IV. MEHMED HÂN'IN TAHTTAN İNDİRİLMESİ (8 Kasım 1687)

.

  • GİRİŞ07.11.2020 11:03
  • GÜNCELLEME07.11.2020 11:03

8 Kasım 1687 tarihinde Ayasofya Camii o gün alışılagelmişin dışında bir toplantıya ev sahipliği yapıyordu.

Sadâret Kaymakamı (Başbakan Vekili) Fâzıl Mustafa Paşa, Ayasofya Camii'nde bütün ulemâ ve ileri gelenlerin bir araya geldiği olağanüstü bir toplantıya başkanlık ediyordu.

Viyana önlerinden çekilmeye başladığımız günden beri işler iyi gitmiyordu. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'yı kıskançlıklarından dolayı yenilmesine yardım ederek idâmına sebep olan Kara İbrahim Paşa ile Sarı Süleyman Paşalar arka arkaya Sadâret makamına getirildiler.

Fakat bu saatten sonra kabiliyetsiz ve ihtiraslı bu her iki paşanın eliyle koca imparatorluk çatırdamaya başladı.

Yaklaşık bir yıl önce (2 Eylül 1686) adına türküler yakılan Budin'in düşmesi Osmanlı Devleti sınırları içerisinde büyük infiâle yol açmıştı. Öyleki 12 yıl 7 aydır meşihat makamında görev yapan Şeyhülislam Çatalcalı Ali Efendi dahi azledilmeyi göze alarak hükümeti ağır bir şekilde eleştirmişti.

Akabinde Mora Yarımadası Mareşal Königsmark'ın büyük küçük pek çok kaleyi almasıyla düştü.

Bu arada, Dalmaçya kıyıları da Venediklilerin eline geçmişti.

Beceriksiz Serdâr olan Sadrâzam Sarı Süleyman Paşa Belgrad'da vakit geçirirken canla başla çalışan paşalar da vardı.

Bunlardan bir tanesi Mohaç'ın 45 km. güneyindeki Osiyek'i Adana Beylerbeyi ile birlikte savunan Gürcü Mehmed Paşaydı.

1687'nin Temmuzunda Haçlı Müttefik ordusu başkomutanları Lorraine Dukası Karl-Ludwig, Polify Kontunu Osiyek'e saldırttı. Ancak Gürcü Mehmed Paşa'nın müthiş savunma ve taarruzuyla Kont öldü haçlı ordusu Mohaç'a çekildi.

Bu zaferi kendi hanesine yazdırmak isteyen Sarı Süleyman Paşa, bu çekilmeyi fırsat bilerek düşmanın peşinden Mohaç'a gitti.

Ancak Mohaç'ta onu bir sürpriz bekliyordu. Bozgun..

Paşa istemeyerek haçlı ordusuyla karşılaşmak zorunda kaldı.

160 yıl 11 ay 14 gün önce adaşı Sultân Süleyman'la destan yazılarak kazanılan zâfere gölge düşürecek bir korkaklıkla ağaçları kendilerine siper alarak vuruşmaya başladı, sonra gerisini geriye bütün ağırlıklarını bırakarak kaçtı.

İkinci kez bir Serdâr-ı Ekremin otağı düşman eline geçiyordu.

20 bin şehit vermiştik. Sultân IV. Mehmed günlerce bir şey yemedi üzüntüsünden hasta oldu.

Yetmedi Sarı Süleyman Paşa Varat'tan Eğri'ye sevketmek istediği askerlere yiyecek vermediği gibi, bataklıkları kolay geçebileceği malzemeyi de esirgedi.

Ve beklenen oldu asker isyan etti. Köprülülerin onca emeğiyle düzene sokulan orduda disiplin kalmadı. Üstelik Paşa gizlice kaçarak orduyu başsız bıraktı. Arkasından asker, Süleyman Paşanın  otağını yağmaladı.

Petervaradinden Tuna üzerinden gizlice İstanbul'a geldi, mührü Sadâret Kaymakamı Recep Paşa'ya vererek emin bir yere saklandı. 

IV. Mehmed mührü, Köprülü Mehmed Paşa'nın kızı Ayşe Hanımla evli olan Siyavuş Paşa'ya Serdâr-ı Ekrem'lik görevi ile birlikte Belgrad'da kışlaması talimatıyla verdi.

Aynı zamanda Recep Paşa'yı azletti yerine Sadâret Kaymakamlığına Köprülü Fâzıl Mustafa Paşa'yı getirdi. Ama geç kalınmıştı.

Bu arada çığırından çıkan asker Siyavuş Paşa'yı Belgrad'a sokmadığı gibi büyük bir hiddetle İstanbul'a doğru yürüyüşe geçti.

Halkta, 39 yıldır tahtta oturan, fiiliyatta Edirne'yi başkent yaptığı için İstanbul'a uğramayan, uğradığı zamanda Davutpaşa Kışlasında kalan ve sürekli av peşinde koşan Sultân'a karşı hoşnutsuzluk oluşmuştu.

"Kelle isteriz" nidâlarıyla Edirne'ye ulaşan orduyu komutanlar bu işin kansız olması için zor iknâ ettiler.

Bunun üzerine Köprülü Fâzıl Mustafa Paşa'ya bir heyet gönderildi.

İşte yukarıda bahsettiğimiz Ayasofya'daki toplantı bu heyetten sonra yapıldı.

Ayasofya’da yapılan bu toplantıda, Devlet Ricâli padişahların tahttan indirilmelerinin devlet ve halk üzerinde olumsuz neticelerini bildikleri için uzun münakaşalara girişmişlerdi.

Son sözü kan dökülmesinden çekinen henüz 50'sine basmamış Fâzıl Mustafa Paşa söyledi. "Düşman istilasına uğramış devlette, av ile meşgûl olan zâtın saltanatı câiz midir." 

Bu söz üzerine "Hal" kararı hazırlandı ömrünün çoğunu Edirne'de geçiren fakat o an için İstanbul'da bulunan IV. Mehmed'e iletildi.

IV. Mehmed, hal kararını hiçbir tepki vermeden dinledi. İdam fetvasının olup olmadığını sordu. Olmadığını öğrenince hiçbir sevinç emaresi göstermedi yine tepki vermedi.

Bu gelişmelerden sonra IV. Mehmed'in kardeşi Veliaht Şehzâde Süleyman (Daha sonra diğer kardeşi Şehzâde II. Ahmed ile oğulları Şehzâde II. Mustafa ve Şehzâde III. Ahmed sırasıyla tahta geçtiler) Veliaht Dairesinden getirilerek 22 Haziran 1691 tarihinde vefâtına kadar II. Süleyman sanıyla tahta oturtuldu.

IV. Mehmed at ve silah kullanmakta çok ustaydı. Av düşkünlüğü vardı. Av için özellikle Balkanlar’da atının ayağının değmediği yer kalmamıştı. Avcı Mehmed, amcası IV. Murad gibi inanılmaz boyutta keskin nişancıydı. Cirit atmada ülkedeki en iyi sporculardan daha iyiydi.

Yunanistan'da Teselya bölgesinde Olimpos Dağında arası oldukça açık bir uçurumdan tereddüt etmeden atıyla atlamış, maiyetinde bulunan hiç kimse atlamaya cesaret edememişti.

Yine dağa yaya olarak tırmanmada Sultâna kimse yetişemezdi.

Bir gün şiddetli kış günü Yanboluda'dan Edirne'ye gitmek isteği maiyetince uygun görülmeyince onlara bir ders vermek için sadece at değiştirerek hiç durmadan yolu 20 saatte almış, bütün maiyeti hastalandığı halde Sultân'a bir şey olmamıştı.

Sultân IV. Mehmed'in azline sebep Kara İbrahim ve Sarı Süleyman Paşa gibi iki kabiliyetsiz devlet adamı olmuştur.

Döneminde yetişen büyük insanlar arasında Köprülüler Mehmed, Ahmed, Mustafa paşalarla birlikte Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, Mezomorta Hüseyin Paşa, I. Selim Giray Han, Kaplan Mustafa Paşa ile Bozoklu Bıyıklı Mustafa Paşa gibi şahsiyetler vardı.

Yine büyük tarihçiler meşhur Peçevî, Kâtip Çelebi ve ünlü seyyah Evliya Çelebi bu dönemde yetişmişlerdi.

Ayrıca dünyanın en büyük bestekârlarından şair ve hattat Itrî bu dönemin önemli simâlarındandır. Bestelediği "Teşrik Tekbiri" iki milyar Müslüman tarafından hâlen okunmaktadır. Binin üzerinde beste yapmıştır.

Eminönü’nde Yeni Câmii yapan Mimar Mustafa Ağa ile mimar İsmail Ağa ve hattat Settar Efendi yine bu dönemde yetişmişlerdir.

Ayrıca  Nâbi, Şeyh Neşâti ve Nâili de bu dönemde yetişmiş ünlü şâirlerimizdendir.

Sultân IV. Mehmed, azledikten 5 yıl sonra 6 Ocak 1693'te dünyasını değiştirdi. Mekânı Cennet olsun inşaallah..

Yeniakit

Yorumlar2

  • Dr. Metin Koç 3 yıl önce Şikayet Et
    Teşekkür ederiz, yüreğinize sağlık,
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Gökhan 3 yıl önce Şikayet Et
    Beğenerek ve merakla okudum. Allah razı olsun.
    Cevapla Toplam 3 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat