Vefât yıldönümünde Sultân II. Murâd Hân ve şahsiyeti

  • GİRİŞ30.01.2021 11:12
  • GÜNCELLEME30.01.2021 11:18

Başkent Edirne'de soğuk bir kış günü Osmanlı Sarayı'nda hüzünlü bir vedalaşma vardı. Tarihler 30 Aralık 1450 tarihini gösterirken henüz 19 yaşına basmak üzere olan genç Şehzâde Mehmed (Fâtih), Türk Hâkânı olan babası II. Murâd Hân'ın elini hürmetle öptü, vedalaştıklarında içinde derin bir burukluk hissetti. Bu babasını son kez gördüğü an olduğundan habersiz yeni evlendiği eşi Sitti Hâtunla birlikte görev yapacağı Manisa'nın yolunu tuttu.

O yaz, babasıyla birlikte Arnavutluk seferine katılmış, dönüşte babasının dayısı Dulkadiroğlu Süleyman Bey'in kızı Sitti Hâtunla nikâhları kıyılıp düğünleri yapılmıştı.

Manisa'ya geldikten 35  gün sonra babasının Rahmet-i Rahmân'a kavuştuğunun haftasında acı haberi aldı. Hemen yola koyuldu. Şehzâde Mehmed Edirne'ye gelene kadar 13 gün Hünkâr'ın vefât haberi gizlendi.

Sultân II. Murâd Hân 30 Ocak 1451 tarihinde âniden rahatsızlanarak 3 Şubat günü sabah erkenden ruhunu teslim ettiğinde 47 yaşında bulunuyordu. Hastalığı tam 4 gün sürmüştü. Bu süre içerisinde vasiyetini hazırlattı. Vasiyetinde, 18 yaşında vefât eden çok sevdiği şehzâdesi Alaaddin Ali'nin (Fatih'in ağabeyi ve veliahd şehzâdeydi)  yanına Bursa'ya defnedilmesini istiyordu. Öylede oldu.

II. Murâd Hân iş başında kaldığı 30 yıl boyunca özellikle Balkanlar’da yaptığı fütuhatla hafızalara kazınmıştı. En önemli başarısını Allahû Teâlâ Varna'da, Türklere karşı yapılan 5. Büyük Haçlı Seferinde verdi. 

Çocuk yaşta tahta bıraktığı oğlu Mehmed'i kolay yeneceklerini ve Türkleri Balkanlardan atacaklarına inanan Lehler, Macarlar, Çek, Litvan, Sloven, Hırvat, Slovak, Alman, Venedik ve Fransa askerlerinden oluşan 100 bin kişilik Haçlı Ordusu Niğboğlu'nun da intikamını almak için İncil üzerine yeminlerini, yazılı akitlerini bozarak saldırıya geçmişlerdi.

Manisa'daki Sultân Murâd'ın Rumeli'ne geçmemesi için büyük bir donanmayıda Çanakkale Boğazına gönderdiler. Buna rağmen II. Murâd Hân İstanbul Boğazından iki büyük Bizans gemisini batırarak Rumeli'ye geçmiş ve 40 bin kişilik ordusuyla Haçlılara Varna'yı dar etmişti.

Savaşa başlamadan önce iki rekat hâcet namazı kılarak şöyle duâ etmişti. "Yâ İlâhî, mü'min kullarını benim günahım çokluğundan dolayı küffar elinde zebûn etme. İlâhî, Habib'in (sallallahu aleyhi ve sellem) hürmetine Ümmetini sen sakla ve bu orduyu muzaffer eyle."

Gerçekten savaş kaybedilse devlet bitecekti. Allah (celle celâlühü) lütfetti zafer müyesser oldu. Kral ve Başkomutan Ladislas ile Segedin Anlaşmasını ve yeminini bozduran  Kardinal Cesarini'nin kesik başları mızrak uçlarında Segedin Anlaşması metniyle birlikte, "Türk'e kefen biçenin ölümü korkunç olur" sözünün ısbatı olarak teşhir edilmişti.

Varna'dan kaçabilen Hunyadi Yanoş 4 yıl sonra oldukça güçlü yeni bir Haçlı ordusuyla Kosova'ya kadar geldiysede 3 gün 3 gece süren savaşta yine büyük bir mağlubiyet alarak gecenin karanlığında kaçıp gitti.

Bu son muharebeyle Türklerin Balkanlar’dan atamayacağını anlayan batılı devletler artık 250 sene boyunca savunmaya geçmek zorunda kalmışlardı. Balkanlar ise yaklaşık 100 yıl öncesine kadar asırlarca Türk Yurdu olarak perçinlenmişti. Hâlen her karış toprağında Türkler yaşadığı gibi, her köşesinde eserlerinede rastlamak mümkündür. O nedenledir ki, mevcutta orada yaşayan Evlâd-ı Fâtihan'ı Sırb'ın, Hırvat'ın, Yunan'ın, Vatikan'ın, Vehâbilerin, helede AB'nin inisiyatifine terk edemeyiz.

Yaptığı hayr hasenâd ve eserleriyle "Ebu'l Hayr" ünvânı alan Sultân II. Murâd Hân'ın devleti buralara getirmesi kolay olmadı. Kardeşi Şehzâde Mustafa ile uğraştığı gibi, Bizans'ın tahta geçirmeye çalıştığı amcası Çelebi Mustafa'ylada bizzat savaşarak bertaraf etmişti. Ankara Savaşından sonra Timur'un tedbiren Semerkand'a götürdüğü Çelebi Mustafa, dönüşte doğruca Tuna Boyuna giderek Niğboğlu Sancak Beyi Aydınoğlu Cüneyd Bey'le birleşmiş, onu kendine vezir yapmıştı. Sonra kendine katılan yeni kuvvetlerle Makedonya'ya girdi. Fakat II.Murâd'ın babası Çelebi Mehmed tarafından Selânik yakınlarında bozguna uğratılınca Bizans'a sığınmıştı. Sultân Çelebi Mehmed'in  vefâtı üzerine Bizans Çelebi Mustafa'yı serbest bırakmış, o da önce Edirne'yi işgâl etmiş sonra Çanakkale Boğazı’nı atlayarak büyük bir güçle Bursa'ya yeğeni Murâd'ın üzerine yürümüştü.

II. Murâd, önce Amasya'ya çekilmeyi düşündüysede büyük Allah (c.c.) dostu Emir Sultân'ın tavsiyesi üzerine Bursa Ulubat Gölü kıyısında, geri dönüş yolunu kapatmak için köprüsünü yıktırarak  arkasını verdiği Ulubat Suyu'nun önünde yaptığı, "Ya Devlet Başa, Ya Kuzgun Leşe" diyerek ölüm-kalım mücâdelesinde amcası Çelebi Mustafa'yı yenerek devletin ikinci kurucusu olarak tarihe geçmiştir. 

Ayrıca II. Murâd; Kur'an, tefsir, hadis, tasavvuf gibi dinî, astronomi ve matematik gibi zâhirî ilimleri mükemmel bir eğitimle öğrenmiş ilk âlim hünkardır.

Edirne Mevlevîhânesini yaptırarak Mevlânâ Hazretlerinin 5 ve 6. kuşak torunlarından Celâleddin ile Cemâleddin Efendileri başkente getirmişti. Somuncu Baba'nın sohbetlerinde yetişen ve Abdalân-ı Rûm zümresinin önde gelen isimlerinden Şeyh Şücâeddin Karamanî içinde ayrıca Edirne'de mescid ve dergâh yaptırdı. Dedesi Yıldırım'ın damadı Emir Sultân'la zâten hemhâl olmuştu, fakat esas mânevî dereceleri Hocası Hacı Bayram Velî Hazretlerinin eliyle elde etmişti.

Döneminde, yalın ve sâde Türkçe'nin kullanılmasını etkin hâle getiren Sultân II.Murâd Hân hem bunu bütün şiirlerinde kullanmış, hemde dönemin önemli şâirlerinin kullanmasına vesile olmuştur.

Mekânı cennet olsun inşaallah..

Halit Kanak / Yeni Akit Gazetesi

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat