Öğretmenlerin öğrencilerle ilgili peşin hükümleri

  • GİRİŞ17.10.2011 09:19
  • GÜNCELLEME17.10.2011 09:19

Milli Eğitim Bakanlığının  arzulanan öğrenci özelliklerini belirlemek için hazırladığı ’21.yüzyıl öğrenci profili’ basında yayınlandı. Raporu oluşturan ankete 26 ilden 25 bin lise öğrencisi, 11bin  öğretmen ve 2 bin yönetici katılmış.

Raporun en dikkat çekici yönü öğrencilerin verdikleri cevaplarla öğretmenlerinkinin birbirini tutmaması. Örneğin “Seni hayatta en çok ne mutlu eder” sorusuna lise öğrencilerinin yüzde 38’i ‘başarı’ yanıtını verirken “öğrencilerinizi en çok ne mutlu eder sorusuna öğretmenlerin %53.4’ü “para” cevabını veriyorlar.

Yine öğretmenlerin yüzde 41’ine göre öğrenciler okulda başka öğrenciler tarafından beğenilmeyi önemli görüyorken öğrencilerin sadece 7.4’ü okulda başkaları tarafından beğenilmeyi önemsiyor.

Ankette başka sorular da var,ama öncelikle burada bir duralım. Eğer bu veriler gerçekten sağlıklı verilerse öğrencilere dair sorulan sorulara eğitilenle eğitenlerin farklı cevaplar vermesi akla şu ihtimalleri getirebilir:

  • Öğretmenler eğittikleri öğrencilerle ilgili önyargıya sahiptirler. Ellerindeki küçük fotoğrafa göre değil Türkiye ölçeğindeki büyük fotoğrafa göre hüküm veriyorlar.
  • Öğretmenler gerçekten öğrencileri sadece sınav kağıdındaki bilgilere göre değerlendiriyorlar, eğittikleri kişilerin dünyalarına tam anlamıyla nüfuz etmiş değiller.
  • Öğrencilerin hareketleri ile söyledikleri arasında şaşırtıcı derecede farklılık var. Bu yüzden davranışlarından yansıyan mesajla durup düşünerek söyledikleri şeyler arasında birbirini onaylamayan şeyler olabiliyor.
  • Öğretmenlerin öğrenci davranışlarını değerlendirişinde derinlik değil yüzeysellik hakim.
  • Öğretmen öğrenci arasındaki kuşak farkı düne göre bugün daha bir belirginlik arz etmektedir. Bu yüzden öğretenle öğrenen arasındaki birbirini anlamama mesafesi gittikçe açılmaktadır.
  • Şayet bu anket öğretmen profili oluşturmaya yönelik olup öğrencilere öğretmenlerle ilgili yargı ve düşünceleri sorulmuş olsaydı çok büyük bir ihtimal önyargı oranı daha yüksek olacaktı.

Öğrencilere dair sorulara öğrenci ve öğretmenlerin birbirini tutmayan cevaplar vermesi kadar dikkat çeken bir başka taraf da eğitim sisteminin hangi değerde bir insan yetiştirdiğine dair ortaya çıkan manzaradır.

Öğrencilerin %38 oranında mutluluk ölçütü olarak “başarı”yı görmüş olmaları aynı zamanda mutsuzluk ölçütü olarak başarısızlığı gördükleri anlamına gelir ki bu gençlik adına kaygı verici bir durumdur. ‘Başarı’ hedefi öğrenciye gerçek maratonu unutturup yüz metre koşusuyla avutmaktır.

Yüce hedeflerin, insani değerlerin hiçbiri “başarı” kavramı içersine dahil değildir. Sayılabilir ve ölçülebilir olan şeylerin dışında bir değer yoktur başarı kavramının içeriğinde. Büyüklere saygı,vefa,sadakat ve diğerkamlığın başarıyı ilgilendiren hiçbir tarafı ne yazık ki yoktur.

’21.yüzyıl öğrenci profili’ anketinin değerler kısmındaki sorulara verilen cevaplar da hayli ilginç. Namus kavramının ne denli önemli olup olmadığı sorusuna öğrencilerin %86.5’i “çok önemli” derken %10.8’i “önemli” yanıtını veriyor. Öğrencilerin %2.7 ise namus kavramını hayatlarında önemsiz ya da az önemli buluyorlar. Öğrencilerin namusa bakış açısı onları eğiten öğretmenlerine sorulduğunda yine oran birden değişiyor. Öğretmenlere göre öğrencilerin sadece % 11.7’si namusun “çok önemli” olduğunu % 42.8’i ise “önemli” olduğunu düşünüyor.

Oranlardan da anlaşılacağı gibi öğrencilerin kendileri ile ilgili verdikleri cevaplarla öğretmenlerin öğrencilerle ilgili verdikleri cevaplar arasında uçurum var. Bu cevaplardan hangisini esas almak lazım denilirse herhalde hiç düşünmeden öğrencilerin kendileri ile ilgili verdiklerini esas almak lazımdır diyebiliriz. Çünkü asıl olan kişinin kendisi ile ilgili verdiği hükümdür. Öğretmenlerin öğrencilerin “namus” anlayışı konusundaki tespit ve yargıları ise ortada bir iletişimsizlik olduğunu göstermektedir. Daha açık bir ifadeyle şunu söylemek de mümkün: Öğretmenler öğrencileri anlayamıyor. Anlayamadıkları için sadece peşin fikirlere müracaat ediyorlar. 21.yüzyılın öğrenci profilini anlayabilmek için sadece öğretmenin kanaatleri değil, toplumun her kesimine aynı soruları tevcih etmek lazımdır.

Öğrenci ile direk ya da yakın ilişki içerisinde olan insanların yargısı her zaman sübjektif olabilir. Fakat öğrenci davranış ve yaklaşımlarını duygusal bir mesafeden değil de daha tarafsız bir aralıktan bakarak değerlendirebilecek kişiler bu konuda daha sağlıklı sonuçlar elde etmemizi sağlayacaklardır.

Öğrencinin en zor görülebildiği mesafe sınıf ortamındaki öğretmenin bakış mesafesi, öğretmenin en zor görülebildiği mesafe ise okul sınırları dahilinde öğrenci perspektifidir.

Hüseyin Akın - Haber 7
akinakinhuseyin@hotmail.com

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat