizleri artırması için baskı yapıyorlardı.

Manipülatif oyunlarla dışardan getirdikleri yabancı paralarının yerel para cinsinden değerinin yükselmesini istiyorlar, bu sayede dışarıdan getirdikleri paranın çok az bir kısmını kullanarak bir taşla birkaç kuş avlamak arzusundaydılar... 

Diğer taraftan organizasyonu yapan arkadaşım diğer KOBİ'lerin kısır yapması için elinden gelen gayreti de sarf ediyordu...

Dışarıdan gelen arkadaşların marketlerinden aldıkları hammaddeyi eşdeğer ya da daha ucuza alabilmeleri için yerel küçük marketlerin bulunmasına, kurulmasına aracılık ediyordu...

Talep tarafı olarak piyasadaki bu hareket iştahımızı iyice kabartmıştı. Kaçınılmaz bir biçimde kısır yemeyi istiyorduk...

Sonra ne mi oldu?

Bizim arkadaşın evinde yiyeceğimiz 3 kuruşluk kısır birden maharetli arkadaşımın dışarıdan gelenlerle ortak üretim yapması ile önce bollaştı ama bu kez de dükkanda satılmaya başladı. Maliyet otomatik olarak 7 liraya çıktı.

Biz karşı konulamaz kısır talebimizi gidermek için çabalıyorduk. Alım gücümüz yeni fiyatlar karşısında zayıflamıştı ve göre göre daha pahalıya yemek zorunda kalıyorduk.

3 liralık kısır 7 lira olunca 1 lira kar eden maharetli arkadaşım ortakları ile 5 lira kar etmeye başladı.

Bu 5 lira karın 2 lirasını maharetli arkadaşım adlı kalan 3 lira sadece faiz sayesinde dışarıdan gelenlerin cebine gitti.

Onların marketi zenginleşti, cepleri doldu. Ayrıca bir işletmenin da kar ortağı olarak sahipleri olmuşlardı...

Organizatör arkadaşım dışarıdan gelenlerin sadece bizde olan hammadde talebini karşılamak için dışarıdaki markete ihracat yapıyordu.

Aynı zamanda içerideki küçük KOBİ arkadaşlarıma kısır üretmeleri için dışardaki marketten ihtiyaç duydukları malzemeleri almalarını sağladı.

İhracat ithalatı karşılamadığından cari açık ortaya çıktı...

İçerideki kısır üreticileri yabancı ortaklı maharetli arkadaşım karşısında rakip olamayınca içerideki pazarı tamamen ona teslim ettiler ve maharetli arkadaşım yabancı ortakları ile piyasada monpol özellik gösterirken tekele döndü.

Biz daha pahalı kısırlar yemek zorunda kaldık. Ya maharetli arkadaşım kısır yaptığında yiyebilecektik ya da kısırı mutlaka yemek istiyorsak yüksek bedeller ödemek zorundaydık. Kısır arzumuz bize bir hayli pahalıya patladı. 

Kısacası bugün Türkiye'de Merkez Bankası'na sürekli faiz artırmasını söyleyenler hiçbir riske girmeden sadece değerli paralarını getirerek daha çok para kazanmanın hesabında olanlardır...

Bu açıdan Merkez Bankası'nın politikalarını içeriden eleştirenler bir daha oturup faydasının kime olacağını düşünmek zorundadır...

****

Not: 2012 dileklerinizin hakkınızda hayırlısıyla gerçekleşeceği bir yıl olsun... Mutlu yıllar... 

Hakan GÖKSEL - Haber 7
Twitter: hakan_goksel
Hakan.goksel@haber7.com

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat