Vefât yıldönümünde Alparslan Türkeş'i anarken (4 Nisan 1997)
- GİRİŞ04.04.2020 12:52
- GÜNCELLEME04.04.2020 12:52
"Acı haber tez duyulur."
Atalarımızın söylediği gibi oldu. Telefonum bu haberi vermek için çaldığında Ataköy'deki ofiste, sevgili Ağabeyim Mehmet Yılmaz, can kardeşlerim Selman Oran, Zahittin Diri, Atilla Seçilir, Ünal Yaşaroğlu ve resmî korumam polis memuru (aynı zamanda ülküdaşım) Nihat Küçük'le birlikte, ziyârete gelen birkaç arkadaşla oturmuş, Başbuğ'un gece hastaneye kaldırılışını ve son durumunu konuşuyorduk.
Birden yaşananlar bir şerit gibi gözümüzün önünden geçti. Ne kadar yaşarsan yaşa "her nefis ölümü tadacaktır" hükmü ilâhisinden kaçamıyordu insanoğlu.
Rahmetli Türkeş, 1917 Kasım'ında 1. Dünya Savaşının her cephesinde ölümüne vuruşan Mehmetçik tek tek toprağa düşerken, Kıbrıs'ta gözlerini dünyaya açmıştı.
Çileli ama inanarak yaşadığı bir ömür geçirmişti. Hemen hemen her ülkücünün yolu mutlaka bir yerlerde kesişmişti rahmetli Türkeş'le.
Bizimde kesiştiğimız çok noktalar oldu. 1980 öncesi ÜGD ve ÜYD teşkilatlarında çalışırken Erzurum, Yozgat, Ankara, Bolu, Kayseri gibi illerde mitinglerde olduğu gibi pek çok salon toplantılarında dinleme imkânı bulmuş, elini öpmüş, sohbet etmiştim.
1980 sonrası ise özellikle İstanbul ve Türkiye'nin çeşitli yerlerindeki toplantılarını Ocak'taki arkadaşlarla kaçırmamaya çalışıyordum.
Benimde bulunduğum az sayıda arkadaşla sohbet ederken, "Oğlum siyaset en üst düzeyde yapılan memleket hizmetidir, sizide bu hizmetin içerisinde görmek istiyorum" dediği tarihten itibaren hem MÇP'de hem MHP'de Bakırköy ilçe başkanlığı, 3.Bölge Başkanlığı, MHP İstanbul İl Başkanlığı, Merkez Disiplin Kurulu Üyeliği ve Merkez Yürütme Kurulu Üyeliği (MYK) yapmış, kısada olsa İstanbul İl Ocak Başkanlığı görevinde bulunmuştum.
Siyâsi rakiplerinin söylediklerinin aksine maneviyâtı çok güçlü birisiydi.İbâdetlerini yapar, bütün Allah (c.c.) dostlarıyla görüşür, ziyâret eder, hayır duâsını alırdı.
Bizlere tarihi öğretip sevdirdiği gibi, kendisinin çok sevdiği gönül ehli insanlarıda sevmemizi söylerdi.
O'nun vesilesi ile Türkiye'de pek çok Allah (c.c.) dostunu tanımış, ziyâret etmiş hatta birlikte Allah (c.c.) dostlarının sofralarında yemek yemiştim.
Birgün beni aradı, sesi çok telaşlıydı bana "oğlum derhal Amerikan Hastanesine gidiyorsun, orada Abdurrahim Reyhan (k.s.) Efendi yatıyor, ameliyat olacaktı olmadıysa kan dâhil bütün ihtiyaçlarını karşılayıp banada bilgi vereceksin" demişti.
Onun adına yaptırdığım kucak dolusu çiçeklerle hemen hastaneye koştum.
Mübâreğin sevenlerinin arasından geçerek hastaneye girdim. Fakat Abdurrahim Efendi (k.s.) ameliyat olmuş, henüz kendisine yeni gelmişti.
Kapısında bekleyen oğlu Avni Efendi'ye durumu anlattım. Türkeş Bey'in selâm ve saygılarını, geçmiş olsun dileklerini, bir ihtiyaçları olup olmadığını sormamı istediğini ilettim.
Avni Efendi bana mübâreğin yeni ameliyattan çıktığını, herhangi bir ihtiyaçlarının olmadığını, Türkeş Bey'in selâmlarını mübâreğe iletip geleceğini, benimdeolaki Türkeş Bey'e mübâreğin iâde selâmlarını iletmek için beklememi söyleyerek odaya girdi.
Beklemem kısa sürdü. Avni Efendi kapıyı açarak içeri dâvet etti. Türkeş Bey'in yanından geldiğimi duyunca mübârek tereddütsüz çağırmıştı.
"Katiyyen olmaz" lafı yeni ameliyattan çıkmış bir Allah (c.c.) dostunu rahatsız etmek büyük âdâpsızlık olur düşüncesiyle ağzımdan dökülmüştü.
Avni Efendi bana bakıp, "emir böyle" deyince âciz bir şekilde kapıdan içeri süzüldüm.
Abdurrahim Efendi (k.s.) yattığı yerden usulca "gel evlâdım gel" dedi. Yaklaşıp mübârek ellerinden öptüm. Türkeş Bey'in selâm, saygı, hürmetleri ile geçmiş olsun dileklerini iletim.
Tane tane konuşarak çok teşekkür etti, Türkeş Bey'in hâl ve âhvâlini sorduktan sonra selâmlarını iletmemi söyledi.
Tekrar mübârek ellerinden öperek yanlarından ayrılıncada Başbuğ'a durumu rapor ettim. Selâmını aldı, ameliyatın çok iyi geçmiş olmasına sevindi "gözlerinden öperim" dedikten sonra telefonu kapattı.(Abdurrahim Reyhan (k.s.) Efendi Başbuğ'dan 9 ay 20 gün sonra Ramazan Bayramına 4 gün kala 24 Ocak 1998'de dünyasını değiştirdi. Birkaç arkadaşla gittiğimiz Şirinevler Ulu Camiinde kılınan namazına Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanda o tarihte katılmış tabuta omuz vermişti.)
Gerçekten de Alparslan Türkeş yaşantısı boyunca İslâmî yaşantısına önem verdiği gibi, İslâm’ı yaşayan Allah (c.c.) Dostlarınada ayrı bir önem vermiş fırsat buldukça hem hayatta olanları, hemde Şâban-ı Veli Hazretleri gibi dünyasını değişenleride ziyaret ederek istifâde etmesini bilmiştir.
Zâten siyasî çalışmaları esnasında Milliyetçi Cephe Hükümetlerinde Başbakan Yardımcılığı ve Devlet Bakanlığı görevlerinde pek çok hizmete imza atan Türkeş, bu görevini ifâ ederken Hâc vazifesinide yerine getirmişti.
Sonraki yıllarda siyasi çalışması 12 Eylül 1980 de kesintiye uğramış, darbe yapan devre arkadaşlarınca tutuklanarak idamı istenmiş, büyük Allah (c.c.) dostu Hazreti Abdüsselâm Esmer Efendinin (k.s.) bir gece idam sehpasının ayaklarını kırmasıyla idamdan Kurtulmuş (kendi ifâdesi) 4.5 yıl tutuklu kaldıktan sonra 1985 Nisan’ında tahliye olmuştu.
Tahliyesinden sonra gittiği Almanya'da hükümet krizi yaşanmış, Türkeş Bey'i geri gönderme kararı vermişler, Türkeş Bey yine kendi ifâdesiyle Abdusselâm Efendi'den Himmet isteyince, bindiği uçak kalkmadan bizzat Alman İçişleri Bakanı arayarak özür dilemiş, üst düzey görevlilerin refakatıyla ülkeye girmişti.
Benzer bir olayı bu kez Fransa'da yaşamış, yine Allah (c.c.) dostlarının mânevî yardımı yetişmişti.
Siyasi hayatına MÇP Genel Başkanı olarak devam ederken 20 Ekim
1991 genel seçimlerinde Aykut Edibali'nin IDP'si ve rahmetli Necmettin Erbakan Hoca'nın RP'siyle ittifak yaparak Yozgat Milletvekili olarak hem kendisi meclise girmiş, hemde inananların meclise taşınmasına
vesile olmuştur.(O seçimde MÇP Bakırköy ilçe başkanı olarak yoğun olarak çalışmıştım.)
MENDERES'İ ASAN DİNSİZ TÜRKEŞ
Rahmetli Türkeş'in siyâsi rakiplerince öne çıkardıkları "Menderes'i asan adam ve dinsiz Türkeş" konuları özellikle seçim dönemlerinde ön plana çıkarılırdı.
Bunun böyle olmadığını rahmetli Necip Fâzıl Kısakürek'in ağzından MHP'nin 1980 öncesi Kayseri mitinginde bizzat dinlemiştim.
Birde bu konuları Üstâd Kadir Mısıroğlu’ndan dinleyelim.
Üstâd, 1959'da Kurmay Albay olan Alparslan Türkeş'in 27 Mayıs 1960'ta yapılan askerî darbenin içinde zorunlu olarak yer aldığını şöyle anlatır:
"Necip Fazıl Kısakürek'in evinde karşılaştığımız Demokrat Parti Bolu Milletvekili Reşat Akşemsettinoğlu'ndan bizzat dinledim. Reşat Bey dedi ki; - ihtilâle çok az bir zaman kala Alpaslan Türkeş telefon açarak âcilen görüşmemiz gerektiğini söyledi.Bir parkta buluştuk. Bana askerler karar aldı kısa bir süre içerisinde darbe yapacaklar, benimde bu işin içinde olmamı teklif ettiler, ben böyle bir şeyi tasvip etmediğim için kabul etmedim. Bu durumu âcilen Başbakan'a ilet gerekli tedbirleri alsın dedi.
Bende kendisine en kısa zamanda Başbakan'a iletirim deyince, Türkeş hayır zaman yok hemen şimdi gitmeni ve bu durumu bildirmeni istiyorum.1-2 saat içinde bana cevap getir seni bu parkta bekleyeceğim dedi.
Hemen Başbakanlığa gittim.Özel kaleme çok çok âcil iki dakika olsun Beyefendiyle görüşmem gerektiğini söyledim bir müddet sonra içeri aldılar.Başbakan Adnan Menderes'e Türkeş Bey'in anlattıklarını ilettim. Zile bastı bana Milli Savunma Bakanı Ethem Beyi çağırın dedi.
Çok geçmeden Ethem Bey kapıdan girdi ona hitâben; "Bak Bolu Milletvekilimiz Reşat Bey bir şeyler söylüyor onu bir dinle" deyince bende aynısını Başbakanın yanında Milli Savunma Bakanına anlattım.
Ethem Bey kollarını birbirine kavuşturmuş şekliyle dinledikten sonra Başbakana döndü ve "Aman efendim bunlar CHP'lilerin dedikodusu bunlara itibar etmeyiniz, ordu bizimle beraber, bizleri çok seviyor, askerlerle sürekli temas halindeyim böyle bir şey sözkonusu değil" deyince Başbakanda bana dönerek, "Görüyorsun Reşat Bey endişelenecek birşey yok, işlerimize bakalım" dedi.
Ben oradan ayrıldım ve parkta bekleyen Türkeş'e bunları aktardım.
Türkeş Bey hızla uzaklaştı. Yapacağı birşey kalmamış iş başa düşmüştü.Hükümete müdahale için oluşturulan Milli Birlik Komitesi içerisinde yer alacak ve darbeyi en az tahribatla önleyecekti.
Öyle de yaptı.MBK'ya 38. ve son kişi olarak katıldı. 27 Mayıs 1960'ta darbeden sonra Başbakanlık Müsteşarlığı görevini üstlendi.Devlet Planlama Teşkilatı'nı, Devlet İstatistik Enstitüsünü ve Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsünü kurdu.
Devam eden Yassıada mahkemeleri tiyatrosuna son vermek ve yönetime Milli bir şekil vermek amacıyla 13 arkadaşıyla birlikte 14'ler grubunu kurarak ihtilâl içinde ihtilâl yapmak istedi.
İşin başına getirmeyi planladığı İrfan Baştuğ paşa, Kızılcahamam'da şaibeli bir şekilde trafik kazasında ölünce deşifre oldular.
Ve karşı operasyonla 14'leri tutuklayıp, yurtdışına sürgüne gönderdiler.Türkeş de Hindistan'a Yeni Delhi'ye gönderildi.
Hindistan'da boş durmadı.Devlet Başkanlığını üstlenen Cemal Gürsel'e, Adnan Menderes ve arkadaşlarının idam edilmemesi gerekliliğini içeren bir mektup gönderdi.(Kadir Mısıroğlu bu mektubu çoğaltarak bizzat kendisinin dağıttığını ifade ettiler.)
23 Mart 1963'te sürgünden döndü. Siyasete atıldı ve 31 Mart 1965'te Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisine katıldı.1 Ağustos'ta da Ahmet Tahtakılıç'la yarıştığı kongrede Genel Başkan seçildi.
Yine Üstad Kadir Mısıroğlu’ndan dinleyelim: "1969 yılında Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP) Adana Kongresinde isim değişikliği ile MHP adını alıp da, üç hilalli bayrağıyla İslâmî bir çizgide siyaset sahnesinde yer alınca Süleyman Demirel bundan rahatsız oldu.
Yeni Asya Gazetesinden Mustafa Polat'a, Türkeş'e Bekir Berk'le yaptırdığı bir röportajı parasını vererek broşür olarak dağıttırdı. Broşürün adı "TÜRKEŞ VE İSLÂMÎ HAYAT" idi.
O broşürde, "Türk-İslâm Dâvânız için hiçbir şeyden korkmayacaksınız" diyen Türkeş'in sözüne binâen Bekir Berk, " Bak bunlar Allah'tan da korkmayacaksınız demeye getiriyor bunlar dinsiz, zaten Menderes'i asanlar bunlar değilmiydi" diyerek açıklamış ve Türkeş'i Müslümanların gözünde küçük düşürmüştür.
Bu broşürde yer alan mesnetsiz iftiralar üzerine Bekir Berk'in yüzüne "Hakkımı sana helâl etmeyeceğim Türkeş Bey'e yaptığın iftiralardan dolayı" dedim.
Kadir Bey devam ediyor diyor ki: "Yıllar sonra Beyazıt'ta Beyaz Saray kitapçılar çarşısında benim Kitapevimde tamamen gerçekleri anlattığım"TÜRKEŞ VE İSLÂMÎ HAYAT" ismiyle gerçekleri anlatan bir broşür yayınladım ve böylece Bekir Berk'lerin broşürünüde tekzip etmiş oldum.
Türkeş Bey bu broşürü görünce Osman Yüksel SERDENGEÇTİ ile evime yemeğe geldiler bana duâ ettiler.Hizmetinden dolayı Üstâd Kadir Bey'den Allah (c.c.) razı olsun diyoruz.
4Nisan 1997'de Hakk'ın Rahmetine kavuşan Alparslan Türkeş yetiştirdiği binlerce vatan evladı onun " siyaset en üst düzeyde yapılan memleket hizmetidir" dediği anlayışla memleket hizmetine devam etmektedir.
Mekân-ı Cennet olsun inşaallah.
YENİ AKİT GAZETESİ
Yorumlar1