3 Kasım 2002’den bu yana AK Parti’nin yaptıkları ve yapamadıkları
- GİRİŞ04.11.2025 09:20
- GÜNCELLEME04.11.2025 09:20
AK Parti 3 Kasım 2002’de yüzde 34 oy oranı ile tek başına iktidara geldi. O zamandan bu yana da iktidarda.
Elbette 23 yıl tek başına iktidarda kalmasının temel sebebi Erdoğan’ın liderliğidir.
Erdoğan, merkez sağın ya da merkezin çöküşüyle uyguladığı siyasetle merkeze yerleşmiş ve merkezi tahkim etmiş bir liderdir.
28 Şubat sürecinin baskıcı tutumundan sonra milliyetçi muhafazakâr kesim rövanşını Erdoğan ile aldı.
28 Şubatçı baskıcı zihniyetin bürokratik oligarşide kendisini uzun süre hissettirmesi üzerine AK Parti’nin gerçek anlamda iktidar olması oldukça uzun sürdü.
Cumhuriyet mitingleri, e-muhtıra, kapatma davası, ardından FETÖ’nün 17-25 Aralık sivil darbe girişimi ve 15 Temmuz Darbe Girişimi; bunların hepsi AK Parti iktidarını sonlandırmak için yapılan hamlelerdi.
Aslında bunların bazıları AK Parti gibi toplumun yarısının oyunu defalarca almayı başarmış bir partiden çok Erdoğan’a karşı yapılan hamlelerdi. Nitekim, Erdoğan’ı istemeyenler Abdullah Gül ile birlikte Erdoğan’ın iktidarını sonlandırma gayreti içerisine girdiler ancak o konuda da muvaffak olamadılar.
Erdoğan, Türk milletinin uzun zamandır hasretini çektiği vizyonu ortaya koyduğu için hep tercih edilen bir lider oldu.
Kalkınma alanında ilk önce duble yollar ile başlayıp, YHT hatları, Marmaray ve havayollarının normal vatandaş için de erişilebilir bir noktaya getirilebilmesi oldukça önemli adımlardı.
Diğer taraftan sosyal devlet hüviyetini öne çıkaran engelli aylıkları, yaşlı maaşları, sosyal yardımlar da AK Parti’nin ilk dönemlerinde büyük destek gören hizmetleriydi.
Şu an konut üretmek zor gibi görünse de dar gelirlilerin konut sahibi olabilmesi için başlatılan konut kampanyalarıyla yüz binlerce vatandaş kira öder gibi, düşük tutarlarla TOKİ aracılığıyla konut sahibi oldular.
İlk dönem denenen ‘alevi açılımı’, ‘açılım süreci’ –ki birçok yolda kazaya uğrayan ve büyük oranda yanlış yönetilen bir süreç oldu; ayrıca FETÖ ve PKK tarafından da sabote edildi– demokratikleşme açısından atılan adımlardı. Buna anayasa değişiklikleri ve AB sürecindeki değişiklikler de ilave edilebilir.
Elbette savunma sanayisindeki yüzde 20’lerden 80’lere gelen yerli ve milli ürünler de oldukça önemli adımlardı. İHA ve SİHA’lar, KIZILELMA, KAAN ve daha niceleri bu çerçevede değerlendirilebilir.
Erdoğan’ın liderliğindeki AK Parti’nin Türk halkının desteğiyle demokratik seçimlerle yıllardır iktidarda kalması literatürde “Hâkim Parti” olarak nitelenen uzun süre iktidarda kalan partilerle özdeşleştirildi. Mesela Japonya’daki Liberal Demokrat Parti de benzer şekilde seçimlerle hep iktidarda kalan bir partiydi. Ancak, Japonya’da parti aynı kalıp başbakanlar değişirken bizde parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçilmiş olsa da yürütmenin başında hep Erdoğan olması farkı var.
Japonya’daki LDP’nin uzun süre iktidarda kalmasındaki temel faktör Japon kimliği ile Batı modernleşmesini sentezlemesi olarak öne çıkarken, Erdoğan’ın da toplumla duygusal bağ kurarak milli kimliği öne çıkardığı söylenebilir.
AK Parti’nin ekonomik anlamda ilk dönem finansal olarak bolluk olduğu bir dönemde “üretim ekonomisini” öncelememesi ekonomik model olarak temel problemlerinden birisi sayılabilir. Zira bugün yaşanılan hayat pahalılığı gibi sorunların temeli o döneme dayandırılabilir. Emekli ve dar gelirli başta olmak üzere, tüm kesimlerde bir sıkıntının yaşandığı muhakkaktır. Ama temel olarak bu dönemde uygulanan maliye politikalarının esnaf ve diğer işletmeler için ileride de büyük sorunlara gebe olma ihtimali yüksektir. Buna yeni trafik düzenlemelerinin de oluşturacağı yükü ilave edebiliriz.
AK Parti’nin 2002’den 2007’ye kadar olan dönemi reformcu muhafazakâr dönem, 2008 ile 2013 arasını güçlü kalkınma ve vesayetle mücadele, 2014 sonrasını ise milli güvenlik ve yerli üretim dönemi olarak niteleyebiliriz.
AK Parti’nin 2017 ile 2023 arasındaki Süleyman Soylu’nun İçişleri Bakanlığı dönemindeki FETÖ ve PKK ile mücadele, bugün MHP lideri Devlet Bahçeli’nin “Terörsüz Türkiye” çıkışında PKK’nın kendisini feshetme sürecinin gerçekleşmesinde de etkili olmuştur.
AK PARTİ İKTİDARI NE KADAR DEVAM EDEBİLİR?
2007’den bu yana tüm seçimlerde muhalefet partileri “Bu seçimde AK Parti ve Erdoğan iktidardan gidiyor.” şeklinde söylemler geliştirdiler. Manipülatif anketlerle kamuoyunu yönlendirmeye çalıştılar ancak hâlâ araştırmalarda AK Parti oylarının yüzde 33-35 bandında bir yerlerde olduğu görülüyor. Bu oranların, AK Parti’nin 3 Kasım 2002’deki iktidara geldiği seçimlerdeki yüzde 34’ün üzerinde olduğu gerçeğini hatırlayacak olursak ciddi oranlardır. Elbette tek başına yüzde 35’lik bir oran iktidarı tek başına kazanmaya yetmiyor. Ancak Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olarak aldığı yüzde 52’lik oy oranını, 2014’te ilk halkoyu ile cumhurbaşkanı seçildiğinden beri sürdürdüğü gerçeği de karşımızda duruyor.
Muhalefetin geleceğe dair umut vadeden bir söyleminin olmaması ve kendi içindeki taht kavgaları Erdoğan’ın hâlâ tek alternatif olarak öne çıktığı gerçeğini gözler önüne seriyor.
Diriliş Postası
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol