Balkan Savaşlarında Çatalca Muharebeleri (15 - 19 Kasım 1912)

  • GİRİŞ14.11.2020 11:30
  • GÜNCELLEME14.11.2020 11:30

Sofya Elçisi iken Hariciye Nâzırı olan Âsım Bey, 15 Temmuz 1912'de Mecliste yaptığı konuşmada "Balkanlardan imânım kadar eminim" diyerek savaş çıkma ihtimalinin olmadığını söylemesinden 85 gün sonra Karadağ Prensliği Türkiye'ye karşı savaş açtı. On gün sonra Bulgaristan ve Sırbistan'la, bir kaç gün sonrada Yunanistan'la savaşa girmiştik bile. Arkalarında her zaman olduğu gibi Fransa ve Rusya vardı.

Hâlbuki aynı yıl içerisinde önce 13 Mart'ta Bulgaristan - Sırbistan'la, daha sonra 29 Mayıs'ta Bulgaristan - Yunanistan'la, akabinde Karadağ'ın katılmasıyla dört Balkan Devleti Türkiye'ye karşı  anlaşma yapmış savaş ve taksim planlarını konuşmuşlardı.

Bulgarlar taarruzla hızla yol alarak 21 Ekimde Edirne Kırklareli arasında Süloğlu muharebesini, 23 Ekimde de Lüleburgaz Muharebesini kazanarak Kırklareli'ni düşürdüler.

Bulgar 2. Ordusu Edirne'yi kuşatmış, 1. ve 3. Orduları taarruzlarına devam ediyordu. 6 Kasım'da Tekirdağ, 7 Kasım'da Çorlu, 8 Kasım'da Çerkezköy, 11 Kasım'da Silivri düştü.

Bulgar Ordusu kolaylıkla Çatalca önlerine geldi ancak 15 - 16 Kasım tarihlerinde olağanüstü bir gayretle yüklendiysede Çatalca hattını aşamadı çakıldı kaldı.

Çünkü Lüleburgaz muharebesini kaybeden  1. ve 2. Ordularımız Çatalca'ya çekilerek B. Çekmece Gölü ile Terkos Gölü arasında başkent İstanbul'un son savunma hattını ölüm kalım pahasına burada kurmuşlardı. Bunun için Harbiye Nâzırı Nâzım Paşa bütün Osmanlı Paşa'larını İstanbul'a çağırarak 1. ve 2. Orduyu birleştirmiş ve Çatalca Ordusu kurulmuştu.

Akabinde hâlen bölgede varlığını devam ettiren beton tabyalar kurulmuş, kurulu olanlar takviye edilerek yer altından  telefon ve telgraf hatları döşenmiş, kalıcı toplar yerleştirilmişti.

B. Çekmece Gölü Akçaburgaz, Karaağaç alan Komutanlığına Ömer Yaver Paşa, Çatalca - Nakkaş, Hadımköy alan Komutanlığına Hamdi Paşa, Karaburun, Terkos ve çevresi alan Komutanlığına Mahmut Muhtar Paşalar her birinin emrine 81'er adet top verilerek görevlendirildiler. Merkezdeki toplarla top sayımız 316, makineli tüfek 62, subay sayımız 2.395, erlerimizin sayısı ise 138.176 idi. Bunun yanısıra Kayseri, Yozgat, Amasya ve Samsun'dan gelen 29. ve 30. Tümenlerimizin oluşturduğu bir takviye kolordumuz mevcuttu.

3.025 subay, 173.326 asker, 146 makineli tüfek, 460 topla gelen Bulgar 1. Ordusuna general Vasif Kutunçev, 2. Ordusuna general Radko Dimitriev kumanda ediyorlardı.

Bahçeşehir'in az ilerisinde tren vagonundan oluşan Karargâhındaki Nâzım Paşa, Bulgar Çarı Ferdinand'ın Yanbolu’daki  Karargâhına  ateşkes teklifi için bir heyet gönderdi. Ancak İstanbul'u almayı kafasına koymuş Ferdinand bunu reddetti akabinde 17 Kasım sabahı 05.00'te 400 Bulgar topunu aynı anda ateşleyerek 14 taburları birden saldırıya geçtiler.

Teyakkuzda bulunan Türk Ordusu hâkim tepelerden üç koldan birden topçu ateşiyle karşılık verdi. Bulgarların taarruzunuda 15 tabur ve 2 alayla karşıladı.

Saat 09.00'a geldiğinde Bulgarlar ağır kayıplar vermelerine rağmen ön taraftaki siperleri ele geçirdiler.

Denizden takviye gelen Türk donanması Turgut Reis Gemisiyle Karadeniz'den, Barbaros Hayrettin ve 5 küçük gemiylede Marmara'dan 13.30'da ateşe başlayınca Bulgarların morali bozuldu ve saat 17.00'de karşı taarruzla Türk Ordusu Bulgarları geri püskürttü.

Aynı gece Bulgarların 3. Piyade Tümenine bağlı 29. Piyade Alayı siperlerimize sessizce sokularak, destek için Alanya'dan (Alâiye Taburu) gelen askerlerimizden 7 subay ve 157 askerimizi süngüyle şehid edip mevzileri ele geçirdiler (Dağyenice Köyünde Alâiye Şehitliğinde yatıyorlar.)

18 Kasım şafağında erkenden Mahmut Muhtar Paşa taarruz öncesi tabyaları denetliyordu. İleri mevzilere girince bir anda Bulgar ateşiyle ağır yaralandı. Kurmay heyetinden Kemal, Sebahattin ve Kâzım Beylerle birlikte Alman Subaylardan da yaralananlar oldu.

Mahmut Muhtar Paşa'nın vurulduğunu duyan 25. ve 26. Piyade Alayları hücuma geçti. 400 Bulgar Askeri öldürülerek mevziler tekrar ele geçirildi.

Saat 07.00'de kuzeyden ve güneyden Bulgar taarruzu başladı. Saat 10.00' a geldiğinde bütün cephelerden çılgınca saldırıyorlardı.

Türk askeri aynı yoğunlukta karadan ve denizden karşılık verince saldırı yoğunluğu azaldı. Kayıpları fazla olunca saat 14.00'te durdular. Saat 16.00'da General Dimitri, Çar'a çektiği telgrafta "savunmaya çekilmekten başka çaremiz yok" dedi.

Bu şiddetli direniş ateşkesi beraberinde getirdi. 20 Kasımda ateşkes imzalandı 60 gün ara verilmişti. 

Ancak 60 günlük süre dolduktan kısa bir süre sonra Bulgarlar 3 Şubatta çatışmaları yeniden başlatarak 5 Şubat'ta tekrar saldırıya geçtiler ama aradıklarını bulamadılar.

Bu arada, ateşkes süresi içerisinde yürütülen müzakereler Meclis-i Mebusan'da sert tartışmalar yaşanmasına sebep olmuştu. Çünkü İstanbul'un Bulgar eline geçme tehlikesi hâlâ vardı. Bu süre içerisinde 82 yaşındaki Sadrâzâm (Başbakan) Kâmil Paşa Edirne ve Trakya’nın bâzı bölgelerini Bulgarlara bırakıp İstanbul'u kurtaralım tezini ortaya atınca 23 Ocak 1913'te Enver Paşa Meclisi basmış Kâmil Paşa'nın istifasını alarak Padişaha götürmüş, Mahmut Şevket Paşa'nın Sadrâzâm atama fermânıyla dönmüştü.

İş başına yeni bir hükümet geçmişti. Vatanın bütünlüğü ve Edirne'nin düşman işgâlinden yeniden kurtarılması kararı alınmış. Bu karar bizzat Türk Ordusunun başında Kuşçubaşı Eşref'le birlikte Edirne'ye giren Enver Paşa tarafından uygulanmıştı.

Devlet büyük bir bâdireyi atlatmıştı ancak yaklaşık 100 yıl sonra yeni senaryolar hazırlayan emperyalist güçler, günümüzde ülkemize ve çevresine saldırılarına hız kesmeden devam etmektedirler.

Ama hangi oyunla, senaryo ile gelirlerse gelsinler, her zaman dediğimiz gibi 21.Yüzyıl "TÜRK ASRI" olacaktır engelleyemeyecekler..

Yeniakit

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat