İki fethin şükrü için
- GİRİŞ30.05.2023 08:14
- GÜNCELLEME30.05.2023 08:14
Dün amentü sahipleri, iki şükrün fethini yaşadı ve şükretti.
Birincisi, 570 yıl önce İstanbul’un İslam beldesi olarak fethiydi.
İkinci fetih de milli iradenin tecellisi ile Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın, “Bermuda Şeytan Üçgeninden” zaferle çıkmasıydı.
Haçlı Batının dört gözle beklediği mağlubiyet, galibiyetle sonuçlanmıştı. Bu sonuç, ehli iman bütün milletimiz tarafından sevinçle karşılanmış ve şükürle yâd edilmişti.
Sadece ülkemizde mi? Hayır! Afrika’da, Ortadoğu’da, Asya’da, Kafkaslarda, Türki Cumhuriyetlerde, Avrupa’da ve Balkanlar’da büyük bir sevinç ve gözyaşlarıyla karşılandı.
Esasında seçim sonrası için bugüne başka yazı planlamıştım ama büyük plan sahibi, hiç beklemediğim bir şekilde başka plan ve güzel bir programla karşılaştırdı.
Seçim sonuçları netleşmeye başladığında önce yatsı namazını kılıp, ardından iki rekât şükür namazı eda ettim, böyle yapan diğer Müslümanlar gibi.
•
Gecenin ilerleyen vakitlerinde Cumhurbaşkanımızı dinlemek üzere beklerken, kadirşinas bir dost; Sabah namazını Fatih Camiinde eda edip, Fatih Sultan Mehmet’in türbesini ziyaret etmeyi ve iki fethi birden Fatih’in huzurunda yaşamayı teklif etti.
Böyle bir nasibe hayır denilemezdi. “Kullar nasibini aradıkları gibi nasipleri de onları arar” denilir. Denildiği gibi de oldu.
Sabah namazına yetişmek üzere Fatih Camii’nde buluştuk. Aynı dakikalarda Ayasofya Camii ve Eyüp Camii de şükür ve dua için Müslümanlarla doluyordu.
Fatih Camii de sabahın 05’inde rızayı ilahi için gelenlere ev sahipliği yapıyor, imam ve müezzin efendiler Kur’an Kerim okuyordu.
Namaz öncesi ve sonrası okunan Kur’an-ı Kerimleri dinlerken o kadar şükrettik ki, Rabbim bir kere daha vatanımızı-devletimizi-milletimizi büyük bir uçurumdan kurtarmıştı.
Allah korusun, malum ittifak gelseydi, önce Diyanet İşleri Başkanlığını hallaç pamuğu gibi sallayacaklar ve geçmiş 80 yılın öcünü alacaklardı. Hamdolsun nasip olmadı.
Camiden çıkınca sanki ağız birliği etmişiz gibi hemen hepimiz benzeri sözleri dile getirdik.
Bu şükrün ardından, isminin zikredilmesini istemeyen bir iş adamımız, kendi dostlarıyla bizleri sabah taamı ikramına davet etti.
Caminin avlusunda yürürken iş insanımız, küçük bir araba ile poğaça ve simit satan şahsı durdurup, tezgâhındaki simitlerin ve poğaçanın parasını vererek, isteyenlere bedava dağıtmasını söyledi.
Henüz caminin avlusundan çıkmamıştık ki, o saatte başka rızık arayanlar da peyda olmaya başlamıştı ve kimsenin istemesine müsaade etmeden karşılaştıklarının ceplerine harçlıklarını koyuverdi.
•
Ezcümle:
Uzatmayalım, sabah taamından sonra cami civarındaki çayevinde çay içerken sokaktan geçenlere de isteyene çay, isteyene çorba ikramında bulunuldu.
Olup bitenleri hayranlıkla izlerken, şu söz aklıma düştü.
“Nasipse; yel getirir, sel getirir, el getirir. Nasip değilse, yel götürür, sel götürür, el götürür”.
Rabbime hamdolsun, iki fethi de fethin sahibinin mahallinde kutlamak nasip oldu.
YENİ AKİT
Yorumlar3