Yüzleşme...
- GİRİŞ25.11.2009 09:08
- GÜNCELLEME25.11.2009 09:08
Yaşamla yüzleşmek, tarihle yüzleşmek...
Ezenin değil ezilenin yanında olmak; genç ölümler karşısında sessiz kalmamak.
15 yıl önce Tunceli’de gıda kısıtlaması yapılırken o yörenin insanının yaşadığı zorlukları anlatmak.
12 Eylül faşist askeri darbesinde Tuncelilileri potansiyel suçlu olarak görüp onları “komünist uşağı” ilan eden gazete manşetlerini unutmamak.
Kimliklerinde doğum yeri “Tunceli” yazanları İzmir’e sokmayıp aynı otobüsle gerisin geri gönderenleri sorgulamak.
90’lı yıllarda devlet işi gücü bırakmış, terörle mücadele adı altında Tunceli’yi “pilot bölge” ilan etmemiş miydi?
Kışlık gıda gereksinimleri, nohut, bulgur, fasulye, şeker, un, tuz karneye bağlanmamış mıydı?
Unuttuk, unutturulduk!
Şimdi Dersim kıyımıyla yine gündeme geldi Tuncelililer...
Kendilerini “Dersimli” gördükleri için yıllarca aşağılandılar; yurtsever, devrimci, sosyalist oldukları için suçlandılar.
Onlar ki, laik demokratik Cumhuriyete sımsıkı bağlıydılar... Onlar ki Mustafa Kemal’i canları gibi severlerdi... Onlar ki, dinciliğe, tarikatçılığa hep karşı çıkmışlardı... Gelin görün ki Tunceli tarikatçı bir kuşatma altında şimdi.
Tüm kentlerde milletvekili çıkaran AKP’nin salt Tunceli’de sırtı kündeye gelmişti...
Devlet 12 Eylül’de onları “komünist” görmüş, 1990’lı yıllarda “terörist” yaftasını yapıştırmıştı.
2007’de devletin valisi, buzdolabı, çamaşır makinesi, televizyon, koltuk takımı, yatak ve yorgan dağıtmıştı...
Seçimler gelip çattı... Dersimli oyunu vermedi AKP’ye... 81 kentte milletvekili çıkaran AKP, Tunceli’de avucunu yaladı, tıpkı CHP gibi...
***
CHP kurmayları hiç düşünmedi Dersimlilerin neden partilerine oy vermediğini...
Zaten düşünmeye de hiç niyetleri yoktu!
Onur Öymen’in o talihsiz konuşması işin tuzu biberi oldu şimdi...
Dersimliler kırılgandır, alıngandır.
Kırıldılar, demokratik tepki gösterdiler!
Oysa Aleviler hep CHP’ye oy vermişlerdi yıllardan beri.
Öfkelenseler de, içlerine sinderemeseler de sandığa gittiklerinde “CHP” dediler...
Toplum olarak ne kendimizle yüzleşiyoruz ne de yakın tarihimizle...
Tarih bilinci olmayan toplumlar, yaşamın acı ırmağının ne olduğunu bilmez!
Türk olsun, Kürt olsun, Alevi olsun, Sünni olsun!
Yaşamla ölüm arasındaki o ince çizgi...
Sevgi ve sevgisizlik...
Umut ve umutsuzluk...
Türk olsun, Kürt olsun, mezhebi, etnik kimliği ne olursa olsun bizim insanımızdır onlar, bizim çocuklarımız...
Büyük kentlerin varoşlarında yaşayanları da, Şanlıurfa’da, Diyarbakır’da kaçak sigara satanları da.
Şişli’de sabahın ayazında simit satanı da, akşam saatlerinde Boğaziçi Köprüsü’nde “kâğıthelvası” diye bağıranı da.
Son 20 yılda Güneydoğu’dan yoğun göç alan İstanbul, İzmir, Adana, Antalya, Mersin’de de görürüz onları, Ege ve Akdeniz kıyılarında da...
Karadeniz’de, Karacabey Ovası’nda, Çukurova’da, İzmir Gümüldür’de çadırlarda yaşarken...
Üzüm bağlarında, pamuk tarlalarında, fındık ve meyve bahçelerinde ürün toplarken.
Kendi düşleriyle avunurlar, yaşama tutunmak için çabalarlar!
Hüzünleri vardır, sevinçleri bilmezler!
Kimi zaman Munzur’da bir türküdürler, kimi zaman Harran Ovası’nda yas!
İkisi birbirine karışır...
***
Bu coğrafyada yüzyıllardır birlikte yaşadık; bağımsızlık savaşını birlikte verdik; Atatürk’ün aydınlanma ışığında büyüdük.
Birlikte söyledik Nâzım’ın, Ahmed Arif’in, Kemal Burkay’ın, Ataol Behramoğlu’nun şiirlerini...
Ceylan kızların, Uğur’ların ölümlerine, Mardin Bilge köyü katliamına seyirci kaldık...
Ne kendimizle, ne umutlarımızı alıp götürenlerle ne de yakın tarihimizle yüzleştik.
Çünkü hep korkuttular bizi!
Korkularla büyüttüler, korkularla yaşatıyorlar!
Hikmet Çetinkaya - Cumhuriyet
hikmet.cetinkaya@cumhuriyet.com.tr
Yorumlar2