Kimler, neden şiir okumaz?

  • GİRİŞ12.09.2011 09:01
  • GÜNCELLEME12.09.2011 09:01

İlk başta istiğna duygusuna sahip olanlar şiir okumazlar.

Dünyanın hallerinden hiçbirisi bu tür insanlara ne çapmış ne de sürünmüştür.

Müstağni insan zayıflığını yüzüne vuracak her şeyden kaçtığı gibi kaçar şiirden.

Tahkiki küçümseyip taklidi kutsayanlar şiirin dolaştığı yerlere adım atmazlar.

Çünkü şiir hakikate emek verenlerin, hakka kalbini –sahih aklını- seferber edenlerin meşguliyet alanıdır.

Omuzları üzerinde taşıdıkları şeyin kafa değil bayağı bir sıklet ya da yük olduğunu sananlar şiirden anlamazlar.

Ne de olsa şiir bir anlamlar dünyasına dahil olanların harcıdır.

Para seyr ü seferini, kâr zarar trafiğini takip edenler, nazarlarını döviz kurlarına endeksleyenler, borsada kazanan ya da kaybedenler şiirsiz bir dünyanın kapılarını aralayanlardır.

Bu yüzden onların dünyada her zaman yapılacak daha ciddi işleri vardır.

Ciddiyet dünyanın bizi davet ettiği sofranın bir başka adıdır.

Dudaklar bile konuşma esnasında bu forma uygun olarak büzüştürülür.

Ekonomidir ciddi olan, siyasettir ve bir de alıp başını giden rakamlardır.

Yontulmamış kavramlar hakim olup siyasetin anlamı değişeliden beri siyasetçinin dili Türkçenin şiir diline hep mesafeli durmuştur.

Politikacı şiir okumaz, çünkü şiire bağdaşmayan bir ağız yapısı geliştirmiştir politika adamı.

Politik davranmanın sabit bir lügati yoktur.

Kelimeler yalan yanlış işlere alet edilme araçlarıdır siyasetçinin elinde.

Dile gelir taraflarından ziyade ele gelir yönleriyle bir şeyler ifade etmeye başlar sözcükler.

Tüccarlar ve memurlar da yoğunluklarıyla şiir okuyabilir taraflarını köreltmişlerdir.

Amirinin hükmünü içselleştirmiş bir memur özel kimlik ve kişiliğini de yitirerek tüzel bir kişiliğe dönüşmüştür.

Sadece şiir yazmak değil, şiir okuyabilmek de kişiliğe dair bir ‘özel’likle mümkündür.

Tüzel kişiliğin derinlikleri iptal olmuş ya da uçuruma dönüşmüştür.

İnsanlar içerisinde mahsus bir insan olmakla başlar insanın şiire okuyucu olması.

Tüccarlar neden şiir okumaz?

Okuyamadıkları için okumazlar. Kazanmanın ötesinde hiçbir şeyle yakın takip mesafesi oluşturmayan birilerinin hayatın ve dolayısıyla şiirin okunaklı taraflarını görebilmeleri elbette kolay değildir.

Din adamları şiir okumazlar. Bunun birinci sebebi, hayatın içersinde dinsel bir sivrilmeye gitmekten çekinmemeleri, ikinci sebebi ise kendilerine dışarıdan bakan gözlerini körleştirmiş olmalarıdır.

Din adamlığını içselleştirdiğiniz zaman kendini dine izafe etmeden dinin içinde yaşayan insanlarla aranıza bir sütre koymuş oluyorsunuz.

 İnsan olmaktan başka paye ve manevi rütbelere eklemlenmek isteyenlerin ne şiirleri vardır ne de şiir okumayı gerektirecek bir sebepleri.

Gökyüzü ile yeryüzü arasında kendine bir yer, bir boşluk edinmemiş insanın şiir damarları kesiktir.

Şiir nüzulle sudur arasında, ne tamamen göğe ne de büsbütün yere ait bir sözdür. İkisi arasında bir boşluktur.

Boşluğu olmayanlar, boşlukta kalmayanlar, hayatın değil,dünyanın boşluğunu kavrayamayanların ne yazmak ne de okumak cihetinde şiirle işleri yoktur.

Şiir yerle gök arasında boşluktur. Hem gökten inenle (nüzul) yerden yağanın (sudur) orta bir noktada buluşmasıdır.

İşte burası şairi şiir yazmaya kışkırtan boşluktur.

Lao Tzuu’nun dizelerindeki boşluk gibi: “Bir testi yaparsın çamurdan-İçindeki boşluktur onu yararlı kılan”.

Hep dolu olan şeylerde yarar gören, avuç dolusu, çanta dolusu, cüzdan dolusu… ihtiras adamları elbette şiir okumayı bilmezler.

Çünkü boşluktaki gizemi ve boşun yararını keşfedebilmiş değildirler.

 ‘Şiir karın doyurmuyor’ diye sağa sola laf yetiştirmeye çalışanlar, ceplerinin ve midelilerinin doluluğu oranında hayatı tefsir edenlerdir.

Şiir okumayanları bütün salınışlarıyla hayatın orta yerinde görüyor ve hiç şaşırmıyoruz.

Ne de olsa şiiri kapısından kovan hayat her zaman olduğu gibi yine onlardan yana.

Hüseyin Akın - Haber 7
akinakinhuseyin@hotmail.com

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat