Kudüs-ü Şerif
- GİRİŞ01.02.2020 11:31
- GÜNCELLEME01.02.2020 12:49
Öncelikle büyük hayranlık duyduğumuz Kudüs Fatihleri Hazreti Ömer (r.a.), Selahaddin Eyyûbi, Yavuz Sultân Selim Hân'ı şükranla yâd ediyoruz.
Sonra Kudüs-ü Şerif için ter akıtmış Filistin Valisi Artuk Bey'i, Berke Hân'ı, Sultân Baybars'ı minnetle anıyoruz. Kudüs-ü Şerif’in en önemli ilim medresesi olan Selahaddin Eyyûbî Külliye-i Islâmiyyesi'ni 1915 yılında büyük bir törenle açan Enver Paşa ile Cemal Paşa'yı da ayrıca saygıyla anıyoruz. (2 Ekim 1187 Cuma günü Kudüs'ü fetheden Selahaddin Eyyûbî St. Anne kilisesini medrese yapmıştı. Sultân Abdülaziz 1853 Kırım Harbinde sağladığı destek için III. Napolyon'a bu medreseyi hediye etmişti. Fransızlar da burayı kilise yapmışlardı. İşte Enver Paşa bu kiliseye el koyarak Selahaddin Eyyûbî anısına O'nun adına burayı medreseye çevirmiş ve bizzat açılışı kendisi yapmıştı. 20 yıl sonra 1 Şubat 1935'de ise İstanbul'un ortasındaki Ayasofya Camii’ni müze yaptık.)
1917 yılına kadar 400 yıl Osmanlı Devletinin bir parçası olarak huzur içinde yaşayan, İslâm Beldesi, ilk Kıblemiz, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) Mirâç hadisesinde ziyaret ettiği ve namaz kıldığı kutsal mekânımızın olduğu Kudüs-ü Şerif’te neler oluyor.
ABD Başkanı Trump'ın sözde ilân ettiği barış planıyla Kudüs'ü İsrail'in kontrolüne bırakmaya çalıştığı bir durumla karşı karşıyayız.
5 Haziran 1967'de İsrail Devletinin işgâline uğrayan Kudüs, yine bu devlet tarafından 1980 yılında başkent ilan edilmişti.
Her ne kadar Birleşmiş Milletler 478 sayılı kararıyla İsrail'in Kudüs'ü ilhak etmesini ve başkent olarak ilân etmesini geçersiz saysa da, fiili duruma bakmak gerekiyor. Evet, fiiliyatta İsrail'in Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlığı ve Bakanlıkları Kudüs'te bulunuyor.
Bu fiili durumu fırsat bilen ABD Başkanı Donald Trump, 6 Aralık 2017 tarihinde Kudüs'ü İsrail Devletinin başkenti ilân etmiş, büyükelçiliğini de Kudüs'e taşıyacağını duyurmuştu.
Başta Türkiye olmak üzere pek çok ülkenin itirazı konuyu BM gündemine taşımıştı.
21 Aralık 2017 tarihinde yapılan oylamada BM'ye üye 172 ülke oylamaya katıldı. 128 ülke bu kararın karşısında Türkiye'nin yanında yer alırken, isimlerini çoğunun bilmediği 9 küçük ülke Guetemala, Palau, Togo, Honduras, Nauru, Marshall Adaları, Mikronezya gibi devletler ABD ve İsrail'in yanında yer aldılar.
Elbette Trump'ın söylediği "aleyhte oy verenlere mali yardımın kesileceği" sözünden etkilendiler.
Belki bu tehditten daha fazla ülke etkilenecekti ancak, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın "Sayın Trump siz Türkiye'nin iradesini dolarla satın alamazsınız. Tüm dünyaya sesleniyorum, Dolarlarla demokrasi iradenizi birilerine asla satmayın" sözü etkili olmuştur.
Zaten oylama sonucundan sonra gönderdiği Twitter'da şöyle seslenmişti: "Kudüs'lü Muhammed kardeşimiz ile dünyaya mesajımız şudur; Kudüs, kırmızıçizgimizdir."
Evet, umulur ki; bu BM üyesi ülkelerin çoğunluğunun aynı görüşte olduğu, Kudüs’ün kırmızıçizgi olarak görülmesi, Trump'ın Yahudi damadı Jared Kushner'e hazırlattığı sözde yüz yılın anlaşmasını yeniden gözden geçirmeye sevkeder.
Çünkü bu planın İsrail'i nereye götüreceğini kestirmek mümkün. Yaser Arafat'ın 1993'te imzaladığı Oslo Anlaşması, Filistinlilerin 1967 öncesi gasp edilmiş toprakları unutturmuştu. Bu anlaşma, Batı Yaka'nın yüzde 18'ini oluşturan A Bölgesi ile B Bölgesindeki yüzde 21'ini Filistin’e bırakmayı öngörmüştü, ancak bu da İsrail'in yaptığı fiili işgâlin yüzde 60'lara çıkmasını önleyemedi.
Âdil bir anlaşma yapılıncaya kadar vicdanlar asla rahatlamayacaktır.
Yorumlar1