Başkalarının kusurlarını konuştuğumuz kadar
- GİRİŞ21.07.2021 09:22
- GÜNCELLEME21.07.2021 09:22
Yazının başlığı Hasan-ı Basri Hz.lerinden mülhem. Hasan-ı Basri Hz.leri şöyle diyor:
“Bazı insanlar gördüm kusurları yoktu ama diğer insanların kusurları hakkında konuştukça, Allah onlara kusur verdi.
Bazı insanlar da gördüm, kendi kusurları vardı ama insanların kusurları hakkında dillerini tuttular, Allah da onların kusurlarını örtüp gizledi”.
•
Efendim söylediğim her söze, yazdığım her kelime ve cümleye, önce kendimi muhatap saymaktayım.
“Belki düzelirim” diye. Umutsuz değilim. Benden sonra da kim üzerine alınarak değerlendirme yapar bilemem ama hayırlara vesile olsun temennisinde bulunalım.
Hasan-ı Basri Hz.lerinin söylediklerini; nefsimize-cüzdanımıza-malımıza-mülkümüze-makamımıza-mevkiimize, ideolojimize-tarikatımıza-cemaatimize-hocamıza-hacımıza olan bağımlılığımızı ve bağlılığımıza kısa bir ara vererek, özgür ve sade şekilde aklımızla tartarsak, inanın ufkumuzda çok özel pencereler açılacaktır.
Bu pencerelerden hayata, dünyaya ve insanlara bakmaya başlamamız, ön yargı ve peşin hükümlerden kurtulmamıza ve pek çok hususta kendimizi yeniden keşfetmemize sebep olacaktır. Dünyada ev sahibi değil, kiracı olduğumuzu göreceğizdir.
Mesela dünyevi hırslarımız bitecektir. Hırs denilen vakıa, insanın nefsinin tam ortasında durur ve harekete geçirmek için didinir durur.
Hırsın törpülenmesi kişiyi kimlik ve şahsiyet sahibi yapar. Tenezzülden vazgeçirir. Başkalarının malına-mülküne-parasına-makamına-mevkiine olan iç ve dış garazı bitirir. Hele bu garazların içimizde olan kısmı, mumun ateşi erittiği gibi kişiyi ince ince eritir.
İnce ince erimeden önce iç âlemimizi düzeltip içimize yolculuk edebiliriz. İnsanlarla uğraşmak yerine, dilimizi ve düşüncemizi adam etmemiz, bir müddet sonra muhatap olduğumuz insanların da düzelmesini sağlayacaktır.
•
Maalesef günümüzde hepimizin bildiği ama tedavisine yanaşmadığımız en büyük huzursuzluğumuz; kendimizin hep doğru, iyi ve haklı olduğunu, esas yanlışta olanların başkaları olduğunu düşünmek ve onlara göre hareket tarzımı belirlememizdir.
Hani Nasrettin Hoca’nın ifadesiyle “Hırsızın hiç mi suçu yok”. Sanki biz sütten çıkmış ak kaşıklarız ve bizim sütten çıkmışlığımızı başkaları kirletmektedir. Oldu mu ya!
İşin garibi, toplumumuzun hemen her kesiminde bu düşünce öyle yaygın ki, sokağa çıktığınızda, hayatın safhalarına daldığınızda, insan ilişkilerinde açıkça görebilirsiniz.
Bu hususu İhsan Fazlıoğlu hocanın dedikleriyle daha iyi açıklayabiliriz:
“Herhangi bir konuda muhatap aldıkları kişileri, -düşüncelerini değil de- daha baştan şu-cu/bu-cu kategorilerine mahkûm ederek eleştirmeye çalışanlar; ya hiçbir “anlam-değer” dünyasına mensup değiller; ya hiçbir felsefi tutuma sahip değiller.
Yani “sözde-tarafsız” makineler; ya da “anlam-değer” dünyaları ve felsefi tutumları açısından “mutlak hakikati” bulduğunu zanneden kesin inançlı düşünce ırkçısı faşistler.
İbn-i Heysem’in dediği gibi; kimin mutlak hakikati temsil ettiğini tespit edecek bir meta-teori yok. Sadece bakış açıları var”. Sakin!..
•
Ezcümle Hasan-ı Basri Hz.lerinden:
“Eğer fakirlik, hastalık, ölüm korkusu olmasaydı, insanoğlunun kibrinden başı eğilmez olurdu”.
YENİAKİT
Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol