Nüktedan adamdı Nasreddin Hocamız, lafı gediğine koymak konusunda pek bir mahirdi. Birgün ahaliden biri insanların garip hallerine tercüman olduğunu düşünerek ve tüm bilmişliği ile Nasreddin Hoca'ya 'Bu insanlar ne acayiptir Hocam, yaz gelir sıcaktan, kış gelir soğuktan şikayet ederler' demişti.

Tabii hoca cevapsız bırakır mı, niyeti sezmiş ders vermek istercesine 'Sus görgüsüz, baharlara bir şey diyen var mı?' lafını yapıştırmıştı.

Şayet Nasrettin Hoca bugün Merkez Bankası'na yönelik eleştirilere cevap vermek isteseydi, acaba ne derdi? Cevabı yazının sonunda verelim...

Merkez Bankası'nın yönetiminde olmanın talihsizliğinden midir, nedir verdiği kararları özellikle son 10 yılda ekonomistlere, ekonomi yazarlarına beğendirmek imkansız hale geldi.

Faiz artırdı yaranamadı, indirdi yaranamadı. Enflasyon tedbirleri aldı kimseye beğendiremedi. Zorunlu karşılıklarla ilgili kararına burun kıvıran kıvırana... Nedir çektiği bu Merkez Bankası'nın?

En büyük dezavantajlarından biri de birden fazla kocasının olmasıydı. Bir tarafta piyasa temsilcileri, diğer tarafta finans uzmanları, karar beğenmez gazeteciler, bir de hükümet... Merkez Bankası'nun bu kadar "çok kocalı" bir yapıda aldığı kararları beğendirmesi hayli zor oluyor...

17 Ekim tarihinde faiz koridorunun üst tavanını yarım puan indirmesi bunun yakın örneği! Merkez Bankası, bankalara gecelik borç verme faizinin üst tavanını, yani faiz koridorunun üst tavanını 0,50 baz puan indirdi. Beklentiler ise farklıydı.

Türkiye'nin ekonomik büyümesine dair "Gaz- Fren" benzetmesi artık herkesin malumu... Türkiye'nin hızlı büyümesini isteyen gazcılar 1,5 puan faiz indirimi bekliyordu ve bu grubun başını Bakan Çağlayan çekiyordu.

Piyasanın aktörlerinin beklentisi ise 1 puan indirimdi.

Kontrolü elden bırakmamak gerektiği görüşünü savunan grup Babacan'ın başını çektiği 'frenciler'den oluşuyordu...

Merkez Bankası'nın kararı ise tüm çevrelerce 'temkinli adım' olarak nitelendirildi.

Karara kimleri burun kıvırdı kimileri de yerinde buldu.

Milliyet'ten Güngör Uras'a göre karar 'Ne şiş yansın ne kebap' kararıydı.

Akşam'dan Deniz Gökçe eleştirenleri 'ata sporumuz ne güreş ne de okçuluk, esas ata sporu, şikayet ve mesnetsiz eleştiri'ydi.

Radikal'den Uğur Gürses'e göre MB'nin iletişim stratejisi 'kamuoyunun zekasını hafife almak'tı.

Habertürk'ten Abdurrahman Yıldırım kararı ölçülü olarak niteliyor 'Piyasa beklediğini bulamadı faiz kararı ile frene bastı' tespitini yapıyordu.

Dünya'dan Osman Arolat bir bilene sormuştu ve kararın beklentiler doğrultusunda olduğunu ve etkisinin uzun vadede görülebileceğini aktarıyordu.

Yine Dünya'dan Alaattin Aktaş'a göre karar 'ölçülü adım'dı ve kararın gaz fren tartışmalarını körükleyeceğini düşünüyordu.

Dünya'dan Tamer Berksoy genel değerlendirmesinde 'büyüme dostu karar değil' diyordu.

Daha önce de bu köşede belirtmiştim...

Merkez Bankası 10 yıl öncesine kadar bu kadar iyi yönetilmiyor, aldığı kararlar reaktif kararlar oluyordu. Yani faiz kararı öncesi söylenenler faiz politikası üzerinde yönlendirici bir baskı unsuru oluşturuyordu. Bugün kararı eleştirenlerin büyük kısmı hala bu refleksle hareket edip yön vermeye çalışıyor.

Ama bir şeyin hala farkına varamadılar... Merkez Bankası artık proaktif politikalar üretiyor!

Merkez Bankası'nın aldığı kararların etkilerini hemen gözlemlemek mümkün değil. Çünkü bunu yapabilmek için sağlam bir gelecek projeksiyonu gerekiyor...

Arolat'ın yazısındaki üst düzey bankacının anlattıklarına tamamen katılıyorum. Kararın doğru ya da yanlış olduğunu anlamak için 6 ay ile 24 ay arasında bir süre geçmesi gerekiyor...

Dolayısıyla bu dönemde söylenenler kuru birer tahminden ya da maksatlı ifadelerden ibaret kalıyor...

Şimdi Nasreddin Hoca nüktesine dönersek, Merkez Bankası'nın "yaz"ından, "kış"ından şikayetçi olunduğu kadar "baharlarına da bir şeyler diyen" çıkıyor...

Ama piyasaların kafasında oluşan sorulara cevap vermek ve de memnun etmek Nasreddin Hocanın nüktesindeki kadar kolay olmuyor...

Hakan Göksel    /  Haber 7
twitter.com/hakan_goksel
hakan.goksel@haber7.com