Bir zihniyete dair

  • GİRİŞ20.11.2016 10:02
  • GÜNCELLEME20.11.2016 10:02

Türkiye Cumhuriyeti’nin özelde sanayileşme, genelde gelişmişlik serüveninin anlamlarına yönelik kimi isimlerden bahsederim.

Ahmet Hamdi Başer (Limancı Hamdi), Satvet Lütfi Tozan, Nuri Demirağ, Nuri Killigil…

Bu dört isim üzerinden, onların yaşadıkları çerçevede özellikle İsmet İnönü isminin Türkiye Cumhuriyeti’nde oynadığı rolü, dolayısıyla Cumhuriyet Halk Partisi zihniyetini anlamış oluruz.

2

Geçenlerde Muhittin Şimşek dostumla sohbet ederken, bu dört isme bir de kavram ilave edilmesinin gerekliliğini kavradım.

Dostumdan öğrendiğim kadarıyla; 1932’den 1959’a kadar cari olan bir yasa var ki sanki CHP zihniyetinin kafa kağıdı hükmünde.

Yasanın adı ‘Alatı Sabite’…

Yani; bir torna tezgahı düşünün. Torna tezgahını bir yere sabitlerseniz büyük bir vergi vermek mecburiyetindesiniz. Sabitlemediğinizde bu vergiden muafsınız.

Tezgahı sabitlemeden çalışırsanız, çok doğal olarak en ufak bir zorlanmada tezgah ,gezecek ,titreyecektir. Bu durumda ise siz hiçbir zaman o tezgahta hassas ölçüler gerektiren, yani sanayi girdisi olabilecek hiçbir mamül üretemeyeceksiniz. Ancak kaba malzemeler işleyebileceksiniz.

Dolayısıyla hiçbir zaman da dışarıda yapılan bir imalatla rekabet edemeyecek, yarışamayacaksınız.

Meselenin vehameti anlaşılmıştır herhalde.

3

Burada akla gelen soru şudur.

Tamam İsmet İnönü’yü anladık ta, Mustafa Kemal’i nereye koyacağız.

Mustafa Kemal ki; bildiğimiz kadarıyla sanayileşmeye, sanayileşmenin de özel teşebbüs eliyle yapılmasına sıcak bakan, hatta teşvik eden birisiyken…

Özel teşebbüse yol açmak, destek vermek amacıyla toplanan İzmir İktisat Kongresi’nin Mustafa Kemal’in himayelerinde toplandığı bilinirken… söz konusu şahısların başına gelenleri, dolayısıyla Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı açmazları nasıl anlayacağız;?

Hemen belirtmek gerekir ki;

İzmir İktisat Kongresi Lozan Anlaşması’ndan önce toplanmıştı.

Yine anlaşılan o ki; (Anlaşma metninde doğrudan bir madde bulunmasa bile) Lozan’da öyle sözler verilmiş, öyle kararların altına imza atılmış ki, bugün daha iyi anlaşıldığı şekilde, antlaşma sonrası ortaya çıkan Türkiye Cumhuriyeti Devleti hiçbir zaman kendi kendine yetemeyecek,kendi ayakları üzerinde duramayacaktır.

Yine görüldüğü kadarıyla, Lozan’ı dayatanlar tarafından Lozan’ı uygulama görevi Mustafa Kemal’den çok İsmet İnönü’ye verilmiş. Mutemet olarak İnönü seçilmiştir.

Nihayetinde sorulması gereken soru şu: Bugünün CHP’sinin (onun temsil ettiği zihniyetin) geçmişteki CHP’den bir farkı var mı?

4

Konuya ek olsun diye:

Altın Kelebek ödül töreninde ‘Diriliş’ dizisinin başına gelenlerle ilgili, Hürriyet yazarlarının yazdıklarına bakmakta fayda var.

Mesela; Perşembe günkü Hürriyet’te üç yazar bu konuyu ele almış, üçü de sanki önceden konuşulmuş ve ortak karara varılmışçasına değerlendirmelerde bulunmuş.

“Efendim, yanlış yapılmışsa da özür dilenmiş ya, sürdürmenin ne alemi var.”

“Efendim, zaten kutuplaşmış durumdayız, bir de dizi üzerinden bölünmeye ne gerek var” vs.

Bunlar suçüstü yakalanmanın tezahürleridir. Eğer aynı şey onların bir yapıtının başına gelseydi kıyameti koparırlardı,hiç kuşkunuz olmasın.

Aynı zihniyet devam ediyor vesselam..:

Yazının tamamı için tıklayınız

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat