Doğu Türkistan

  • GİRİŞ28.07.2021 08:15
  • GÜNCELLEME28.07.2021 08:15

Dünyada kaç milyar Müslümanız ve Müslüman olduğumuzu iddia ederek, “Mü’minler kardeştir” ayetine iman ediyorsak, Doğu Türkistan’ı bilmek, anlamak ve yardımcı olmak mecburiyetindeyiz.

“Uygur Özerk Bölgesi” olarak adlandırılan Doğu Türkistan coğrafyasında yaşayanlara “Uygur” deyip geçilmemelidir.

Kazak, Kırgız gibi başka Türk topluluklarından da bir hayli insanın yaşadığı kadim bir vatan toprağıdır Doğu Türkistan.

1868 yılında Osmanlı bayrağının dalgalandığı bir ülkedir. Doğu Türkistan’ın Sultanı Yakup Han, 1868’de Sultan Abdülaziz’e elçi göndererek, ‘Halife Padişah’ olarak kendisini himayesine almasını istemiştir.

Yakup Han’ın bu talebi kabul edilmiş, Türkistan bayrağı yanında, göndere Osmanlı bayrağı da çekilmiş, Halife adına hutbe okutulmuş ve sikke kestirilmiştir.

Bugün tahmini olarak Doğu Türkistan’ın nüfusu son 10 yılda 25 milyondan 11 milyona indirilmiştir. Bu insanlar da Çin zulmü altında nefes bile alamamaktadır.

İnsan hakları denilince genelde terör örgütlerinin, gaspçıların, soyguncuların, katillerin, uyuşturucu ve kara para aklayan mafyaların haklarını savunan “insan hakları örgütleri,” söz konusu Müslüman topluluklar olunca üç maymunu oynamaktadırlar.

Türkiye’nin iki üç katı büyüklüğünde olan Doğu Türkistan, Çinlilerin zorla yerleştirilmesiyle bugün 11 milyonluk nüfuslarıyla azınlık duruma düşmüşlerdir.

Bununla yetinmeyen Çin rejimi, Uygur kimliği ve varlığını tamamen yok etmek için asimilasyon politikasını “soykırım (genocide)” aralıksız sürdürmektedir.

Her türlü hak ve hürriyetten yoksun bırakılan Uygurlar arasında en ufak bir hareket, silah ve şiddetle bastırılmakta, sudan bahanelerle insanlar tutuklanmakta, sözde eğitim veya meslek edindirme kursu adı altında toplama kamplarına kapatılmaktadırlar.

Demokratik, insan haklarına saygılı olduğunu iddia eden devletler, uluslararası kurumlar, STK’lar, Uygur dramını görmezden gelmekte, sessiz kalmaktadır.

Evet, söz konusu Müslüman topluluklar olduğunda müslim-gayrimüslim dünyanın sessizliğini anlamak mümkün ama ülkemizin sessizliğini anlamak zor.

Çin zulmünü görmezden gelenler Doğu Türkistan’ı unutsa ve dünyaya unuttursalar da Doğu Türkistan’ı iki şahidi asla unutturmayacak ve susturulmayacaktır.

Birincisi Ali Emiri’nin 1914 yılında Sahaflarda bulduğu ve “Bu bir kitap değil, Türkistan ülkesi” dediği, Kaşgarlı Mahmud’un “Divan-ü Lügati’t-Türk” divanı/sözlüğü ile Divan-ü Lügati’t-Türk’le neredeyse aynı yıllarda tıpkıbasımı yapılan Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Bilig’i, o geniş coğrafyanın kimlere ait olduğunun delilidir.

Tüm dünya sussa da bu iki eser konuşacaktır.

Ezcümle Remzi Oğuz Arık’tan:

“Vatan, alelade bir toprak parçası değildir. Hakiki kimliğini üstünde yaşadığı insanlardan, onların eserlerinden alır…

Hürriyetsiz vatan insana zindan olur. Vatan, insanların bu topraklar üzerinde verdiği mücadelenin hikâyesi olan tarihten ayrı düşünülemez. Müşterek tarih toplumları millet yapar.

Yaşanılan acı tatlı hatıralar bir potadan eriyip dökülerek coğrafyayı vatan yapar. Toprak çiğnene çiğnene vatan olur. Milliyet fikrinin doğuşu bir vatanla başlar”.

YENİAKİT

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat