Varşova Paktı’nın feshedilmesi ve NATO (1 Nisan 1991)

  • GİRİŞ01.04.2023 09:54
  • GÜNCELLEME01.04.2023 09:54

Rusya’nın; işgâl ettiği Afganistan topraklarında şiddetli direniş karşısında tutunamayıp 9 yıl, 1 ay, 19 gün sonra geri çekilmesinin ardından, aynı yıl içerisinde 9 Kasım 1989’da Berlin duvarının yıkıldığına şahit olan dünya, 3 Ekim 1990’da Doğu ve Batı Almanya’nın birleşmesini de gördükten sonra, kaçınılmaz son olan Varşova Paktı’nın da dağılışını 1 Nisan 1991 tarihinde görerek âdeta şok oldu.

Komünist rejimle yönetilen Doğu Alman vatandaşlarının Batı Almanya’ya kaçışını engellemek amacıyla 1961 yılında yapılan Berlin duvarının yıkılmasından sonra Varşova Paktı’nın işlevliğini yitireceğini öngören NATO, 1990 Temmuzunda Londra’da Hükümet ve Devlet Başkanları zirvesini topladı. Bu toplantıda Doğu Blokunun kendisine artık rakip olamayacağı ifâde edilerek, savunma sisteminin yeniden planlanması gerektiği kararını aldı.

Almış olduğu bu kararı; 1 Nisan 1991 tarihinde Varşova Paktı’nın dağılmasının hemen ardından Gorbaçov’un Temmuz ayında Paktın feshedildiğini açıklaması üzerine 1991 Kasım Ayında Roma’daki toplantısında deklare etti. 

Bundan sonraki gelişmeler 1997 yazına kadar 12 Orta ve Doğu Avrupa ülkesinin NATO’ya girmek için yaptığı başvurular şeklinde görüldü. Bu ülkelerden Macaristan, Çek Cumhuriyeti ve Polonya’ya giriş vizelerinin onaylandığı 29 Ocak 1999’da dönemin NATO Genel Sekreteri Javier Solana tarafından bildirildi.

21 Kasım 2002 tarihinde Prag’da yapılan hükümet ve devlet başkanları zirvesinde NATO; Bulgaristan, Romanya, Slovenya, Slovakya, Estonya, Litvanya, Letonya olmak üzere 7 ülkeye daha kapılarını aralamış ve 2003 Mart sonunda katılım protokolleri imzalanmıştı.

Yalnızca bununla da kalınmadı. NATO’nun yeni üyelerinin tamamı AB üyeliğine kabûl edildi. Sıra Ukrayna’ya gelince, diğer Varşova Paktı üyelerinin NATO ve AB üyeliğine ses çıkarmayan Rusya 2022 yılının şubatın da bütün gücüyle Ukrayna’ya saldırdı.

Tıpkı, Sovyetler Birliğinin 1956’da özgürlük isteyen Macaristan’a saldırdığı gibi. O dönem Macaristan 1944 yılından beri Sovyetler Birliğinin işgâli altında bulunuyordu. Macar milliyetçileri yıktıkları Lenin heykelini Budapeşte caddelerinde dolaştırdıktan sonra başını baltalarla parçalayarak başlattıkları özgürlük hareketi, Sovyetlerin sert müdahalesine rağmen dinmemiş, aksine pek çok Sovyet tankı imha edilerek işgâlciler kovulmuştu.

Bununla yetinilmemiş Macaristan’da yeni hükümet Varşova Paktından ayrıldıklarını ilân etmişti. Kısa ateşkesin ardından Sovyetler, Romanya hâriç bütün Varşova Paktı üyelerini de yanına alarak saldırıya geçmiş ve Avrupa’nın ortasında binlerce sivili katletmek sûretiyle Macaristan’ın hem Komünist idaresinde, hem de Varşova Paktında kalmaları sağlanmıştı.

Bunun benzeri başka bir sert müdâhale yine Sovyetler Birliği ve Varşova paktı üyeleri tarafından Prag Baharı adıyla özgürlüğe adım atmak isteyen Çekoslovakya’ya karşı 1968’de yapıldı.

Bu yılda, ülkede ifade özgürlüğünü geliştirmek için televizyonlarda özgür siyasi tartışmalara daha fazla yer vermeye çalışacağını söyleyen ve devletin ne üretilmesi gerektiği yolundaki emirleri dışında, çiftçilere bağımsız bir şekilde tarlalarını kullanma hakkı tanıyacağını söyleyen Çekoslovak Lider Aleksander Dubçek’e karşı 2.000 tank ve 250.000 askerle müdahale edilerek Çekoslovakya dize getirilmişti.

Bugün ise, yakın tarihimizde yaşanan bu olaylardan geriye kalan, caddelerde insanları ezen Sovyet tankları gibi, aynı yolu izleyen Sovyetlerin devamı Rusya’nın, yukarıda bahsettiğimiz gibi, Sovyetler Birliği döneminde hükmettiği Ukrayna’nın NATO’ya girmek istemesini bahane ederek bu ülke topraklarına girmiş ve acımasız saldırılarını hâlen sürdürmektedir. Ukrayna’ya girerek 1968’de kaldığı yerden devam ettiğinin resmi olmuştur.

Rusya bugün, Sovyetler Birliği döneminde hükmettiği Ukrayna’nın NATO’ya girmek istemesini bahane ederek bu ülke topraklarına girmiş ve acımasız saldırılarını hâlen sürdürmektedir. 

Hâlbuki Baltık ülkeleri olarak tâbir edilen Estonya-Litvanya-Letonya eskiden Sovyetlere dâhil ülkeler iken bugün üçü de hem NATO, hem de AB üyesi olmuşlardır ama Rusya’nın sesi çıkmamıştır.

Aynı şekilde Sovyetlere bağlı demir perde ülkelerinden Polonya, Çekoslovakya, Macaristan, Romanya, bugün hem NATO, hem de AB üyesi oldular Rusya’nın yine sesi çıkmamıştır. Hatta Bulgaristan NATO ve AB üyesi olurken Rusya neredeydi?

Ukrayna’da hesaplar başka. Çünkü Türkiye dâhil kimsenin tanımadığı Rusya’nın işgâl ettiği Kırım topraklarını tamamen ilhak etme planı var Rusya’nın. Ancak bu plan tutmayacaktır. Buradan sesleniyoruz, öz be öz Türk toprağı olan Kırım’ı; ne Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, ne de bu asil millet Rusya’ya yedirmez.

Zaten görünen o ki, ABD’nin oyununa gelerek Amerikan’ın ikinci Saddam’ı konumundaki Putin, Ukrayna bataklığında kaybolacaktır..

YENİ AKİT

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat