İnternetten nefret edenler

  • GİRİŞ11.10.2011 00:15
  • GÜNCELLEME11.10.2011 00:15

Online Medya Derneği’nin 6 Ekim 2011'de Beyoğlu Belediyesi Gençlik Merkezi'nde düzenlediği Güvenli İnternet adlı etkinliğin konuğu, Telekomünikasyon İletişim Başkanı Osman Nihat Şen oldu. Türkiye’deki önemli haber portallarından temsilcilerin izleyici olarak katıldığı etkinlikte çok ilginç konulara temas edildi.

İnternetin güvenilirliği tartışılırken Osman Nihat Şen, çok ilginç istatistikler açıkladı. Bilgiler arasında öyle biri vardı ki, hem internet kullanıcısı olarak siz değerli Haber7.com okuyucularının hem de içerik üreten bizlerin üstünde önemle durması gerekiyor.

Açıklama şu şekilde;

“Türkiye’deki nüfusun %10’u, interneti asla kullanmayı düşünmüyor”

Yüzde 10’luk pay, nüfus geneline yayıldığında milyonlarca kişi anlamına geliyor. Milyonlarca kişinin interneti tehlikeli, gereksiz görmesinin sebeplerini iyi tespit etmek gerekiyor. Bunun için de onları çok iyi dinlemek lazım.

Sebepler arasında ilk sırada interneti güvensiz bir ortam olarak gördükleri meydana çıkıyor. Günlük hayatı kolaylaştıran, uzakları yakın eden internetin faydalarından ziyade tehlikelerini görerek bu kararı alan kullanıcılar için birilerinin bir şeyler yapması gerekiyor.

Yapılması gereken ilk uygulama, interneti bilinçli kullanmayı aşılamak olmalı. Bunun yolu da eğitimden geçiyor. Şu anda okullarda internet ve bilgisayar dersleri var.

Ancak Osman Nihat Şen’in de belirttiği gibi çocuklar, internetin ve bilgisayarın nasıl kullanılacağını daha konuşmayı öğrenmeden öğreniyorlar zaten. Asıl öğretilmesi gereken şey; interneti bilinçli olarak kullanmayı öğretmek.

Bilinçli bir eğitim için müfredatta yapılacak değişikliklerin yanı sıra bu eğitimi verecek olan kişilerin seçiminde de radikal değişiklikler yapmak gerekiyor.

Bazı okurlarımız bozulacak ama Osman Nihat Şen, internet kullanımına göre nesilleri üçe ayırıyor; X,Y,Z.

Bu kuşaklardan kısaca bahsedeyim;

X Kuşağı: 1965 ve 1979 yılları arasında doğmuş, komünizm ve kapitalizmin küresel mücadelesine şahit olmuş, teknolojiyle orta yaşların da ilerisinde tanışan kişilerden oluşan kuşak.

Y Kuşağı: 1980 ve 1999 yılları arasında doğmuş, teknolojinin hayatları nasıl değiştirdiğine şahit olan, günlük hayatının önemli bir kısmında teknolojiyi ve interneti kullanan kişilerden oluşan kuşak.

Z Kuşağı: 2000’den sonra doğmuş olan, yürümeyi öğrendikten hemen sonra dokunmatik ekranları kullanmayı da öğrenen, hayatının neredeyse tamamında internet olan kişilerden oluşan kuşak.

Kuşakları kısaca tanıdıktan sonra konumuza yeniden dönelim.

İnterneti bilinçli kullanmasını istediğimiz Z kuşağına bilinç aktaracak olan kişilerin önemli bir bölümü X kuşağına ait olan eğitimciler. Oysa Z kuşağındaki kişilerin öğrenmesi gerekenleri, X Kuşağı çok iyi bilmediği için eğitim de amacına ulaşmıyor ve bazı sıkıntılar meydana geliyor. Teknolojiyi ve interneti çok iyi bilen, tabiri caizse işin kurdu olmuş kişilerin bu eğitimi vermesi gerekiyor.

Sadece okullarda değil, aynı zamanda popüler olan tüm medyada da bu eğitime devam edilmeli. Çünkü eğitim verilmesi gereken kitle, sadece gençler ve çocuklar değil. İnternetle yeni tanışan kişilere ulaşmak için başta TV olmak üzere diğer medyalar da önem taşıyor.

RTÜK’ün şu anda trafik kurallarını hatırlattığı, alkol ve sigaranın zararlarını gösterdiği kısa filmleri biliyorsunuz. Bu içerikler arasına artık internetin bilinçli kullanımı da dahil edilmeli.  Toplumun gelişmesi için diğer eğitimlere göre fayda/zarar katsayısı daha yüksek olan internet için yayınlanacak olan bu kısa filmler, TV’lerin hiç izlenmediği saatlerde değil, RTÜK’ün belirlediği saatlerde ve sürelerde yayınlanmalı.

İnterneti bilinçli kullanmak için resmi kurumların alacağı önlemler, tek başına yetersiz kalacaktır. Ailelerin de bu çalışmalara doğal yollardan destek olması gerekiyor. Ailelerin bilgisayarlarda denetim sağlayacak yazılımlar kullanmasını istemek etkili bir yöntem gibi görünse de pratikte çok doğru bir istek olmaz.

Ebeveynlerin büyük kısmı bu ayarların nasıl yapılması gerektiğini bilmiyor. Gençler de bu önlemleri nasıl aşacaklarını çok iyi biliyor.

Yine de çok basit ve etkili bir öneri var.

Otokontrolün sağlanması için bilgisayar salonda olmalı ve ekranı duvara değil, oturma grubuna doğru dönük olmalı. İnterneti kullanan genç arkadaşlarımız, bir şekilde takip edildiğini bilmeli.

Devletin ve ailelerin bu çabalarda başarıya ulaşması için sivil toplum kuruluşlarının (STK) da bu hizmete dahil olması gerekiyor. En basitinden bazı denetimleri resmi kurumların sırtından almalılar. Sırtından almalılar diyorum çünkü bu, taşıması çok zor bir yük.

Bir örnekle izah edeyim;

İnternette uygunsuz bir içerik paylaşılıyor. Çocuğu bu içerikten etkilenen aile, soluğu Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'nda (TİB) alıyor ve sitenin erişime engellenmesini talep ediyor. Zararlı içeriğin olduğu siteye erişimi geçerli sebeplerle ve yasalara dayanarak engelleyen TİB, bu sefer de internet özgürlüğünün engellendiğini belirten kişiler tarafından hedef tahtasına oturtuluyor.

Burada kontrol, TİB gibi resmi kurumlardan alınıp, STK’lara teslim edilmesi gerekiyor. İnternet sitelerinin etiketlenmesi, sivil iradenin belirlediği kriterlere göre yapılmalı.

Online Medya Derneği’nin düzenlediği faydalı etkinliklerin devamını da yerinde takip ederek önemli gelişmeleri Haber7.com okurlarıyla paylaşmaya devam edeceğim.

Türkiye, interneti bilinçli kullanan ve sunduğu imkanlardan sonuna kadar faydalanan bir nesil sayesinde kalkınabilir.

Ekmeği daha kolay yemek için kullandığınız bıçak, kontrolsüz ve bilinçsiz ellerde öldürücü bir silaha da dönüşebilir.

İnterneti de bu bıçağa benzetebiliriz.

Bilinçli kişilerin elinde, faydalı hedefler için kullanılmalı.

Hakkı Alkan - http://twitter.com/hakki_alkan

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat