Vefât yıldönümünde Gâzi Osman Paşa (5 Nisan 1900)

  • GİRİŞ03.04.2021 11:16
  • GÜNCELLEME03.04.2021 11:16

Romanya Prensi I. Karol, Rus Çarı’ndan gelen telgrafı irkilerek okudu. Telgrafta Çar âdeta yalvarıyordu. "İmdadımıza gel.İstediğin gibi, istediğin yerden, dilediğin şartlarda Tuna'yı geç. Türkler bizi mahvediyorlar. Hristiyanlık, dâvâsını kaybetmek üzeredir. Acele Plevne'de yardımımıza yetiş."

Bu cümlelerin ardından vaatler sıralanıyor ve Romanya'ya bağımsızlık, Prensede Krallık sözü veriliyordu. 

Prens hemen harekete geçerek 4 tümen askerle (50 bin asker) Plevne önlerine geldi. Bunlardan biride süvari tümeniydi. 

Takviye taze güç gelene kadar Ruslar, Tuna'nın güneyinde Çar'lık özel muhafız alayı dâhil, bizzat Çar’ında gelerek 150 bin askerle yaptığıiki taarruzda da ağır zayiatlar vererek geri çekilmişlerdi. Bu ikincisi oldukça feciydi. 26 saat sürmüş ve Gâzi Osman Paşa'nın ismini dünyada duymayan kalmamıştı.

Yeni güçler ve on binlerce askerle üçüncü saldırıya geçmeden önce 432 düşman topu gece gündüz Plevne'yi dövüyordu. Çar Aleksandr (1881'de St. Petersburg'da saltanat arabası içinde el bombalarıyla öldürüldü) bizzat şehrin karşısına gelmiş gelişmeleri yakından takip ediyordu.

Fakat 11 Eylül 1877'deki bu üçüncü saldırıda Osman Paşa'nın cehennemî direnişi karşısında çaresiz kalmıştı. 12 saatlik kesintisiz süren gırtlak savaşında, düşman 3 general, 350 subay, 15.553 asker zâyiatı vererek kesin bir mağlubiyetle geri çekildi. Bir daha da taarruzu göze alamadı. Kuşatma başlamıştı.

Osman Paşa'nın sevkiyat yolları kapanmış, cephanesi ve yiyeceği tükenmiş, ağır kış şartlarıda gelmişti. Hele hele üçüncü Plevne savaşını kazanan Osman Paşa'ya "Gâzilik" unvanı verilmesi, diğer komutanlar arasında kıskançlığı had safhaya çıkarmış ve Plevne için hiçbiri hiçbir teşebbüste bulunmamıştı.(Süleyman Paşa bunun için daha sonra yargılanacaktır.)

İşte böyle bir ortamda takvimler 10 Aralık tarihini gösterirken yapılan huruç harekâtı başarısız olmuş, atı vurulan kendiside sol dizinden yaralanan Osman Paşa mecburiyetten teslim olmuştu.

Teslim teklifini götüren Kurmay Başkanı Tevfik Paşa beraberinde Rus General Strukof olduğu halde Osman Paşa'nın tedâvi gördüğü kulübeye geldiler. Strukof, Osman Paşa'nın oturma teklifini daha düşük rütbede olduğu için kabûl etmedi.

Biraz sonra Korgeneral Ganetaki, ardından Başkomutan Grandük Nikola geldi. Kılıcı alınmadı, birde tören yapıldı ve Bogot'ta ana karargâhta bulunan Çar'ın yanına getirildi. Bu kahramanın karşısında Çarda aynı saygıyı göstermeye kendini mecbur hissetti ve Rusya'da kaldığı süre içinde de esir muamelesi yapmadı.

19. Asır'da Türkiye'nin yetiştirdiği gerçek dehâ sahibi tek asker olan Gâzi Osman Paşa'nınRusya'dan dönüşü muhteşem oldu. İstanbul Paşa'yı bağrına bastı.

Önce Savunma Bakanı, sonra Türk İmparatorluk Sarayının en yüksek görevi olan mâbeyn müşirliği görevine getirildi. 

Yetmedi, Sultân II. Abdülhamid Hân Osman Paşa'nın oğulları Müşir Nureddin Paşayla kızı Zekiye Sultânı, diğer oğlu müşir Kemâleddin Paşaylada bir başka kızı Nâime Sultanı evlendirerek her ikisinide kendisine dâmât yaptı.

Gâzi Osman Paşa görevi boyunca; Mısır, Arabistan ve Hindistan'daki İngiliz karşıtı Müslümanlarla her dâim irtibatta olmuş, ordunun Avrupa’nın tesirinden uzaklaşıp öz değerlere bağlı kalmasını savunmuştu. Her dâim Türk Hâkânı'nın yanında olmuş ve protokollerde saltanat arabasındakarşısında oturan tek kişiydi.

Sultân Abdülaziz'in şehid edildiği dâvâda yargılanan Mithat Paşa ve avânesi için gerek mahkemenin, gerekse temyiz ve fetvâ makamının verdiği cezaların 25 kişilik Yıldız yüksek kurulununda onaylamasıyla ortaya çıkan durumun birebir tatbik edilmesini, hatta bu cezaların Sultân Abdülhamid Hân'ın bile tehir etmeye, af etmeye, indirim yapmasına hakkının olmadığını açık yüreklilikle ortaya koymuştu.(Sultân II. Abdülhamid Hân verilen ölüm cezalarını müebbete çevirmistir.)

Paşa Plevne'yi unutturmamak için, Plevne'de kurşunlarla delik deşik olan Türk Alay sancaklarını askerî törenlerde birliklerin önünde taşıtırdı. Bu asîl millet de yazdığı Plevne Marşıyla kendisini unutmuyor ve unutturmuyor.

İşte unutulmayan bu Osman Paşa, 1833'te Tokat'ta doğdu 7 yaşında ailesiyle İstanbul'a taşındı. Beşiktaş'ta askerî rüşdiyede başladığı eğitimini 1853'te harp okulunu, katıldığı Kırım Savaşı’ndan sonra Erkân-ı Harb eğitimiyle tamamladı.

Sonraları Lübnan, Girit isyanları sırasında başarıyla görev yaptı. Yemen'de bulundu. Sonra Balkanlar'da Yenipazar, İşkodra, Bosna, Niş ve Vidin Komutanlığı yaptı. Ayrıca Manastır ve Erzurum'da kısa görevlerde kaldı.

Sırpların çıkarttığı isyanlarda Rus komutanların yönettiğisavaşları üst üste kazandı..Sonra Plevne'de destan yazdı. İşte bu kahraman asker, 1900 yılında 4 Nisan'ı, 5 Nisan'a bağlayan cuma gecesi İstanbul'da vefât etti. Fâtih Camii haziresindeki türbesinde yatmaktadır. 

Mekânı cennet olsun inşaallah.

Yeniakit

Yorumlar3

  • İsmail Akdoğan 3 yıl önce Şikayet Et
    Selam yurdunda peygamberimizle olur inş.
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Türkiye 3 yıl önce Şikayet Et
    El Fatiha inşallah cennette peygamberimize komşu olur amin
    Cevapla Toplam 1 beğeni
  • Fatih MEDENİ 3 yıl önce Şikayet Et
    ALLAH rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun.Efendimize komşu olur .İNŞAALLAH.
    Cevapla Toplam 3 beğeni
Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat