Kredi notu tartışmalarında rahatsız eden 2 konu
- GİRİŞ19.05.2012 09:21
- GÜNCELLEME19.05.2012 09:29
Geçtiğimiz haftanın en çok tartışılan konularından biri Türkiye'nin kredi notuna ilişkin Standart and Poor's'un kararı oldu. S&P, Türkiye'nin kredi notu görünümünü 1 Mayıs'ta 'durağan' negatife çevirdi. Bu kararı üzerine hem finans çevreleri hem de siyasi çevrelerden sert tepkiler aldı...
En sert tepki de Başbakan Erdoğan geldi. Erdoğan grup toplantısında "Pozitifte olan Türkiye’yi durağana indiriyor. Çünkü belli bir süre, pozitifte kalan bir ülkeyi artırması gerekirken, bakıyor ki ‘Türkiye’yi artırırsam, ideolojik olarak bu bizim için sıkıntı doğurur’. Fakat iflas eden Yunanistan’ı yükseltiyor. Tamamen ideolojik yaklaşım. Bunu Tayyip Erdoğan’a yutturamazsın” “Pozitifte olan Türkiye’yi durağana indiriyor. Çünkü belli bir süre, pozitifte kalan bir ülkeyi artırması gerekirken, bakıyor ki ‘Türkiye’yi artırırsam, ideolojik olarak bu bizim için sıkıntı doğurur’. Fakat iflas eden Yunanistan’ı yükseltiyor. Tamamen ideolojik yaklaşım. Bunu Tayyip Erdoğan’a yutturamazsın” dedi.
Erdoğan o toplantıda yerli kredi derecelendirme kuruluşunun da sinyallerini verdi... Tabi bu karar Türkiye'nin not sorununa hemen tesir edecek ilaç değil ama yine de başlangıç yapılması açısından doğru bir adım... Yükselen değer Türkiye'nin 2023 hedefleri arasında sıkıştırılsa hiç de fena olmaz...
(S&P yalnızca Türkiye'den değil, ABD'nin ve İspanya'nın notlarını indirdiğinde de bu ülkelerden tepkiler almıştı.)
Başbakanın açıklamaları sonrası apar topar Türkiye'ye gelip basın toplantısı düzenleyen S&P Global Operasyonlar ve Analizlerden Sorumlu Başkanı Paul Coughlin, S&P Türkiye Bölge Müdürü Zeynep Holmes ve S&P Türkiye Baş Analisti Eileen Zhang not kararlarının gerekçelerini açıkladı.
Coughlin konuşmasında "Başbakan bizim Türk ekonomisiyle ilgili gözlemlerimizi Türkiye’ye yönelik saldırı olarak görmüş olabilir. Kesinlikle böyle değil. Biz sadece zorluklara işaret ediyoruz. Kendisi ve bakanları da bunların farkında. Herkes kendi şirketine, bankasına ve ülkesine duygusal olarak bağlı. Eleştiriyi hoş karşılamıyorlar." dedikten sonra Türkiye isterse kontratını feshedebilir diyerek aba altından sopa gösterdi.
Bakanların da çeşitli açıklamaları vardı. En ilginci Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'ten geldi. Şimşek rapor için "Çok geriden gelen, yani 9 ay önceki birtakım sorunlara takılmış bir rapor'' yorumunu yaptı. Tüm dünyada yatırımlara yön veren kredi derecelendirme kuruluşlarının 9 ay önce Türkiye'nin duruma ilişkin tasarrufta bulunması, "acaba bizim de bilgilendirme anlamında ihmalde bulunmamızın sonucu olabilir mi?" diye düşündürdü... Neticede bu kurumlar bilgileri uydurmuyorlar bir şekilde ilgili kurumlardan talep ediyorlar... Güncel verilmeyen bilgiler de ileride sıkıntılı durumlara yol açabiliyor... Nitekim S&P'nin değerlendirmeleri 9 ay öncesi verileri ise burada tek kabahatin kredi kuruluşunda olduğunu söylemek doğru olmaz... Nitekim Standart and Poor's'tan Zeynep Holmes "rapor yayımlanmadan 12 saat önce ilgili yetkililere gönderilmiş ve yine ilgili yetkililere verilerin ve diğer detayların doğruluğunun kontrol edilebilmesi için raporu inceleyebilme imkanı tanınmıştır" açıklaması yapmıştı.
Ama son yaşanan olayda ben iyi niyet olduğu kanısında değilim. S&P yatırımcıların parasına yön verecek bir işleve sahip... Para sahipleri de kendi ideolojilerini benimseyen ve ekonomisi sağlam ülkeleri tercih ediyorlar.... Yani yatırımlarını getirdikleri ülkelerde 'parayı verip düdüğü de çalma' niyetindeler... Ekonomide söz sahibi oldukları kadar siyasette de bunu talep ediyorlar...
Tüm bu anlattığım tabloda beni fazlasıyla rahatsız eden iki konu vardı. Bir tanesi S&P Türkiye Bölge Müdürü Zeynep Holmes'un yüzündeki gülümseme ve memnuniyetti. Bu linkten fotoğrafı görebilirsiniz
Diğeri ise Vatan gazetesinin servis ettiği haberlerdi. Doğan Grubu gazeteleri de bu haberlere davul zurnayla eşlik etti. Kendi kendime sormadan edemedim : Bunlar hangi ülkenin vatandaşı ve hangi ülkenin gazetesi?
Hakan Göksel / Haber 7
twitter.com/hakan_goksel
hakan.goksel@haber7.com
Yorumlar2