Ben hallederim...
- GİRİŞ02.12.2011 10:12
- GÜNCELLEME02.12.2011 10:12
Tamirci çağırmak gerer insanı. Çünkü tamirciler, çocukken evde bozulan her elektronik alet karşısında “sen mi oynadın len bununla?” diye kükreyen baba edasıyla insana kendini suçlu hissettirirler!.. “Nasıl bozdunuz bunu?.. Zıttırı vıttırısıyla oynamışsınız bunun!.. Uhuu uuu, komple değişmesi lazım!.. Motorunu yakmışsınız! masraftan kaçarsanız böyle olur...” Klozetin başına çökmüş, suratınıza “Nassıl becerdiniz bunu beah?!” diyen gözlerle bakan tesisatçıya “çocuklar ne attıysa artık, yaramazlar... keh, keh, o kadar da porçöz attık, kusura bakmayın...” demek ömürden ömür götürür... Zaten genelde de, ‘yahu iki vida sıkamayacak mıyım, yaparım ben onu, ne gerek var bir sürü para vermeye şimdi’ zihniyeti hakimdir.
Kendi işini ‘kendi’ halletmeyi seven Türk insanının pratik zekâsı ve ‘ver oradan iki tornavida bir pense, portakal sandığından bilgisayar yapayım!’ özgüveni kendi tamir tekniklerini geliştirmesine yol açmıştır...
İlk akla gelen tamir tekniği, üflemektir. Çok eskilerden gelen bir huydur. Tokatlamadan bir önceki evredir. Kaynağı okuyup üflemek midir bilinmez ama işe yaramaktadır. Aletin parçaları sökülür... üflenir... takılır...
Tüm parçaları söküp tekrar takmak bilgisayar, çamaşır makinesi, elektrikli süpürge her alette işe yarar. Muhakkak parça artar, onlar da etrafa saçılır, bakıp bakıp ‘onlarsız da çalıştırabildim’ diye sevinilir, hava atılır.
Yirmi birici yüzyılda dahi popülerliğini yitirmeyen diğer bir tamir yöntemi; temassızlığı aleti tokatlayarak gidermektir. Karıncalı gösteren televizyonun tokatlanmasıyla başlamıştır. Alet edevatın aklı başına gelir, toparlanır düzelir. Yeşilçam filmlerinde de ilişkiyi tamir etmede kullanılan yöntemdir. “Seviyorum huleyn seni! Şrakkk!”
Köşe yazısının tamamını okumak için bu linki kullanabilirsiniz
Halime Gürbüz - Türkiye
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol