Bedir Muharebesi ve bir devletin doğuşu (13 Mart 624)

  • GİRİŞ13.03.2021 11:27
  • GÜNCELLEME13.03.2021 11:27

İslâm tarihinin en önemli olayı "HİCRET" gerçeklemiş, İslâmyeryüzünü aydınlatmaya başlamıştı. Bu arada; Mekke müşrikleride boş durmuyor, Medine müşriklerine Allah Resûlünü (s.a.v.) Medine'den çıkarmaları için mektuplar gönderiyordu. Fakat çok geçmeden yurtlarından çıkartılan ve zulme uğrayan Müslümanlar için savaş izni verilen vahiy geldi.

Bunun için Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) hemen harekete geçerek kolluk kuvvetlerini oluşturmaya başladı. Çünkü Mekkeli müşriklere karşı hemcaydırıcı güç, hemde cihâd için bunun şart olduğu ortaya çıkmıştı.

Aslında bu "DEVLET" olmanında temel prensibiydi. İlk kolluk kuvvetleri oluşturulmaya başlandığında İslâm Devleti'ninde temelleri atılmaya başlanmıştı.

Nihayet muhacirlerden oluşan ilk müfrezeler kurulunca, Hz. Hamza (r.a.) komutasında 30 kişilik birlikle ilk il dışı görevine çıkıldı.

Bu birliğin görevi şehrin çevre güvenliğini sağlamak ve Mekkelilere karşı bir güç göstermek için o sıra Şâm-ı Şerif tarafına gitmekte olan Ebû Cehil'in idâresindeki300 develik kervana gözdağı verip tâciz etmekti.

Kervanın önü Seyf'ül Bahr denilen yerde kesildi. Arada yaşanan gerginliği Mecdi bin Amr yatıştırdı. Amaca ulaşılmıştı. Geri dönüldüğünde Mekkeli müşrikler artık Müslümanların silahlı gücünü konuşuyor, bundan sonra ticaret yolunun tehlikeli olacağını düşünüyorlardı.

Allah Resûl'ü (s.a.v.) Şevval'de 60 kişilik ikinci keşif birliğini Ubeyde bin Hâris komutasında Ebû Süfyan'ın 200 kişilik kuvvetlerine karşı gönderdi. Rabiğ bölgesine gelinmişti ki, karşı karşıya gelen iki kuvvet birbirlerini ok yağmuruna tuttular. Ancak sıcak savaş olmadan taraflar zayiatsız geri çekildiler. Bu Seriyye'nin kârı,Miktad b. Amr ile Utbe b. Gazvan'ın Müslümanların safına geçmeleri oldu.

Yine bir ay sonra, Sa'd b. Ebi Vakkas komutasında 20 kişilik kuvvet Mekkelilerin ticaret yolunu kontrol ederek döndü. Fakat Safer Ayı girdiğinde Peygamber Efendimiz (s.a.v.)bu kez 70 kişilik bir kuvvetle bizzat kendisi Medine'den hareket etti. Hedefinde, Mekke'de gasbedilen Müslümanların mallarını satmaya götüren kervan vardı. Veddan Bölgesinde kervan yakalanmak istendiysede, Müslümanların üzerlerine geldiğini duyan müşrikler hızla kaçmışlardı. Medine'ye dönmeden önce Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Ebvâ'da bulunan validesi Âmine annemizin kabrini ziyâret etmiş, ayrıca henüz Müslüman olmayan Damraoğulları'na uğramış ve reisleri Amr b. Mahşiyy ile anlaşma yaparak Medine'nin çevre güvenliğini sağlamlaştırmıştı.

Rebiulevvel ayına gelindiğinde Peygamber Efendimiz (s.a.v.) iki yüz kişilik yeni bir birlik oluşturarak, Mekke'den Ümeyye bin Halef’in idaresindeki yüz kişilik grubun götürdüğü iki bin beş yüz deveden oluşan kervanı Buvâr denilen yere kadar takip etmiş fakat yakalayamamıştı.

Yine aynı ay içerisinde, Medine yakınlarına kadar sokulan Kureyş'ten Kürz bin Cabir'in komutasındaki birlik, Müslümanlara ait bir miktar koyunu alıp kaçınca, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) yine bizzat kendisi yetmiş kişilik birlikle eşkıyaların peşine düşmüş ve Bedir yakınlarındaki Safevân Vâdisi’ne kadar kovalamış ancak yetişememişti.

Cemâziyyelevvel ayının sonlarına doğru Peygamber Efendimiz (s.a.v.), yüz elli kişilik birliğin başında yine Kureyş kervanının yolunu kesmek için Medine'den ayrıldılar Zü'l Uşeyre mevkiine geldiklerinde kervanın iki gün önce geçtiğini anlayıp geri dönmüşlerdi. Dönüşte bu kezde Müdlicoğulları’yla bir anlaşma yapılmış, güvenlik çemberi genişletilmişti.

Artık işin durumu net olarak ortaya çıkmıştı. Kureyş, Medine'ye saldırmak için ticaret kervanlarını sıklaştırmış, elde ettiği gelirle silahlanmaya başlamışlardı. Öyleyse bu kervanların yolu kesilmeli, Kureyş'in güçlenmesi engellenmeliydi. Öyle yapıldı. Allah Resûlü; haber aldığı her ticaret kervanını takip ediyor, artık baskın güç yâni kovalayan taraf hükmünde hareket ediyordu.

Öyle bir ân geldiki,Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hem baskın yapacak, hem istihbârat yürütecek on kişilik özel harekât timi oluşturdu. Bu seçkin timin başına halasının oğlu Abdullah bin Cahş'ı seçti. Tam bir istihbârât başkanı gibi yanına çağırdığı tim komutanına ağzı mühürlü bir mektup verdi ve buyurdu; "Hiç durmadan tarif ettiğim istikâmete doğru gideceksin. İki gün geçince mektubu açacaksın ve orada yazılı emirleri yerine getireceksin."

Talimat kesindi. Birlik hemen yola çıktı. Tarif edilen istikâmete doğru iki gün boyunca yol alındı. Zaman dolunca Besmeleyle mektup açıldı. Mektupta; "Mekke ile Taif arasında bulunan Nahle Mevkii'ne git. Burada Kureyş'i bekle, gelişmeleri bize haber ver" yazıyordu. Söylenilen mevki hemenMekke'nin dibiydi. Anlaşılan Peygamber Efendimiz (s.a.v.) artık kervan kovalamaktan yeterince zaman kaybedildi kanaatindeydi. Ve netice almak istiyordu.

Nahle Mevkii'ne geldiklerinde karargâhlarını yeni kurmuşlardı ki, develerden birisi gruptan uzaklaştı. Utbe bin Gazvân derhal peşine düştü. Ancak Sa'd bin Ebi Vakkas da tim komutanının işâretiyle arkalarından hareket etti. Nede olsa düşman topraklarında idiler ve kimse asla yalnız bırakılamazdı.

Fakat bu arada bulundukları tarafa doğru Kureyş'e ait bir kervanın geldiğini gördüler. Savaş malzemesi taşıyordu. Önce ne yapacaklarını şaşırdılar. Çünkü hem timden iki kişi eksikti, hemde savaşın haram olduğu Recep ayı çıkmamış, o gün son günüydü.

Müdahale etseler Kâinatın Efendisi'nden azar işitebilirlerdi. Etmezlerse kervanı ellerinden kaçırmış olacaklardı. Bu düşünceler içindeyken Abdullah bin Cayş elini uzattı, sadağından bir ok aldı, yayına sürdü. Nişanını aldı. Hedefinde kervanın reisi vardı. "Yâ Hâk" diyerek okunu fırlattı. Ok kervanın reisi Amr bin Hadrami'nin kalbinden girip, ucu sırtından çıkmıştı. Amr anında öldü. 

Bir anda ortalık karıştı. Tam bu sırada tim kervana saldırdı. Meydana gelen arbede içinde kervandakiler sağa sola kaçıştı. Ortalık sakinleşince Hakem bin Keysan ile Osman bin Abdullah esir alınmış vekervana el konulmuştu.

Kaçanların, doğruca Mekke'ye giderek ortalığı ayağa kaldıracağı belliydi. Aceleyle Medine'nin yolunu tuttular..

Bu hadiseden sonra, Peygamber Efendimiz (s.a.v.), esirlerden Müslüman olmamakta direnen Osman bin Abdullah'la öldürülen kişinin kan bedelini, haram ayda öldürüldüğü için Mekke'ye gönderdi. Fakat müşrikler boş durmuyordu. Son olarak Kureyş, 1.500 deveden oluşan ticaret kervanlarını Reisleri Ebû Süfyan'ın başkanlığında Şâm-ı Şerife gönderdi.

Allah Resûlüde bu büyük kervanı takip ederek dönüşünü bildirmeleri için Said bin Zeyd ile Talha bin Ubeydullah'ı peşlerinden Şâm'a gönderdi.

Beklediği haber çok geçmeden geldi. Kervan dönüşe geçmişti. Hemen sefer hazırlıkları yapıldı. Ebû İnebe kuyusundan hareket etmek için 313 kişi toplanmıştı. Mâzeretliler ve görevlendirmeler haricinde toplam 305inanmış insan Kâinatın Efendisi'yle hareket etti.(Muhacir 83, Evs Kabilesi 61, Hazreç Kabilesi 161 kişi)

Sırasıyla Sükyâ, Rehvâ, Türbân, Irku'z Zabye gibi konaklama yerleri geçildi. Safra ve Zefiran adlı bölgeler aşıldı ve nihayet yolların kesiştiği belli dönemlerde panayırların kurulduğu Bedir'e ulaşıldı, bir kuyunun başında konaklamak ve mevzi almak için duruldu. Kâinatın Efendisiİstihbarat için Hz. Ali'yi küçük bir birlikle keşfe gönderdi. Bu birlik kısa bir süre sonra Kureyş'in iki adamı Arid ve Eslem'i yakalayıp getirdiler ve bizzat Allah Resûlü tarafından sorguya çekildiler.

Buna göre, yolunun kesileceğini öğrenen Ebû Süfyan kervanın yolunu değiştirmiş ve Mekke'den yardım istemişti. Mekkeli müşriklerde Ebû Cehil komutasında 700 deve 100 at ve 200 yaya olmak üzere bin kişilik kuvvetle yola koyulmuş, Ebû Süfyan'ın kervanlarının sâlimen Mekke'ye ulaştığı ve geri dönün çağrılarına rağmen Bedir’e kadar gelmişlerdi.

Savaş kaçınılmazdı. İki ordu 13 Mart 624'te karşı karşıya geldi. Peygamber Efendimiz, bütün askerleri tek tek dizerek saflara ayırdı. Muhacirlerin bayrağını Mu'sab, Evs'in bayrağını Sa'd, Hazrec'in bayrağını ise Hubâb taşıyordu.

Allah Resûlü, çadırına geldi son olarak secdeye kapandı; "Yâ Râb bu bir avuç Müslüman telef olursa yeryüzünde sana ibàdet edecek kimse kalmayacak" diyerek duâsını tamamladı. Zırhı üzerinde olduğu halde elindeki kılıcının kabzasını sıkı bir şekilde tutmuş "Bu topluluk şüphe yokki bozguna uğrayacak ve arkalarını dönüp kaçacaklar.." meâlindeki Âyet-i Kerime'yi okuyarak karargâhından çıkarken, Hz. Ömer, "Bu âyet nâzil olduğunda kimler için indiğini merak etmiştim, demekki bugün içinmiş" demekten kendini alamadı.

Karşılıklı er istemeyi Kureyş başlattıysada gelen üç kişi Hz. Hamza ve Hz. Ali tarafından öldürüldüler. Bunun üzerine hücuma geçen Kureyş'e karşı Müslümanlarda başta Kâinatın Efendisi olmak üzere birer aslan gibi ileri atıldılar. Hayzûm isimli atının üzerinde Cebrâil'le birlikte, Mikâil ve İsrafil Aleyhisselamlar da bin’er melekle yardıma gelmişlerdi.

Günün sonunda kesin zafer, Ebû Cehil dâhil 70 müşriği öldürüp, 70'inide esir alan İslâm Ordusunun olmuştu. Sadece 14 şehid vardı. Defin işleri itina ile yapıldı. Sayıca üstün oldukları için Müslümanlara haddini bildirmeye gelen müşrikler ise kuyuya atıldı. Ganimetler ve esirlerle 19 gün sonra Medine'ye dönüldü.

Büyük bir zafere imza atan İslâm Ordusu, aynı zamanda İslâm Devletinin kurulduğunu tescil ve ilân ediyordu. 

Günümüzde de kendilerini üstün görerekTürkiye'yi kuşatmaya ve onun kahraman ordusuna parmak sallamaya kalkan ABD'nin sonuda Bedir'deki müşriklerden farklı olmayacaktır. 

Herkes haddini bilsin..

YENİAKİT

Yorumlar2

  • Raşid 3 yıl önce Şikayet Et
    Yenmiştir
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Raşid 3 yıl önce Şikayet Et
    Allah razı olsun.Nice az topluluk çok topluluğu Allahın izniyle yanmıştır.
    Cevapla
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat