Feride haklı, Allah korku değildir, çünkü...
- GİRİŞ16.09.2011 09:13
- GÜNCELLEME16.09.2011 09:13
“Onunla aram iyi! Ondan hiç korkmadım biz anlaştık! Bir çocuğum olursa Allah'tan korkmasına izin vermeyeceğim!” diyordu Feride.
Çok anlaşılır konuşuyordu üstelik.
Bu cümle karşısında infiale kapılanları da mazur karşılamamız gerekiyor.
Ne de olsa yeşil sarıklı hocalardan hiçbirinin Allah’la insan arasındaki bu denli ilgi ve samimiyete izin verdiği görülmemiştir.
Allah’la senli benli konuşulmaz telkiniyle büyütüldük.
Oysa olması gereken tam tersi değil midir?
Doğrusu, Allah’la senli-benli olmaktır.
Tanrı ile aramızda nedense garip bir resmiyet var.
Bu resmiyet icabı olsa gerek sevgi kelimesine mümkün mertebe dilimizi mesafeli kılmaya çalışıyoruz.
Sevgiye layt ve çıtkırıldım kelime muamelesi yapılıyor sanki.
Biz kulların Allah’la ilişkisi ödev ahlakına değil sevgiye-muhabbete dayanır.
Samimiyet ve sevgi kapı dışarı edildiğinde yaratıcıyla aramızdaki ilişki emir komuta ilişkisinden farksız hale gelir.
Sevgiyi doğuran şey niyet ve samimiyettir.
Bir ibadeti sahici kılan asli unsurlar da bunlardır zaten.
Niyetsiz bir ibadet(kulluk) ne yaptığını bilmezliktir.
Samimiyet ise içten davranmanın adıdır.
Yani kalbimizi ve kafamızı muhabbet havuzuna daldırmaktır.
“Allah’tan korkmak” onun muhabbetini kaybetmekten korkmaktır.
Çekinmek ve onu gücendirmekten uzak durmaktır.
Günlük dilde kaba anlamıyla kullandığımız “korku” ile “takva” ve “haşyet” kelimelerinin içerdiği korku arasında hiçbir ilgi yoktur.
Karanlıktan korkmak belirsizliğe, vahşi bir varlıktan korkmak o varlığın muhayyilemizdeki korkunçluğuna işarettir.
İnsan korkunç olandan ancak kelimenin bu anlamıyla korkar.
Şiddete maruz kalacağı için babasından korkan çocukla, yanlış bir şey yaptığında onun otoritesini çiğnemekten mütevellit korkan çocuk aynı değildir.
İnsanın Allah’la ilk ve en temel ilişkisi sevgidir.
Çocuğun “Tanrı” fikriyle tanışıp kaynaşmasını sağlayacak ilk kelime de yine sevgi olmalıdır.
“Bir çocuğum olduğunda Allah’tan korkmasına izin vermeyeceğim” diyen biri hayatın ve dinin korku temeline dayanarak yaşanmasına karşı duruyor demektir.
Korku ile başlayıp gelişen insan-Tanrı ilişkisi korkunun sona erdiği yerde bitip tükenmeye mahkumdur.
Korku insanın bir an önce kurtulmak istediği karanlık bir yokuştur.
Yokuşu aşıp düzlüğe ulaştığı zaman insan geriye bakmaz.
Kuranî anlamda Allah’tan korkmak, sakınmak,çekinmek, derin saygı, sevgiyi kaybetmekten endişe gibi anlamlarda kullanılır.
Uykuları kaçıran, ümidi sıfırlayan, hayatı dar eden bir “korku” ancak nihilist ve hedonist insanlara mahsus bir korku olabilir.
Mümin birinin Allah’a rağmen korku girdabı içerisinde yüzmesi adına iman denilen sağ salim limana dönme sevinciyle bağdaşmaz.
Müminin Allah sevgisinden mütevellit hali inşirah ve sevinç hali olabilir ancak.
Kuran akıbet noktasında teyakkuza davet ederken “korku” kelimesini çoğunlukla kullanır.
(Ey Muhammed!) Nereden yola çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i Haram’a doğru çevir. (Ey mü’minler!) Siz de nerede olursanız olun, yüzünüzü Mescid-i Haram’a doğru çevirin ki, zalimlerin dışındaki insanların elinde (size karşı) bir koz olmasın. Zalimlerden korkmayın, benden korkun. Böylece size nimetlerimi tamamlayayım ve doğru yolu bulasınız.” (2/150)
Burada zalimlerden duyulan korkuyla Allah’tan duyulması gereken korku elbette aynı şey değildir. Zalimin fenalığına karşı çaresiz kalıp korkuyla çare aramaya kalkanlar uyarılıyor bu ayette. Sınırları aşılmaması gerekenin Allah olduğu hatırlatılarak hududu korumaya davet ediliyor.
Allah’ın esma ve evsafında hiçbir korkunç durum olmadığına göre, yakin bir inanç üzere din gününden korkmak Allah’tan korkmaya işaret olsa gerektir:
“ Görmedikleri halde Rablerinden korkanlar için bir bağışlanma ve büyük bir mükafat vardır.” (67/12)
Dünyada akıllarını kullanmayanların uğrayacağı akıbet mutlak huzursuzluk ve hüsrandır. İnanmış insan aklını mutlu bir sona ulaşmak ceht ve gayretiyle kullanır:
“Onlar, Rablerinin azabından korkan kimselerdir.” (70/27)
Korkuyu ve korkulukları her adım başı o kadar çok önümüze çıkardılar ki korkunun sevgiye açılan bir bahçesi olduğunu bile fark edemedik. Kuran’ın telkin ettiği korku, bahçesi olan bir korkudur. O bahçe de sevgiden başka bir şey değildir.
Hüseyin Akın - Haber 7
akinakinhuseyin@hotmail.com
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol