Suriye krizi dönüm noktasıdır
- GİRİŞ26.06.2012 11:03
- GÜNCELLEME26.06.2012 11:03
Bu krizden ya başı eğik çıkılacak ve Türkiye son on yıllık 'Küresel güç' olma iddiasından vazgeçerek sınırları içinde pasif dış politika günlerine dönecek ya da Dışişleri Bakanımızın dediği gibi, Ortadoğu'da 'değişim dalgasını yönetecek' aktif güç olacak.
Her zaman yazıyorum: Türkiye, dış politikadaki müessiriyet bakımından on sene önceki Türkiye değildir. AK Parti'nin iktidarı döneminde, özellikle Başbakan Erdoğan'ın vizyonu, Cumhurbaşkanı Gül'ün her statüdeki çalışmaları ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun diplomatik dehası sayesinde, Türkiye bambaşka bir 'küresel güç' ve dünya politikasında ağırlığı hissedilen bir ülke hâline gelmiştir. Bazı uygulamalarda geç kalındığı ve önemli fırsatlar kaçırıldığı için üzülmemize rağmen bu üstün başarılı icraatın inkârı mümkün değildir.
***
Türkiye'nin Suriye politikası ve geçen yıldan beri Suriye'deki BAAS yönetiminin katliamları karşısındaki tutumu doğrudur. CHP'nin Nusayri zulmünü adeta destekleyen politikasını tasvip etmek mümkün değildir. Türkiye'nin son dönemde, Suriye'deki cânice katliamlara karşı çıkması, aslâ bir tezat değil, uluslararası meşruiyet ve hukuktan yana hümanist bir politikadır. Bu diplomatik uygulamada Türkiye, hem insanlık dışı cinayetler karşısında haklı tepkisini ortaya koymuş, hem de dış politikadaki ağırlığını ve millî menfaatlerini gözetmiştir. B
en, bazılarının söylediği gibi bir 'savaş delisi' veya 'şahin' falân değilim. Sadece saçını devlet ve millet hizmetlerinde ağartmış, 'âkil adamlar'ın müsaadesiyle naçizane bir devlet adamıyım. Gayet tabiî olarak ben de 'barış' taraftarıyım. Esasen canü gönülden inandığım 'İslâm' barış demektir. Lâkin inanan insanlar, zulme ve haksızlığa karşı savaşmışlardır. Canımdan çok sevdiğim milletimin ve devletimin millî menfaatleri, gözümde en yüksek değer yargısı taşıyan kavramlardır. Milletimizin de aynı duygular içinde olduğunu biliyor ve bu yazımı onların hissiyatına tercüman olmak için kaleme alıyorum.
Yorumlar1