İnsanlık ölmedi, karanlık sorgulanacak!
- GİRİŞ21.01.2012 08:28
- GÜNCELLEME21.01.2012 08:28
Taksim’den Agos’a doğru 19 Ocak Perşembe günü öğle vakti yürürken, sevgili Hrant’ı on binlerce kişiyle birlikte anarken, “Bu dava böyle bitmez!” diye bağırırken, bu ülkede insanlığın gerçekten ölmediğini, karanlığın sorgulanmaya devam edeceğine dair inancım güçlendi.
Karin Karakaşlı’nın Agos’un balkonundan yaptığı, bugün köşeme aldığım konuşmasını dinlerken de içim acıdı ama çok şey hissettim ve düşündüm, geçmişe ve geleceğe dair..
* * *
Sevgili canlar,
19 Ocak bir anma günü değil. Hiçbir zaman da olmadı. Zaten bu topraklarda ayrı ayrı yaşatılmış ne kadar acı varsa, hiçbirinin anma günü olmadı. Herkes acısının yaşatıldığı o tarih geldiğinde, kendince, bir başına kahroldu.
Sonra 23 Ocak günü geldi.
Bundan beş yıl önceydi. “Türklüğü tahkir ve tezyif” ten mahkûm edilen, Türk düşmanı ilan edilen bir Ermeni gazetecinin cenazesi hepimizi buluşturdu.
Çünkü Hrant Dink bu ülkenin bütün acılarının dermanına talipti. Onu güpegündüz, şimdi durduğumuz bu kalabalık Halaskargazi Caddesi üzerinde sırtından vurdular. Hepimizi de o cinayete görgü tanığı kıldılar.
O cenaze gününde 1915’i, Dersim’i, Maraş’ı, Çorum’u, tekmil faili meçhulleri, ihtilalleri, olağanüstü halleri, bitmek bilmez darbe girişimlerini buluşturduk. Kompartıman usulü ayrı ayrı yaşamamız buyrulmuş ne varsa, bir kıldık. Büyük oyunu onun birleştirici ruhuyla bozduk.
Onu bir kezde öldürmediler sevgili canlar.
Önce Sabiha Gökçen haberi üzerine Genelkurmay’ın bildirisiyle öldürdüler. İstanbul valiliğinde MİT mensuplarınca tehdit edilirken öldürdüler. Hrant Dink’i, barış yolunu gösteren yazılarından cımbızladıkları cümlelerle “Türk düşmanı” ilan ederek öldürdüler.
Her yazıya, her söyleşiye nefes tüketir, kendini izaha mecbur hissederken öldürdüler. Agos’un önünde “Hrant Dink bundan sonra bütün öfkemizin ve nefretimizin hedefidir” diye bağırırlarken öldürdüler.
Mahkemeden mahkemeye koşturtur, bilirkişi raporuna rağmen ısrarla mahkûm ederken ve o mahkûmiyeti onaylamakta beis görmezken öldürdüler.
Kendisi yetmezmiş gibi oğlunu ölümle tehdit ederken ve kimbilir daha ona, bizlere hiç söylemediği neler neler yaşatırken öldürdüler.
Gerisi de çorap söküğü gibi geldi.
Silinen telefon görüşmeleri, karartılan deliller, gizlenen bilgiler, imha edilen raporlar, başlatılmayan ya da kapatılan soruşturmalar, zamanaşımından aklanan istihbarat memurları birbirini izledi.
Köşe yazısının tamamını okumak için bu linki kullanabilirsiniz
Hasan Cemal - Milliyet
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol