Gazeteci olduğumu en çok hatırladığım 2 olay
- GİRİŞ24.03.2012 10:15
- GÜNCELLEME24.03.2012 10:15
İlkini 2011 yılında yaşamıştım. Doğan Grubu'nun bir davetine katılmak için gittiğim toplantıda habere konu olacak malzemeler toplarken bir taraftan da fotoğraf çekiyordum...
Davetin ünlü konukları arasında şu an Doğan Medya Grubunun başında bulunan Arzuhan Doğan Yalçındağ da vardı. İşte o gece yaşadığım dialog bana gazeteci olduğumu hoş bir biçimde olmasa da fazlasıyla hissettirdi.
Konuklar birer birer kokteyl salonuna gelirken ben de konuklar arasında dolaşıp, internet medyasında 'galeri' olarak kullandığımız fotoğraf alanı için çekimler yapıyordum. Saatler ilerledikçe iş dünyasından birçok ünlü davete katılıyordu. Ben de bu esnada fotoğraflarını çekiyordum.
Bir süre sonra Arzuhan Doğan Yalçındağ, eşi Mehmet Ali Yalçındağ ve beraberlerinde Milliyet yazarı Mehmet Yakup Yılmaz salona girdi. Organizasyonu düzenleyen dergiler Doğan Grubu'na ait olduğu için ev sahibi sayılırlardı. Konuklarla merhabalaştıktan sonra bir masa başında ayaküstü sohbet etmeye başladılar.
Salona girdiklerini fark etmiştim. Masa başındaki sohbetleri esnasında durumdan istifade fotoğraflarını çekmek için yerimi aldım... Tam fotoğraf çekmeye hazırlanırken Arzuhan Hanım beni fark etti. Bana doğru bakarak parmağıyla gel işareti yaptı.
Önce biraz şaşırdım bir şeyler söyleyeceğini düşünerek yanına yaklaştım... Söyledikleri belki de meslek yaşamım boyunca duyduğum en üzücü ve seviyesiz cümleydi. Bana 'Çantamı vestiyere götürürsen fotoğraf çekmene izin veririm' demişti.
Söyledikleri karşısında şok olmuştum. Davette elinde fotoğraf makinası olan 3 kişiden biriydim ve diğer ikisi kendi dergilerinden çalışanlardı. Önce şaka yapıyor diye düşündüm sonra yanlarından uzaklaştım... Gerçekten seviyeden mahrum bir davranıştı. Sonrasında durumu haberleştirdiğimizde cevap hakkı tanıdık kendisine ama görmemeyi tercih etti. En azından bir özür telefonu beklerdim...
İşte o gün gazeteci olmanın bu yönleri olduğunu da keşfettim... Olay geçen sene Nisan ayında yaşanmıştı.
Aradan yaklaşık bir yıl geçmedi ki yine beni ziyadesi ile üzen bir olaya tanık oldum... Bir davet için ismini vermeyeceğim firmanın programına katılmak için yola çıktım. Organizasyonun yapıldığı binanın girişinde güvenlik görevlisi bizi durdurdu.
Toplantı için geldiğimizi söyledik, gazeteci olduğumuzu ilettik ama bir türlü geçmemize izin vermedi. Yaklaşık 10 dakika giriş kapısında bekletildik. Araç kontrolleri yaptılar... Sinirli bir biçimde otomobilden indim ve şoföre kuruma dönmesini söyledim.
Yola yayan devam etmeye karar vermiştim ki güvenlik beni 'gidemezsiniz' yeniden uyardı. Güvenliğe gazeteci olduğumu, davet edildiğimi söylemem fayda etmedi. Bir laf yarıştırma süreci devam ederken bu sırada amirini arayıp durumu bildirdi.
Amirden cevap gelmesi yaklaşık 20 dakika sürdü. Aracımız ve ben bekletilirken bizden sonra gelen 20'ye yakın araç hiçbir güvenlik kontrolüne tabi olmadan geçtiler. Sinirlendikçe daha da durum karmaşıklaşırken 20 dakika sonra amirden izin çıktı.
