16. yüzyıl son çeyreği ile 17. yüzyıl başlarında İzlanda, İrlanda, İskoçya, Portekiz, İspanya ve Kanarya adalarına yaptığı akınlarla ün salan Murad Reis, çılgın Türklerin neler yapabileceğini ortaya koyan yiğit bir Derya Beyi idi.(Tümamiral)

Gözünü açtığı günden beri denizle iç içeydi. Meşhûr denizcilerden ve aynı zamanda kayınpederi olan Ali Biçin Reis ile Kılıç Ali Paşa’nın yanlarında yetişmişti. Kendisine verilen tümamiral rütbesiyle Cezayir Eyâleti Akıncı Filosu komutanı olarak 1570’li yıllarda oldukça haklı bir üne sahip oldu. Bu durum yıllarca devam etti.

Öyle ki; Murad Reis’in başarılarla dolu kahramanlıklarını okuyan ve dinleyen I. Sûltân Ahmed kendisini bizzat görmek için huzura dâvet etmişti. Türk Hâkânı’nın dâvetine icabet eden Murad Reis hiçbir vezirin görmediği iltifatlara nâil olmuş, Mora Yarımadası kendisine verilerek ayrıca Mora Sancak Bey’i yapılmıştı.

Cebel-i Tarık Boğazının dışında Atlas Okyanusunda yıllarca yaptığı gazâlar nedeniyle bu iltifatları fazlasıyla hakeden Murad Reis yeri gelmiş 11 ay kara yüzü görmeden okyanusta akın faaliyetleri yapmıştır. Kendisi için yazılan bir koşma’da şu satırlar bunu anlatır;

“On bir ay oturdum bir han içinde

Yedi derya geçtim bir gün içinde

Rabbim kısmet eyle bize karayı

Evvel karayı da sonra sılayı..”

O dönem Hristiyan dünyasının en güçlü devleti İspanya’dır ve yenilmez Armadası övünç kaynaklarıdır. Ancak Murad Reis ve Türk Levent’leri hem Akdeniz’i, hem de Okyanusu İspanyollara dar etmiştir.

1586-87 yıllarında iki yıl üst üste yaptığı Kanarya Adaları seferleri Avrupa ve Amerika’da büyük yankı uyandırmıştır. Bu seferlerde bölgenin İspanyol Valisini ailesiyle birlikte esir ettiği gibi, valiyle birlikte 300’ün üzerinde seçkin esirle dönmüştür.

Hatta 1609’da İspanya Kralı III. Felipe’nin Yiğeni Cezayir Beylerbeyliğine bağlı Türk Leventleri tarafından esir edilerek Cezayir’e götürülmesi Avrupa’da şiirlere konu olmuştur.

Ayrıca Atlas Okyanusunun batısında yer alan ve korsanların yatağı durumunda olan Karayib Denizinde, Büyük-küçük Antiller ve Meksika Körfezi ile Kolombiya, Panama arasındaki bölgede İspanyol, Hollanda, İngiltere, Fransa korsanları cirit atmakta iken, Türk Leventleri buralara da ulaşmış, dünyaca ünlü korsanları dize getirmişler ve Küçük Antillerde bir grup adaya kendi isimlerini verdirtmişlerdir. Ve hâlen bu adalar Türk Adaları ismini taşımaktadır.

Burada yaşayan çeşitli milletlere mensup acımasız korsanlar, Türk Leventleri yeniden bölgeye gelmemesi için Cezayir Beylerbeyliğimize her yıl vergi ödedikleri gibi yollarca ganimet payı da göndermişlerdir.

Bu dönemlerde Koca Murad Reis kudretinin zirvesindedir ve öyle ki İngiltere Kralı I. James ile mektuplaşmaktadır. Kendisi bu mektuplarda “Deryâ Bey’i Murad” imzasını kullanırken, İngiliz tarihçisi Knolles Murad Reis’i şu sıfatla anar: “Amurat Reis, The Turks Admiral for the West Part of the Mediterranean.”

Her yıl nisan ayında çıktığı okyanus seferlerine 20 yıl boyunca aksatmadan devam eden Koca Murad Reis, son olarak 1609 yılında Ege Denizine açıldığı sırada Türk ticâret gemilerinin yollarını kesmek için, on gemiden müteşekkil bir Malta filosunun Kıbrıs açıklarında görüldüğünü haber alır.

Derhal bölgeye intikal ederek Baf Limanı önlerinde gemileri yakalar. Burada 10 Malta gemisiyle göğüs göğse savaşır. 6 Malta gemisi esir alınmasına rağmen Murad Reis çok istediği şehitlik mertebesine ulaşır.

Murad Reis, vasiyeti gereği Rodos’ta yaptırdığı caminin yanındaki türbesine defnedilir. O tarihten sonra Rodos’tan geçen her Türk gemisi Murad Reis’i top atışlarıyla selamlaması Türk Deniz geleneğinin dışında kanûn olmuştur. Ayrıca türbesi kutsal bir mekân gibi yüzlerce yıl Türk Denizcilerinin ziyaretgâhı olarak kalmıştır. Biz de bu kahraman denizcimizi rahmetle anıyoruz. Ruhu şâd, mekânı cennet olsun..

YENİ AKİT GAZETESİ