10 Ağustos 1543 Estergon’un fethi ve Öziceli Hacı İbrâhim Camii
- GİRİŞ09.08.2025 09:47
- GÜNCELLEME09.08.2025 09:47
Kânûni Sûltân Süleyman, Takvimler 23 Nisan 1543’ü gösterdiğinde Edirne’den yola çıkmadan önce teamül gereği muhteşem ordusuna resmî geçit yaptırdı. Disiplinli bir şekilde hünkarlarının önünden geçen birlikler intizâmını bozmadan sefere koyuluyorlardı.
Önce en önde ordunun suyunu taşıyan saka sınıfından bölükler ahenkli bir şekilde geçti. Onların hemen arkasından Türk Hâkânı’nın hazinesi ile özel eşyalarını taşıyan ve her bir bölüğün 300’er katırdan oluştuğu 7 bölük yâni 2.100 katır geçişini yaptı. Onları, her safta 9 atlının bulunduğu 100 sıradan oluşan 900 kişilk özel hassa süvâri taburu Cihân Padişahını selamlayarak takip etti.
Peşinden, ordunun bir kısım erzak ve cephanesini taşıyan 5.400 deveden ibâret Hacinsüvar Levâzım Tugayı geçti ki her safta 6 deve bulunan 900 saftan oluşuyordu. Sonra sırasıyla 1.000 kişilik Cebeci Taburu, 500 kişilik Lağımcı Taburu, 400 kişilik Arabacı (nakliye+lojistik) Taburu törenle geçişlerini tamamladılar.
Başlarındaki subayların rengârenk tören elbiseleri içerisinde yönettiği Anadolu Tımarlı Tümenleri de kalabalık bir şekilde ihtişamlı geçişini yaptı. Ardından 12 bin kişilik ağır piyâde olarak tarif edilen yeniçerilerin ile 200 kişilik mehteran bölüğü yeri göğü inleterek ilerlediler. Resmi geçit tamamlanınca Cihân İmparatoru Kânûni 220 kişilik hassa yaverleri ve özel 70 gözüpek korumaları solaklar arasında yola koyuldu.
Bu arada Kânûni’den “hazırlanın” emrini alan ince donanmada kış boyu hazırlığını yapmış, 371 parça gemiyi Tuna’dan içeriye sokmuştu. Sevk ve İdârenin başında Segedin’in yeni Sancakbeyi Ali Bey ile yardımcısı Sinan Ağa bulunuyordu ve ordunun ana erzak ve ana mühimmatını taşıyordu.
Kânûni’nin hedefinde; Macaristan topraklarında kalan birkaç kaleyi de aldıktan sonra Budapeşte’nin ilerisine giderek yeni Serhat Kaleleri zaptetmek ve sınırları güvence altına almak vardı. En ideâli ise öteden beri gözüne kestirdiği stratejik Estergon’du.
Avrupa’nın en büyük katedrallerinden birinin bulunduğu Estergon, aynı zamanda Macaristan’ın en büyük dînî kuruluşu başpiskoposluğun merkezi olduğu gibi, Macar tacının saklandığı ve taç giyme törenlerinin yapıldığı yer olması nedeniyle Macarlar arasında kutsallık kazanmıştı. Bundan dolayı Kânûni Sûltân Süleyman daha önce buraya dokunmak istememişti.
Ancak görmüştü ki haçlı ordularını dizayn ederek Türklerin üzerine sevkeden en önemli yılanbaşlarından birisi burada bulunan katedral ve onun kardinal ve papazlarıydı. Öyleyse yılanın başı ezilmeliydi.
Ordu 1 ay, 11 gün sonra 4 Haziran’da Belgrad’a vardı. Rumeli Beylerbeyi Kara Ahmed Paşa ile Anadolu Beylerbeyi İbrâhim Paşa orduya burada katıldılar ve 6 Haziran’da Tuna’nın kolu Sava Irmağı kuzeye doğru atlanarak yola devam edildi.
Bu arada vefât eden Budin Beylerbeyi yerine atanan Akıncı Beyi Balı Bey, yanına Bosna Beylerbeyi Ulama Paşa’yı alarak bölgede temizliğe başlamış, Almanlardan Belostina, Rahoça, Sofronika, Athina kasabalarını almış, Rumeli Beylerbeyi Kara Ahmed Paşa ile buluştuklarında da 1687 yılına kadar bizde kalacak olan Osiyek’in 30 km. kuzeybatısında bulunan Valpo Kale’sini fethetmişti.
Ardından Osiyek Sancakbeyi Murad Bey’le, Mohaç Sancakbeyi Kasım Bey tarafından 4 Temmuz’da Mohaç’ın yaklaşık 30 km. kuzeybatısında Peç şehri alındı. Bu fetihten sonra Peç, Budapeşte’den sonra en büyük Türk şehri olarak yüzlerce Türk eserine ev sahipliği yapacaktır. (Meşhûr Osmanlı tarihçisi İbrâhim Peçevî buralıdır.) Bu arada 8 günlük kuşatmayla Peç’in güneyinde Şikloş da fethedilmiştir…
Bu saha temizleme çalışmaları yapılırken Kânûni Sûltân Süleyman 1 ay, 23 gün süren Belgrad-Estergon arasındaki yolu tamamlayarak 29 Temmuz 1543’te Estergon önlerine geldi. 315 topla bombardıman edilen Estergon; Alman, İspanyol, Sloven, Slovak, Çek, İtalyan birliklerince savunulması 12 gün boyunca sürdü. Nihayet 10 Ağustos 1543 Cuma günü kale teslim oldu.
Anadolu Alay Beylerinden Cündi Sinan Bey ile Tuna İnce Donanmasından Mehmed Bey rütbeli olarak şehit olanlardı. Kânûni camiye çevrilen büyük kilisede namaz kılmış, şehrin imâr çalışmaları aynı gün başlamıştı. Stratejik noktada Serhat Şehrimiz Estergon asırlar sonra da unutulmamış, kalplerimizin derinliklerinde yeniden aslî vatan olmasını hasretle beklerken, Macaristan’ın Türk Devletleri Teşkilâtı’na katılması, Budapeşte’de birde TDT ofisinin açılması Estergon’u yeniden Türk Dünyası sınırları içerisinde görmemizi sağlamıştı.
Biz de bu vesileyle 12 Kasım 2021 tarihinde Türk Devletleri Teşkilâtı’nın kuruluşu ilân edildikten 8 ay sonra Macaristan Bugaç’ta yapılan “Turan Kurultayı” için geldiğimiz Budapeşte’den şanlı akıncılarımızın “Su başı durak” diye ifade ettikleri Estergon’a uğramadan edemezdik.
15 Ağustos 2022 tarihinde Budapeşte’den Estergon’a ulaşmak için kuzey batıya doğru hareket ettiğimizde bizleri büyük bir heyecan kaplamıştı. 50 km’lik yolu Türkiye’mizdeki gibi düzgün yollar olmadığı için 1 saat 10 dakikada alabildik.
122 yıl bizde kalan Estergon’a geldiğimizde kalenin ortasında eski katedralin yerine 1822-1869 yılları arasında yapımı süren 5.600 metrekare alana oturtulmuş, 118 metre yüksekliğinde dünyanın 18’inci büyük kilisesi bizi karşıladı. Katedralin ağır kokusu içinde seyir kulesine tırmandık. Tuna’nın muazzam görüntüsünü izlemekten uzun süre kendimizi alamadık. Kale surlarının üzerinden ayrılmamız da kolay olmadı.
Hemen karşımızda Tuna üzerinden bir köprüyle Çekoslovakya’ya aitken şimdi Slovakya’ya bağlanan Kanûni Sultân Süleyman’ın bizzat fethettiği ve Ciğerdelen ismini verdiği Parkany ilçesi vardı. Estergon Kalesinden inince Tuna üzerindeki Marie Valerie köprüsünü bilmem kaç bin kere geçen akıncılarımızı yâd ederek geçip Slovakya topraklarına Ciğerdelen’e girdik. Dönüş yine bir türlü kopamadığımız Estergon’a olmuştu.
Burada bu yazının ana teması olacak boynu bükük Öziceli Hacı İbrahim Camii’nden bahsetmeden geçemeyeceğim. Başkanlığını Dumlupınar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak Hocamızın yaptığı Türk Yüksek İstişâre Kurulunun değerli üyesi Aselsan Gnl. Müd. Yardımcısı kıymetli Taha Yücel Bey’in ikâzıyla caminin varlığından haberdar olduk.
Evliyâ Çelebi’nin; günümüzde tamamen izleri silinmiş Mahkeme Camii ve Kızıl Elma Camii ile birlikte bahsettiği ve ayakta kalabilen Öziceli Hacı İbrahim Camii'nden bahsediyoruz.
Camii, Macaristan'ın Estergon şehrinde 1605 yılında inşa edildi. Evliya Çelebi bu camiyi, "Kurşun örtülü, çatma nakışlı, kısa tavanlı, sağlam vakıflı, kalabalık cemaatli, uzun kagir minareli, yeni yapı güzel bir cami" olarak tanımlıyordu.
Kare planlı olan cami kubbesiz, ahşap tavanlı bir yapıdır. Osmanlı Türk mimarisiyle kesme taştan inşa edilmiş bir minaresi Avusturyalılar tarafından yıkıldığı için günümüze ulaşmamıştır. Ancak küçük bir kısmı aslına uygun olarak tâdil edilebilmiştir.
Öziceli Hacı İbrâhim Camii 1700’lü yılların ortalarında bir süre erzak deposu, sonrasında ise konut olarak kullanılmış, bu süre içerisinde mimari özelliklerini büyük oranda yitirmiştir.
Uzun yıllar farklı amaçlarla kullanılan caminin aslına döndürülmesi için ilk çalışma 1965'te Macar Türkolog Gyözö Gero tarafından başlatılmış, ancak esas çalışmaya bir Macar şirketi tarafından 1998 yılında harabe haldeyken satın alındıktan 9 sene sonra 2007 yılında kavuşabilmiştir.
Cami; bu yılda tekrar Türkolog Gyözö Gero danışmanlığında Arkeloji Müzesi tarafından tamirata tabi tutuldu ve orijinal haline en yakın şekilde onarıldı. Ekonomik meselelerden dolayı da caminin restorasyonu 5 yıl sürdü. Hatta parasızlık yüzünden minarenin tamamı restore edilemedi.
1965 ve 2007 yıllarında Hacı İbrâhim Camii’nin onarılmasında fiilen çalışan Gyözö Gero, Pazmany Peter tarafından kurulan Eötvöz Lorand Üniversitesinden arkeoloji, oryantalizm ve İslâm konularında ihtisas yaparak 1952 yılında mezun olmuş, daha sonra profesörlüğe kadar yükselmiş, mezun olduğu Eötvöz Lorand Üniversitesinde ders vermişti.
Mülk sahibi Karl Rosenberg, bu denli önemli tarihi bir yapıyı restore ettirdiği için ayrıca Macaristan Eğitim ve Kültür Bakanlığı tarafından bir ödüle layık görüldü. Böylece Osmanlı'nın Estergon'daki son izi de tarihin tozlu sayfalarına bırakılmaktan kurtarılmıştı.
Şimdiki ve son sahibi Vıdra Peter camiyi “Rozsakert” isimli restoran yapmış. Açık adresi Berenyi Zsigmond caddesi 18-20 Esztergom diye geçiyor. Tuna Nehri’nin hemen kenarında surlar üzerine inşa edilmiş güzel bir yapı.
Satın alınarak yeniden günde beş vakit namaz kılınan yer olması için başta TİKA’mız olmak üzere kurumlarımızı kutsal göreve dâvet ediyorum. (Sahibi, emlak fiyatlarının düşmesi sebebiyle kıymetinden çok aşağı bir fiyata satmaya hazır. Telefonu bizde mahfuz.)
Estergon’un eskiden olduğu gibi serhat kalemiz olması bizler ve Türk-İslâm Coğrafyası için oldukça önemlidir. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ifâdeleriyle burayı alarak, aslına uygun hâle getirecek, bayrağımızı yeniden dalgalandıracak “babayiğit” kurumlarımızı ve işadamlarımızı göreve çağırıyoruz…
Yeni Akit
Yorumlar1