Giriş kapısından salona yürüyerek devam ettim. Bu kez direk bina kapısındaki güvenliğe amirini sordum gösterdi. Yanında 2 bayan daha vardı ve biri hamileydi ve her ikisi de gazeteciydi.. Bir kapının önünde bekletiliyorlardı.
Sinirli bir biçimde bir gazetecinin görev yapmasına engel olamayacağını söyledim. Bir süre tartıştık. Sonra kapının açılması ile birlikte binaya girdik.
Binanın girişinde bizi organizasyonda görevli bir bay karşıladı. Yanlış anlaşılma olduğunu söyledi, özür diledi. Tabii kuru bir özürle geçiştirilecek konu değildi.
Toplantıya katılıp işyerine döndükten sonra benle birlikte kapıda bekletilen diğer 2 muhabire neden böyle bir şey uygulandığını soruşturmaya başladım.
Firmaya ulaştım özür dilediler ama sorunun kendilerinden kaynaklanmadığını söylediler. Organizasyon firmasını aradım. Onların verdiği cevap hem yüzeyseldi hem de beni iki kat daha sinirlendirdi.
Bahaneleri Nevruz olması dolayısyla sıkı güvenlik tedbiri alındığını ve sorumluluğun güvenliğe ait olduğunu onlara böyle bir talimatın verilmediğini söylediler...
Bahane ilginçti. Bizden sonra gelenler hiçbir güvenlik uygulamasına girmeden geçerken adeta bize söylenene göre, basının logolu aracını görmüş olmalarına, gazeteci olduğumu beyan etmeme rağmen potansiyel terörist muamelesi yaptılar...
Fotoğraf makinası kamera varsa giremeyeceğim bile söylenmişti. Suç güvenlik şirketine atılınca bu kez de onları aradım. Kendi kafalarına göre bir uygulama olamazdı.
Ama görüşmeler sırasında endişem de vardı. Çünkü bu olayın hatasını kimse kabul etmiyordu ve yapabilecekleri en kolay şey, kapıda hiçbir şeyden habersiz sadece talimatla hareket eden güvenlik görevlisinin işine son verebilirlerdi.
Bu konuda da telefonda şirketi uyardım. Şirket kısa bir inceleme yapıp bana geri döndüğünde sorumluluğun organizasyonu yapan ajansta olduğunu ima etti. Çünkü güvenliklere talimat verilmişti.
Israrlı çabalarım sonucu dördüncü bir sorumlu daha çıktı. Şaka gibiydi ortadaki yanlışı kimse kabul etmiyor ama hepsi özür diliyordu. En son ihale başka bir ajansa kalınca artık araştırmaktan vazgeçtim... Meslek hayatımda yaşadığım ikinci tatsız olay oldu...
İşte bu olay ikinci olarak gazeteci olduğumu hissettiğim olaydı. Burada isim vermenin doğru olmadığını düşündüğüm için ne firmaları ne de kişileri yazmak istemedim... Ama biraz daha hassas olunması zor bir şey değil... Umarım benzer tatsızlıkları yaşamam...
Zorluğunun yanı sıra bir o kadar da çekici bir meslek gazetecilik. Ama son dönemde gazeteciler iki farklı sınıf oluşturuyor.
Bir kısmı son derece iyi koşullarda ve iyi gelirlerle mesleğine devam ederken bir kısmı ise 2-3 ay gecikmeli maaşlarla çalışıyor.
Birçoğu güvencesiz büyük kısmı basın kartsız sırf bu mesleğe gönül verdikleri için her zorluğa karşı direniyor.
Her ne kadar özel sektörün elinde olsa da artık gazetecilerin, yani topluma yol gösterenlerin en az öğretmen kadar, kolluk kuvvetleri kadar, en düşük derecedeki memur kadar maaşı hatta fazlasını alması gerekiyor... Mesleğin ve çalışanlarının itibarlarının iadesi gerekiyor...
Hakan Göksel -- Haber 7
twitter.com/hakan_goksel
hakan.goksel@haber7.com
Yorumlar2