Ünlü astronomi âlimi Ali Kuşçu (Vefât 16 Aralık 1474)

  • GİRİŞ16.12.2023 10:36
  • GÜNCELLEME16.12.2023 10:36

Babasının vefâtından sonra Bursa Kadılığı yapan ve dedesinden dolayı Kadızâde Rûmî diye anılan Musa Çelebi, dönemin büyük âlimlerinden Hocası Molla Fenârî’nin tavsiyesi üzerine gittiği Semerkand’da Timur’un torunu büyük âlim Sûltân Uluğ Bey tarafından Uluğ Bey Medresesine Başmüderris tayin edildiğinde Ali Kuşçu gibi birisini yetiştireceğinden haberi yoktu…

Semerkant'da dünyaya gelen Ali Kuşçu, Timur’un oğlu Şahruh’un Devleti yönettiği dönemde babası Muhammed Bey’in Türkistan ile Maveraünnehir Emiri olarak görev yapan Şahruh’un oğlu Uluğ Bey'in doğancıbaşısı olduğu için çok özel olarak yetiştirildi. (Kuşçu soyadını buradan alır.)

Bizzat Uluğ Bey’den ders aldı. Ancak asıl Hocası kendisine büyük hayranlık duyduğu ve ders verirken bütün hocaların da talebeleri ile birlikte dersini takip ettiği Bursalı Kadızâde Rûmî olmuştu. 

Aynı zamanda Uluğ Bey Rasathanesi’nin de başında olan Kadızâde Rûmî, başta matematik ve astronomi olmak üzere bütün ilimleri vermek için büyük yetenek olarak gördüğü Ali Kuşçu’yla vefâtına kadar özel ilgilenir. (Kadızâde Rûmî’nin Semerkand’daki türbesini ziyaret etmek bizlere de nasib olmuştu.)

Gerçek ismi Alaaddin Ali olan Ali Kuşçu, ilmini genişletmek amacıyla Kirman’a da gider. Kirman'da ilmî çalışmalarını tamamlayan Ali Kuşçu Semerkand’a döndükten bir süre sonra da Uluğ Bey tarafından; “İlim Çin’de de olsa gidip alınız” buyuran Kâinatın Efendisi Sallallahu Aleyhi Vesellem’in Hadis-i Şeriflerine zâhiren uymak için Çin taraflarına gönderilir. Semerkand’a dönüşte dünyanın yüzölçümünü hesaplar. Ayrıca meridyenlerin tesbit ve ölçümünü yapar. Dünyanın eğimli olduğunu söyler ve derecesini de 23.30 olarak tesbit eder. (Günümüzdeki tesbit 23.27 derece.)

Uluğ Bey, babası Şahruh’un yerine 1447’de tahta geçtiğinde Ali Kuşçu’da artık bir hükümdârla çalışmaktadır. Fakat bu birliktelik iki yıl sonra Uluğ Bey’in öldürülmesiyle sona erer. En büyük hâmisini kaybeden Ali Kuşçu, yaklaşan hac mevsimini de bahane ederek Semerkand’dan ayrılır. Mekke’ye giderken uğradığı Tebriz’de Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan’dan büyük ilgi görür. Uzun Hasan Ali Kuşçu’nun ilmine, vakarına hayran kalır ve elçilik göreviyle İstanbul’a Fâtih Sûltân Mehmed Hân’a gönderir.

Bu elçilik görevi Ali Kuşçu’nun hayatında dönüm noktası olur. Fâtih; büyük âlim Ali Kuşçu’ya, Ali Kuşçu da çağ açıp, çağ kapayan Cihân Sûltânı Fâtih’e hayran kalır. Aralarında birdenbire mânevî bir muhabbet ortaya çıkar. İstanbul'u İslamiyet'in yeni başkenti yapmak isteyen Fatih, Ali Kuşçu gibi bilim ve sanatta öne çıkmış bütün şahsiyetleri İstanbul'da toplamayı istemektedir. 

Ve Fâtih’ten İstanbul’da kalması için ilk teklif gelir. Ali Kuşçu bu teklife çok sevinir. Fakat verdiği cevap mânidardır. Ali Kuşçu, İstanbul’da elçi olarak bulunduğunu, ancak görevini tamamladıktan sonra gelebileceğini söyleyerek Tebriz’e geri döner. 

Kısa süre sonra da hazırlıklarını tamamlayarak ailesi ile birlikte yola koyulur. Fâtih, İstanbul Kadısı büyük âlim Muslihid’din Mustafa’nın başkanlığında bir heyete sınırda karşılattığı Ali Kuşçu’ya ayrıca her Konak başı iki bin altın harcırah ödenmesini emretmiştir. Böylece İstanbul’a varılır. Fâtih büyük bir muhabbetle kucakladığı Ali Kuşçu’yu bir müddet sonra Ayasofya Medresesine Baş Müderris tayin eder. Bu tayin İstanbul’da astronomi ve matematik alanındaki çalışmaları hareketlendirmiş, Ali Kuşçu’nun derslerini ilim adamları takip eder olmuştur.

Başta Ali Kuşçu olmak üzere, pek çok âlime hizmet kapılarını açan Ayasofya Medresesini Fatih Sultan Mehmed, camiye çevirdiği Ayasofya'nın kuzeybatısında yer alan papaz odaları olarak adlandırılan yapıyı medrese olarak ilme kazandırmıştı… İşte bu medrese aslına uygun olarak vakıflar müdürlüğü tarafından yaptırıldıktan sonra 2022 Nisanında Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan Beyefendi tarafından yeniden açıldı. 

Caferiye Sokak’a bakan ön cepheye taş kaplama yapıldı. 42 olan oda sayısı yeniden onaylanan proje ile 38'e düşürüldü.

1.300 metrekaresi kapalı olmak üzere 1.473 metrekarelik Ayasofya Fatih Medresesi, Yazma Eserlerden, İslâm Hukuku’na kadar pek çok araştırma merkezlerine hizmet vermek üzere Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesine Ayasofya Yerleşkesi olarak aslına uygun şekilde kullanılmak üzere tahsis edildi. 

Bilindiği üzere, Osmanlı Devleti’nde medreseler hükümdarlar ve devlet adamları tarafından kurulurdu. Orhan Bey’in İznik Medresesini, Çelebi Mehmed’in Bursa’da Sûltâniye, II. Murad’ın Edirne’de Saatli medreseyi inşa ederek kurduğu gibi, Fâtih Sûltân Mehmed Hân da İstanbul’da Ayasofya Medresesi ile havârîler kilisesi üzerine kendi yaptırdığı cami ve Sahn-ı Semâniye Medresesini kurdurdu. 

Sahn-ı Semân (8 fakülte) devrinin en önemli üniversitesiydi. Bu üniversitenin Sahn’larından bir tanesi tıbbiyeye aitti ve aynı zamanda 70 yataklı uygulama hastanesiydi.

Fâtih; ayrıca Ali Kuşçu’yu Molla Hüsrev’le birlikte Fâtih Camii yerleşkesinde yer alan Sahn-ı Semâniye medreselerinin proğramını düzenlemeye memur eder. En üst düzeyde eğitim veren bu yükseköğrenim kurumu Sahn-ı Semân Medresesinde; Kur'an, hadis, kelâm, fıkıh, tefsir gibi İslam bilimlerinin yanı sıra matematik, astronomi, fizik, kimya gibi aklî bilimlerde derslerde verilir. 

Külliyedeki medreseler Semâniye ve Semâniye’nin tamamlayıcısı konumunda Tetimme medreseleri olarak ikiye ayrılarak Fatih Camiinin sağında Marmara tarafında bulunanlarına Akdeniz, solunda Haliç tarafında bulunanlarına Karadeniz medreseleri adı verilmişti. Her medrese (Fakülte), on dokuz oda ve bir dershaneden oluşmakta idi. Böylece sırt sırta 8 fakülte de 152 oda bulunmaktadır. 

Ali Kuşçu, burada Fatih Külliyesi'nin programlarını hazırladı, medreseleri hiyerarşik bir yapıya kavuşturdu, astronomi ve matematik dersleri verdi. Üstelik çeşitli güneş saatleri de yaptı. Bunların dışında Ali Kuşçu, Ay'ın haritasını çıkaran ilk insan olmuş ve bundan dolayı bugün Ay'ın bir bölgesine Ali Kuşçu ismi verilmiştir.

Fatih Sûltân Mehmed, Ali Kuşçu’nun çalışmalarını ve hizmetlerini hayranlıkla izlerken 19 Ağustos 1474’te Konya Beylerbeyi olan oğlu Şehzâde Mustafa’nın vefât haberi gelir. Bu haber bütün Konya halkını da üzmüştür. Karamanoğlu Beyliği Osmanlı topraklarına henüz yeni katılmasına rağmen Şehzâde Mustafa müthiş Osmanlı düşmanı mağrur Karamanoğulları’nın bile gönlünde taht kurmayı başarmıştı.

Aradan 117 gün gün geçmişti ki, bu kez de üzerine titrediği, kol kanat gerdiği büyük âlim Ali Kuşçu 16 Aralık 1474 tarihinde hayata vedâ etti. Eyüpsultân Camii haziresinde toprağa verilen Ali Kuşçu’nun tabutuna Fâtih Sûltân Mehmed bizzat omuz vermişti. Mekânı cennet olsun.

Devlet-i ebed müddet için ter döken, kalem oynatan, Allah-û Teâlâ’nın kendisine bahşettiği dağarcığındaki bütün ilmi talebelerine aktarmak için gece gündüz çalışan Ali Kuşçu’ya ve bütün âlimlerimize, ilim ehline şükranlarımızı minnetlerimizi sunuyoruz…

Halit Kanak / Yeni Akit Gazetesi

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat