Antalya Altın Portakal Film Festivali

  • GİRİŞ04.10.2023 08:11
  • GÜNCELLEME04.10.2023 08:11

Antalya Altın Portakal Film Festivali her yıl mutlaka bir rezalet sergiler. Çünkü düzenleyenlerin ve yarışmaya katılanların pek çoğu için teröre destek festivalidir.

Elbet istisnalar hariç; filmleriyle, belgeselleriyle millete ve devlete küfretmek için bulunmaz fırsattır. Üstelik maalesef paraları da devletin kesesindendir. Yer, içer, söverler.

Biraz gerilere giderek mevzuya girelim. Adındaki “Türk” kelimesini asla hak etmeyen “Türk Sineması”, bu yıl 109 yaşındadır.

Türk Sineması demek için milletimize-medeniyetimize-kültürümüze-inancımıza dair bir gayeleri, düşünceleri, fikirleri olmalı ki, “Türk Sineması” denilebilsin.

Yine istisna yönetmen-yapımcı ve oyuncuları hariç tutarak söyleyecek olursak, en az yüz yıldır, yerli-milli değer yargılarımıza küfretmekle kalmayıp, aşağılamış ve milli birliğimizin temelini sinemayla harap etmişlerdir.

Sinemanın ilk sahiplerinden birileri malum Yahudilerdir. Filmlerin sponsorları da yine yurtdışı kaynaklı, daha çok Amerikan merkezli şirketler ve örgütlerdir.

Sinema tarihine yerli ve milli sinema ekolü 1970’lerin başında rahmetli Yücel Çakmaklı ile girilebilmiş daha sonra Milli Türk Talebe Birliğinden yetişen Akın Grup olarak bir araya gelen yönetmenlerle devam etmişse de maalesef Amerika ve Avrupa’dan beslenen sinemacılar yüzünden dışlanmışlar ve çektikleri filmlere salon bile bulamamışlardır.

Bu yıl 64. düzenlenen Altın Portakal Film Festivaline neredeyse hiç alınmamışlar, alınmak istememişler, bir şekilde alınanlar da ödül alamadan dönmüşlerdir.

Günümüzde halen sinema Amerika’nın tekelindedir. Onlardan habersiz film çekemezsiniz. Çekerseniz gösterilecek salon bulamazsınız.

Sinema salonları Amerikan esareti altındadır. Hangi filmin hangi salonda izleneceğine kadar müdahale ederler. Şimdi kalkıp böyle bir sektöre; “Türk Sineması” denilebilir mi?

Ayrıca mesele sadece film gösterilmesi değil. Çekilecek filmlerde muhteva ve hikâye itibariyle Türkiye düşmanlığı varsa, Amerika’dan Avrupa’dan para akacaktır. Geçelim.

Yerkürede sinemaya, televizyon filmlerine, dizilere ve belgesellere aktarılacak insan merkezli hikâyeler bakımından en zengin ülke bizim ülkemizdir.

Gelin görün ki, sinema denilince akla önce tarihimize-kültürümüze-medeniyetimize küfreden, aşağılayan, ahlaki değerleri hercümerç eden filmler yapılmış ve gösterilmiştir.

Bugün ise sinema dışında esas görevi üstlenen bir kısım televizyonlar da dizilerle aynı tahrifatı yerine getirmektedirler.

Yani sinema ve televizyon aracılığıyla milli değerlere düşmanlık hız kesmeden sürmektedir. Maalesef ciddi bir yaptırım uygulanmadığı için milletimizin ve devletimizin gözünün içine baka baka, milletimize-devletimize, istedikleri gibi hakaret etmektedirler.

Ezcümle:

Şimdi suya-sabuna dokunmayanlar şunu söyleyeceklerdir:

“İyi hoş da böyle yapımlara karşı neden milli değerleri anlatan filmler, diziler çekilmiyor? Elimize vuran mı var”?

Çok doğru ve güzel! Evet, elimize vuran yok ama Batı’nın tahrip için harcadığı parayı, bizde tamir için harcayacak sermaye sahibi var olduğu halde yok.

Haçlılar kendi ideolojisini dayatırken, biz kendi meselemizi anlatamıyoruz.

YENİ AKİT

Bu yazıya ilk yorum yapan sen ol

Haber7 Mobil Sayfa Banner'ı Kapat