Amerika’nın hegemonyası, Kovid-19 pandemisi ve nihayet Rusya’nın Ukrayna’yı işgali… Üç faktör, “serbest piyasa ekonomisi”nin kocaman bir balon, kocaman bir yalan olduğunu ortaya çıkardı.

Hegemonlar, helvadan yaptıkları “serbest piyasa putunu” yediler. Bize de bunu “özgür dünya” kuralları diye pazarladılar..!

Amerika’nın kafasına göre, “hasım” bellediği ülkelere yaptırım uygulaması… Peşine, Avrupa Birliği’ni (AB) takması, yıllardır rutin bir uygulamaya dönüşmüştü.

Amerika, “stratejik ortağı” ve NATO’da en büyük paydaşı Türkiye’ye bile “hasımlarına uyguladığı” Caatsaa yaptırımlarını uygulamaktan geri durmadı.

Pandemi sürecindeyse, özellikle gelişmiş ülkelerin, az gelişmiş ülkelere ve gelişmekte olan ülkelere yaptıkları unutulacak türden değil. Dahası uluslararası hukuku çiğneyerek birbirlerinin tıbbi malzemelerine bile çöktüler.

“Özgür dünya” kurduğu kapitalist düzeni, kendi elleriyle yıktı.

“Hür teşebbüs”, “mülkiyet hakkı, “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” diye formüle edilen, liberal ekonomi heyulası yerini “emir-komuta” modeline bıraktı.

***

Son olarak, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesini bahane eden Amerika ve AB, yaptırım adı altında “serbest piyasa”yı yerle bir etti.

Rusya’nın nakit mal varlıklarını dondurmaktan, uluslararası ticaretten dışlanmasına kadar birçok yaptırım kararı alındı.

Ama kapitalizmin sonu denecek veya liberal ekonomik düzenin yıkıldığının ispatı denecek bir yaptırım var ki evlere şenlik… Rus oligarkların mallarına el konulması.

Düşünün, 24 Şubat 2022 gününe kadar, bir Rus oligarkının Amerika’daki, İngiltere’deki veya herhangi bir Batı ülkesindeki malikanesi, serveti meşru ve serbest piyasa ekonomisi içerisinde kabul edilirken…

25 Şubat sabahı, o oligarkların tüm mal varlığı “gayri meşru” ilan ediliyor.

Gerekçe ne? Gerekçe, “Rusların mallarını Putin ile birlikte çaldınız!”

Bir gün önce, hür teşebbüs, sermayenin özgürce dolaşımı, mülkiyet hakkı, temel hak ve özgürlükler diye pazarladığınız…

“Demokratik hukuk düzeni” diye ambalajladığınız…

Adına kapitalizm ya da serbest piyasa ekonomisi dediğiniz düzeni bir gün sonra unutuverdiniz.

Aslında Amerikan hegemonyasına bağımlı bir yapı olduğunuzu gösterdiniz. Bildiğiniz derebeylik düzeni!

***

Amerika’nın peşine taktığı diğer ülkelerle birlikte Birleşmiş Milletler (BM) kararları olmadan uyguladığı yaptırımlar küresel serbest piyasa ekonomisini zaten zora sokuyordu. Rusya ve Rus oligarklara uygulanan yaptırımlar ise, kapitalizmin sonu niteliğinde. Dahası, iktisat ile alt başı düşünmemiz gereken siyasette de dünya küresel köyünde yeni derebeylik düzeni kuruldu.

Çünkü Amerika, kendisi ile uyumlu çalışmayan kim ve hangi devlet varsa dolara dayalı küresel ekonomik sistemin dışına itmek için her yolu deniyor.

Bakar mısınız, 2 ay önce Beverly Hills’teki malikanesinde hayatını sürdüren bir Rus oligarkın serveti tartışma konusu bile değilken bugün o malikane ve servet, gayri meşru ilan ediliyor.

Ve buna da “özgür dünyanın kuralları” deniyor.

Hani “Paranın dini imanı olmazdı.” Hani, “Paranın rengi” olmazdı.

Hani, mülkiyet hakkı, hür teşebbüs hakkı vardı. Hani sizin helvadan yapıp taptığınız “serbest piyasa putu”nuz vardı.

O putu, acıktığınızda oturup bir güzel yediniz.

Ve bize hala “serbest piyasa” masalı anlatıyorsunuz.

Dünya düzeni değişiyor. Bu değişimde her ülke kendi gücünce yerini alıyor.

Türkiye, bütün oyunu görüyor. Yeni kurulan dünyada yeni yerini güçlendiriyor.

Özdağ, cini şişeden çıkarttı

Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ, gündem belirleme beceresini gösterip, “Cumhurbaşkanı adayımız Mansur Yavaş” dediğinde, canlı yayında “Özdağ, Smith Wesson ile Mansur Yavaş’ı alnından vurdu” demiştim.
Tabii ki mecazi anlamda söylediğim söz dün nihayet karşılık buldu. Sayın Yavaş, İyi Parti lideri Akşener ile görüştükten sonra “Ben siyasetin içinde bir insan değilim. Açıklamalar benim rızamın, bilgim dışında” dedi.
Mansur Yavaş’ın, anketlerde epeyce önde olduğunu biliyoruz. Ama kendisinin bu konuda konuşmadığını da… O halde, Ümit Özdağ, Yavaş’ın ismini ortaya atarak bir şey murat etti.
Acaba ne?
Bence cini şişeden çıkarttı. Bakalım sonrası ne olacak?

Serseri mayınların Boğaz’a neden geldiğini anladınız mı

1 Nisan’da bu köşede “Serseri mayınlar Boğaz’ı zorlarken” başlığıyla bir yazmıştık. Yazıda Boğaz’ın Karadeniz çıkışında bulunan “serseri mayınlar”a ilişkin bir önemli bir isimden şunu nakletmiştik:

“Mayınların nasıl geldiğini de biliyoruz, kimlere ait olduğunu da biliyoruz. Her şeyi biliyoruz. Ve Türkiye’nin hak ve menfaatleri neyi gerektiriyorsa onu yapıyoruz.”

Bu ifadeleri teyit eden açıklama dün Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’dan geldi.

Sayın Akar, “Belki ‘NATO’ya ait mayın tarama gemilerinin Karadeniz’e girmesi için bir plan dahilinde bırakılmış olabilir’ diyenler de var.

Anladığım şu oldu, Ukrayna-Rusya savaşı sadece bu iki ülke savaşı değil. Ya da savaş sadece Ukrayna sahasında yaşanmıyor.

Yeni Şafak