Ekmek, insan ve siyaset...
- GİRİŞ16.10.2015 10:19
- GÜNCELLEME16.10.2015 10:19
Bazı yerleri bal rengi bazı yerleri koyu kahverengi ana gövde önce sakız gibi esnedi, sonra kalın kabuğun içinde saklanan tok yumuşaklık kopup ayrılıverdi.
Birden mis gibi taze ekmek kokusu yayıldı ortalığa.
Hamurun gözenekli noktalarından çekirdeği alınmış birkaç siyah zeytin tanesi döküldü.
Bir saçak dil peyniri, bir dilim domates ve bir lokma ekmek...
İşlenmemiş buğday ve ekşi mayanın benzersiz tadı damağımda kalıcı olsun istedim.
Sonra içimden bu anı yazmak geldi.
Keşke uzun uzun anlatsaydım.
Bu ekmekten, ekmeklerden, ekmeğin katıksız güzelliğinden bahsetseydim.
Nimetin cevheri, emeğin hası işte oradaydı.
Eskiden böyle şeylerden ne çok söz açardım. Şimdiyse bu konulara değinmek yanlış, yersiz bir şey yapıyor, gevşek davranıyor, çok daha önemli konuları atlıyormuşum gibi geliyor.
Varlığına hamd edilecek, yere düşmesine izin verilmeyecek, düştüğünde öperek kaldırılacak bir güzelliği kelimelerle ifade etmeye çalışmak yersiz, zamansız olabilir mi?
***
Şimdilerde yazarken tedirgin olmaya başladığım bir başka konu da düpedüz insan ve insanlıktan söz etmek.
Yok! Öyle "büyük insanlık" falan değil tabii.
Hali tavrıyla küçük, kendine rağmen içsel değeriyle büyük insanı içine alan meseleler yani.
Ömrümü onu yaşayıp öğrenerek geçirdim ve yıllarca yazılarıma konu ettim.
Geçenlerde bir dostum "insanı sorgulamayı bıraktın!" demez mi!
Sonra açıkladı tabii: "Bizi mahveden küçük yalanlarımızı deşmeyi bıraktın, sosyal ve siyasi meselelere gömüldün de, n'oldu yani! Nihayetinde beyazı, esmeri hepimiz aynı hamurdanız; konuşmamız gereken çok meselemiz var."
Tamam, dedim ona, geçmişteki konularıma döneceğim, az kaldı.
Fakat kendi lafıma kendim de inanamadım.
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol