Bağdat'ın fethi (28 Kasım 1534)

.

  • GİRİŞ28.11.2020 11:44
  • GÜNCELLEME28.11.2020 11:44

"Eğer Tanrı, Büyük Türk'e (Kanunî Sultân Süleyman) İran Şâh'ıTahmasb'ın şahsında büyük bir düşman tahrik etmeseydi, Avrupa ve Hristiyanlık çoktan mahvolurdu."

Yukarıdaki sözler, dünyanın Türk ve Avrupa Cephesi olarak ikiye ayrıldığı bir dönemde Kardinal Polo tarafından, Roma'yı işgâlinde bile büyük bir yağma ve vahşet sergileyen Charles-Quint'e söyleniyordu.

Charles-Quint 12 Ocak 1516'da I. Carlos unvanıyla İspanya Tahtına oturduğunda aynı zamanda Aragon, Kastilya, Napoli ve Sicilya Kralı olarak da taç giymişti.

Hollanda-Belçika Hükümdarlığınıda elinde bulunduran Charles-Quint 28 Haziran 1519'da ise V. Karl (Şarlken) unvanıyla Almanya Hükümdarı oldu. Ayrıca yeni keşfedilen Amerika kıtasında Meksika'yı elinde tutuyordu.

Kızkardeşleri ise, Portekiz, Danimarka, Norveç, İsveç tahtlarını paylaşıyordu. Diğer bir kız kardeşi Mohaç'ta ölen Macar Kralının eşiydi. Erkek kardeşi Ferdinand Kral olarak Avusturya'nın başındaydı.

Kendisi bizzat halktan  "Cruzada" adıyla Türklerle mücadele vergisi toplatıyor işi sıkı tutuyordu.

Kanunî işte böyle bir dev hânedanın doğduğu Avrupa’da (şimdiki AB) Türk gücünün kesintisiz devam etmesi, hilâl'inhaç'a galip gelmesi için var gücüyle çalışıyordu.  

Önce Belgrad'ı sonra Rodos'u, ardından Macaristan'ı fethetmiş, Viyana'yı kuşatmıştı ki şu anda olduğu gibi İran sahneye çıkarak arkadan Türkiye'yi vurmaya ve sayısız oyunlar çevirmeye başladı.(Daha iki gün önce İran devlet televizyonu IRNA editörü MohammedMotlagh'ın yaptığı anket düşmanlığı gözler önüne serdi. Güyâ editörün yaptığı araştırmada İranlılara "Hangi ülke İran'ın geleceği için tehlikelidir" diye sorulmuş. Anket neticesine göre, İran ekonomisini ambargolarla yerle bir eden ABD % 8.5 yâni ABD İran için tehdit değil. Sürekli birbirlerini tehdit eden ve hâlen Yemen'de savaştıkları Suudi Arabistan'ıda İran halkı %15.7 ile tehdit olarak görmüyor. Sözde baş düşmanları ve Suriye'de İran güçlerini devamlı vuran İsrail'inde tehdit görülme oranı %21. Ancak, BM dâhil her platformda İran'ı savunan ve kollayan Türkiye'yi, nüfusunun % 57'si Türk olan  İran halkı güyâ büyük tehdit kabûl ediyormuş oran % 54.8)

Bu arada Şâh'la arası açılan Irak Genel Valisi Zülfikar Han İstanbul'a bağlılığını bildirerek Bağdat'ın anahtarlarını âcil yardım gönderilmesi talebiyle İstanbul'a göndermiş ve  Türk Hâkânı adına hutbe okutmuştu.

Kânunî Viyana seferinde olduğu için bu yardıma cevap verememiş, çabuk davranan Şâh Tahmasb büyük bir orduyla Bağdat'a girerek Zülfikar Han'ın boynunu vurmuştu.

Bununla yetinmeyip  Bitlis'te Vâli statüsündeki Kürt Beylerinden Şeref Hân'ı kandırarak kendisine tâbî olmasını sağlamış, Şeref Han Sünnî olduğu halde Bitlis'in artık İran Toprağı olduğunu ilân etmişti.

O ana kadar Van'ın kuzeyi İran'a, güneyi Türkiye'ye aitti. Ulamâ Hân Diyarbekir, Maraş, Amasya-Sivas Beylerbeyleriyle birlikte Şeref Han'ın üzerine gönderildiysede, İran Şâh'ının gönderdiği büyük bir yardım kuvveti karşısında yenildiler.

Bir Osmanlı toprağının o güne kadar elden çıkmış olması düşünülemezdi bile. Sâdrâzam İbrahim Paşa bu niyetle İstanbul'dan hareket ederek Konya'ya gelmiştiki, Ulamâ Hân ikinci seferde Bitlis'e girmiş Şeref Hân'ın başını kesmişti. 

İbrahim Paşa, Şeref Han'ın oğlu Şemseddin Bey'i işin başına geçirerek Bitlis'i ona teslim etti.

Bütün gelişmelerden sonra Kânunî İran Şâh'ına bir ders verilmesi gerektiğine inanarak 11 Haziran 1534'te  Üsküdar'dan başlayarak 6. seferine çıkmış oldu. Saltanat Nâibi (padişah vekili) olarak herkesin çok sevdiği Şehzâde Mustafa İstanbul'da bırakılmıştı.

Önce Van'ın kuzey ilçeleri Ahlat, Adilcevaz, Erciş alındı. Çok kuvvetli kalesi olan Van 23 Haziran’da Van Gölü iç göl olacak şekilde önden giden İbrahim Paşa tarafından alınarak Suriye Beylerbeyi Hüsrev Paşa'ya teslim edildi. 

Daha kuzeyde, Pasinler ile Oltu doğudaki Ağrı'yı içine alacak şekilde Osmanlı topraklarına katıldı. 

Esas hedefinde Bağdat olduğu halde yönünü doğuya çeviren Kanunî, Şâh İsmail'in oğlu Şâh Tahmasb'ı evinde yendikten sonra Bağdat'a gitme niyetiyle 28 Eylül'de Tebriz'e girdiğinde, Tebriz İbrahim Paşa tarafından Yavuz Sultân Selim'den 19 yıl, 10 ay, 7 gün sonra yeniden alınmıştı.

Başkentini Tebriz'den kuş uçuşu 350 km. daha doğudaki Kazvin'e taşıyan Şâh ordularının başında bekliyor ancak bir türlü meydana çıkmıyordu.

Ancak KânunîŞâh'ınSultâniye'de olduğunu haber almış, Kazvin'e yakın eski İlhanlı Başkenti olan bu şehire doğru yola çıkmıştı.

Sultâniye'ye gelindi ama İran ordusu yine yoktu. Oradan Irak Selçuklu Devletinin eski taht şehri Hemedan'a ulaşıldı yine Şâh ortalıkta gözükmüyordu çünkü Herat'a çekilmişti. Kânunî'nin babası Yavuz Çaldıran'da, Şâh Tahmasb'ın babası İsmail'i öyle bir ezmiştiki; o ordu bir daha Osmanlı Askerinin karşısına çıkma mâneviyatını bulamıyordu.

Bunun üzerine Ulamâ Hân bütün güney Azerbaycan'ı içine alan Tebriz'e Beylerbeyi atanarak orada bırakıldı ve Bağdat'a hareket edildi. Bağdat 1508 yılında Sâfevi'ler tarafından Akkoyunlu'lardan alınmıştı.

Sâdrâzam İbrahim Paşa önden gidiyordu. Hânikıyn'e gelindiğinde Bağdat'ı savunması için Şâh Tahmasb tarafından görevlendirilen Tekeli Mehmed Han Bağdat'tan ayrıldı. Belliki o da savaşı göze alamamıştı. Böylece 28 Kasım 1534 tarihinde İbrahim Paşa hiçbir direnişle karşılaşmadan şehre girdi.

Ertesi gün her taraf Türk Bayraklarıyla donatılan Bağdat'a girmeden önce  Kânunî'ye şehrin anahtarları Bosna/İzvornik'te sancak beyliği yapan Cafer Bey tarafından takdim edilmişti.

Kânunî büyük bir törenle şehre girdi. Karşılayanlar arasında ünlü divan şairi Fuzulide bulunuyordu ve 70 beyitlik meşhur kasîdesini takdim etti.

Kânunî önce İmâm-ı ÂzâmEbû Hanife'nin kabrini ziyaret etti, türbe ve câmisinin yenilenmesi talimatını verdi. 

Bağdat'ta kaldığı 4 ay süre içerisinde Kerbelâ'da Hz. Hüseyin (r.a.) Efendimizi, Necef'te Hz.Ali (r.a.) Efendimizi ziyâret etti. Emir Raşid bizzat Basra ve havalisinin anahtarlarını Türk Hâkânına teslim etti böylelikle Basra, Lahsâ, Kuveyt, Güney Hûzistan, Şattü'lArab'ın doğusunda bulunan Muşâşâ Emirliği, Katar, Bahreyn, Umman tâ ki Cebel Şammar'a kadar Türkiye'ye bağlandılar.

KânunîSultân Süleyman'ın uzun süren seferinin dönüşü yine Tebriz  Van üzerinden yapılmış, bundan sonra iki İran seferi daha Kânunî tarafından icra edilmiştir.

Yeniakit

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat