"Koçum benim!"

  • GİRİŞ17.03.2015 10:29
  • GÜNCELLEME17.03.2015 10:29

Belki "birey" olmak dedikleri özünde böyle bir şeydir. 
Mesela...
İki spor ayakkabı markasından birini tercih ettiğimizde; menüden nihayet sevdiğimiz bir yemeği seçtiğimizde, bir apartman dairesi yerine bahçeli bir evi yeğlediğimizde özgür olduğumuzu sanırız.
O an kendimizi "hayatımızın efendisi" gibi görürüz.
Oysa şu ürün yerine bu ürünü seçmenin neresi özgürlük, nesi iktidardır?
Ancak kafayı yastığa koyduğumuzda fark ederiz ki, esas seçimlerimizden bucak bucak kaçıyoruz.
Hepsi endişe kaynağı, hepsi keyfimizi kaçırıyor.
Neyse ki, uykumuz geliyor da, unutuyoruz. 

Yük gibi gelen sorumluluklar, doğruluğundan şüphe duyulan ödevler ve mecburiyete dönüşmüş iş güç dünyasında kararlar vermenin huzursuzluğuyla baş etmek kolay mı?
İşte tam o noktada tuzu kuru sosyal kesimler "koçlar"ı imdada çağırmaya başladı. Böylece yeni bir meslek ortaya çıktı.
Psikanalist Michael Bader "son yirmi yıl içinde yardımcı olunacak problem alanlarından daha fazla sayıda koçluk tipi türedi" diyor. Haklı. 
Düşünebiliyor musunuz?
Yaşam koçları, ilişki koçları, spor koçları, beslenme koçları, liderlik koçları, aile koçları, vd.
Hepsi ne yapacağınızı söylemek ve hayatınızı sizin yerinize planlamak için hazır ve nazırlar! 

Geçen cumartesi hayat benimle de bir güzel dalgasını geçti.
Sen misin, "Kişisel Gelişim" ideolojisini ve "koçluk" modasını eleştiren!..
Ne göreyim, o yazımın dijital versiyonunun altında bir "yaşam koçu"nun kocaman ilanı var.
Sonra aynı gün eski bir arkadaşımla karşılaştım.
Ayaküstü anlattı: "Hep spor yapmayı istedim ama bir otoritenin zorlaması gerekiyordu. Şimdi bir spor koçum var, içeceğim su miktarını, yakacağım kaloriyi, günümün nasıl geçeceğini bile o belirliyor."
Hani başka zaman sorsam, her türlü otoriteden nefret ettiğini söyler, öyle bir tiptir.

yazının devamı için tıklayınız

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat