İnsan Haklarında Batılıların İhaneti

  • GİRİŞ14.05.2021 09:06
  • GÜNCELLEME14.05.2021 09:06

İnsan hakları beyannamesinin yayınlanma tarihi ile İsrail’in Filistin topraklarını işgal ettiği tarih aynıdır. 1948.

Beyannamenin esası ve bugüne kadar kullanıldığı yerlerde hep zalimler savunulmuş, zalimlerin hakkı aranmış, mazlumlar terörist ilan edilmişlerdir.

ABD ve Avrupa ülkelerinin zenginliklerinin hangisinde kendi öz kaynakları vardır? Zenginlik kaynaklarının bütünü, sömürdükleri Müslüman coğrafyalardaki halklarındır.

Bu hakikati bilmeyen kalmadığı için lafı çoğaltmanın manası yoktur. Avrupa ve ABD’de insan hakları denilince kimlerin savunulduğu, kimleri ötelendiği meydandadır.

Bizde de ruhunu Batıya-batıla satmış veya kiralamış insan hakları savunucularına bakıldığında, onlar gibi hareket ettikleri görülmektedir.

İsrail’in zulmüne karşı tek kelime ettikleri yoktur. Niye? Çünkü ideolojik olarak kendi halkına değil, İsrail’e ve geçimlerini temin ettikleri Batılılara kölelik ettikleri ve haliyle İslam’dan hoşlanmadıkları için.

Birleşmiş Milletler’de hali hazırda 193 üye ülke vardır. Bunların beşi daimi üye! Yani 188 ülkenin ne deyip demediği önemli değildir.

Beş daimi temsilci, 188 ülkeyi istediği gibi yönetmekte ve yönlendirmektedir. Bir kere insan hakları denilen şeytani plan esas burada yok, işlememektedir.

Birleşmiş Milletlerin görev ve yetkilerinin ilk iki maddesi şöyledir:

- Savaşları ve barışa yönelik tehditleri önlemek.

- Ülkeler arasında dostane ilişkiler kurmak.

İsrail başta olmak üzere sömürdükleri coğrafyaların çoğunda istikrarsızlıklar, darbeler, savaşlar, terör kol gezmekte ve BM sadece seyretmektedir.

Birleşmiş Milletler’den bir medet ummak gibi anlaşılmasın. İnsanın zoruna giden, bu teşkilatın çoğunluğunu maalesef halkı Müslüman olan ülkeler oluşturmaktadır.

Türkiye’den başka bu ülke liderlerinin veya yetkililerinin hiçbirisinin bir tepki verdiği niye duyulmuyor? Bu halklarına yaptıkları ihaneti onurlarına nasıl yediriyorlar?

Yahudiler, İslam’ın en büyük düşmanı olmakla birlikte, ayrıca dünyada da İslam düşmanlığını yayan, İslam memleketlerini daima bir huzursuzluk içinde tutmayı sağlayan bilcümle güçleri de kontrol etmektedirler.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kendilerine devlet kurması için Birleşmiş Milletlerden teklif getirtecek kadar dünya politikasını hâkim olmuşlardır.

Eğer Müslüman ülkeler yeni bir siyasal ve ekonomik güç oluşturmaz, birliktelik sağlamazlarsa, İsrail ve destekçilerine karşı yapabilecekleri bir şey yoktur.

Maalesef BAE ve Suud gibi bazı Arap liderler, İsrail ve Amerika’nın emir ve fermanıyla oturup kalkarak; bir hizmetçi anlayışı içerisinde sürekli ekonomik zenginliklerini gasp ettirmektedirler.

Bir memleketin daha doğrusu İslam ülkelerinin ve İslam ümmetinin; siyasal ve ekonomik zaaflarını bir kenara bırakıp, hesap gününe iman ederek varmaları için aslına, ruhuna, yaratılış gayesine dönmeleri gerekmektedir.

Ezcümle:

İslam âlemi olarak sırtımıza giydirilen Batının batıl elbisesini çıkarmadan varacağımız her durak, Batının bizi beklediği ve alaşağı edeceği şarampoldür.

Batının hiçbir şeyine muhtaç değiliz. Bizi muhtaç olduğumuza inandırmışlardır. 

YENİAKİT

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat