Kurbanı bozan şeyler!
- GİRİŞ06.11.2011 08:56
- GÜNCELLEME06.11.2011 08:56
İnanan insan yaratıcıyla iki şekilde iletişim kurar. Birincisi kavli yani konuşarak,diğeri filli biçimde yani davranış ve hareketleriyle. Fiili iletişim kavli iletişimden her zaman daha etkili ve daha derinliklidir. Çünkü kulun samimiyet ve tutarlılığının en iyi test edildiği yer fiili iletişimdir. Davranışlar süreklilik arz edişinin yanı sıra gözlemlenebilir oluşuyla da söze göre daha güvenilirdir.
Bütün ibadetler asıl itibariyle Allah’la iletişim vasıtasıdır. Namaz görsel,şekilsel ve ruhsal boyutlarıyla çok yönlü bir konuşma biçimidir. Oruçla da bedenin sükut suretinde konuşmasına tanık oluruz. Hac üzerimizdeki ağırlıkları atarak dünyanın merkezinden yaratıcıyla iletişim kurmaktır. Zekat da bir tür ağırlıkları atma biçimidir. Ağırlıklarını atan insan temizlenir.
Yaratıcıyla irtibat ve iletişimi unutturan mülkiyet kirlidir. Bu dünyaya ait olanı elimizden çıkardıkça o dünyaya yakın dururuz. Dikkatimizi eşyadan Allah’a daha rahat yöneltebilir, din gününü daha net hatırlayabiliriz.
İnsan bir güzel davranışı-salih ameli-her ne kadar insan,hayvan ya da tabiata yönelik yapsa bile neticede Allah için yapmış,Allah’a yaklaşmış olur. Kurban tam da böyle bir ibadettir. İçerdiği “yaklaşmak” anlamı yaratılanla-yaratıcı arasındaki mesafeleri ortadan kaldırmaya yöneliktir.
Bu mesafelerin bir kısmı gönül mesafesi iken bir kısmı zihin mesafesidir.
Sevgiyi Allah’tan başkasına yönelttiğimiz zaman gönül mesafesini, meşguliyeti yaratıcının dışındaki şeylere yönelttiğimiz de ise zihinsel mesafeyi açmış oluruz. Kurban kesen kişi kestiği hayvanı vasıta kılarak Allah’la konuşmak ister. Söylemek istediği şey niyetinde gizlidir. Bu sebepten kurbanda niyet her şeyden önce gelir.
Kesilen hayvanın etinin fakir fukaraya dağıtılması, bir İbrahimî geleneğin sürdürülmesi gibi niyetler ikinci dereceden niyetlerdir. Asıl olan Allah için her şeyden geçebilme, her şeyi feda edebilme niyetini bir hayvan kurbanıyla izhar etmektir.
Kurbanda niyet kadar önemli ikinci asli husus hayvanı Allahın adını anarak kesmektir.Tekbir getirmek niyetini kendine duyurmaktır. İnsan için, nefis için veya dünyevi rekabet için değil sadece ve sadece Allah için en kıymeti olan şeylerimizi feda edebileceğimize dair fiili bir konuşma biçimidir.
Kurban yoluyla konuşma ilk olarak Hz. Adem’le başlar. Adem (as)’ın çocukları Habil ve Kabil Allah için kurban kesmişlerdi ama Kabil’in niyeti halis olmadığı için kurbanı kabul edilmemiş bunu üzerine Kabil kardeşi Habil’i kıskanarak öldürmüştü.
Kabil’in kurbanını geçersiz kılan şey, tekbir sorunu, yani niyetindeki bozukluktur. Allah’la iletişimde sadece adım atmak yetmez aynı zamanda Allah’ın bu konuşmaya mukabelede bulunması da gerekir.
Bunun yolu ibadet eden kişinin ne yaptığını bilmesidir.
Kuran kurban kesecek olanlara bu ikazı özellikle yapar: “Kurbanların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşacaktır. Allah’a ancak sizin takvanız ulaşır.” (Hac Sûresi’ (22/37))
Ayetten de açıkça anlaşılıyor ki akıtılan kan ya da dağıtılan et değildir kurbanı anlamlı kılan Allah’a bağlılık ve yakınlıktır.
Kurbanın amacı kurban kesildikten sonraki kul mesuliyet ve teslimiyetinde ortaya çıkar. Namaz da insanları namaz kıldıktan sonraki dünyaya hazırlar.
Ne namazın sınırları seccadenin çevresi kadar ne de kurbanın hududu pösteki boyu kadardır.
İbadetlerin ruhunu kabzeden, coşkusunu azaltan şey vahyi kaynak ve mesnedinden koparılarak gelenek ve göreneklerin insafına terkedilmiş olmasıdır.
Hüseyin Akın - Haber 7
akinakinhuseyin@hotmail.com
Ne zaman ki geleneğin marufla ilişkisi azalmaya başlamış kendini dine rağmen din olarak gösterir hale gelmiştir.
Kurban bayramlarının “et” ve “sakatat” vurgusu dışında bir anlamı olduğunu bile neredeyse düşünemez hale geldik.
Yaratıcıya yakın durmayan bir kurban kime yakınsa onun rızasına uygun bir kurban olabilir ancak.
Gerçekte Allah’a kurban olanın kurbanı kurban olur.
Sahte tanrıların önünde kurbanlık koyun haline gelmiş olanların kurbanla ne ilgileri olabilir ki!
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol